ÇİN-İRAN ANLAŞMASI’NIN HİNDİSTAN ÜZERİNE OLASI ETKİLERİ | İlim ve Medeniyet

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, geçtiğimiz ay Suudi Arabistan, BAE, Türkiye, Umman, Bahreyn ve İran’ı içeren bir Ortadoğu turu yaptı. Kuşkusuz seyahatin en önemli duraklarından biri Tahran’dı. İki ülke arasında işbirliği için geleceğe dönük yeni bir rotanın çizildiği bu seyahat, Amerikan yaptırımları karşısında sıkışan İran ekonomisine 25 yıl boyunca 400 milyar doları bulacak yatırım ortaklığını resmiyete taşıdı. İran Devrim lideri Ayetullah Humeyni’nin İran İslam Devrimi sonrası çizdiği istikameti niteleyen en meşhur sözlerinden biri “Ne Doğu, ne de Batı”ydı. Bugün bu slogan, Pekin ile imzalanan 25 yıllık geniş kapsamlı stratejik anlaşmayla Humeyni sonrası İran’da artık pek de geçerli görünmüyor.

Çin ve İran arasında Tahran’da imzalanan 25 yıllık Kapsamlı İşbirliği Anlaşması Pekin yönetiminin Ortadoğu’ya sağlam bir çapa attığını göstermesi bakımından oldukça önemliydi. Öncelikle epeydir gündemde olan ve sonunda imzalanarak resmiyet kazanan bu anlaşmayla Çin’in Ortadoğu’da Amerika Birleşik Devletleri’yle rekabette yeni bir stratejik kazanç elde ettiğini belirtmek gerekiyor. Yeni bir nüfuz ve büyük bir etki alanına giriş mahiyetine gelen Pekin-Tahran yakınlaşması, özellikle Hindistan’ın İran ile ilişkilerinde yeni bir endişeyi doğurabilir. İran’ın ekonomik rekabetin ana merkezlerinden biri haline bürünmesi, Çin-Hindistan arasındaki diplomatik sürtüşmeyi derinleştirebilir. Zira Yeni Delhi’nin halihazırda Tahran yönetimi ile var olan Çabahar Limanı ve demiryolu transit ağları gibi büyük projeleri karşısında Çin yatırımlarının ülkeye giriş yapmasının hoş karşılanması beklenemez. Özellikle İran’ın petrol ve doğalgaz sektörüne büyük bir Çin yatırımının gerçekleşmesi enerji alanında dışa bağımlı Hindistan için ciddi bir sorun teşkil edebilir.

Çin’in son zamanlarda tüm Basra ve Arap Körfezi’nde sessiz adımlarını hızlandırdığı ve ayak izlerini belirginleştirdiği bilinen bir gerçek. ABD’nin Trump döneminde İran’a yaptırım uygulamak için ekonomik savaşı kullanma ve Kasım Süleymani suikastı gibi sansasyonel operasyonlarda kendisini gösteren “şahin politika” vizyonu Çin’e bir kapı açtı. Yaptırım tehditleri karşısında daralan Tahran’a yardım eli uzatan Pekin yönetimi oldu. İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’in Çin’i “kötü gün dostu- friend for hard times” olarak tanımlaması ve kapsamlı stratejik ortaklığa imza atması aslında Tahran’ı bunaltan ekonomik darboğaz çemberinden kurtarmayı amaçlıyor. Çin ile İran arasında diplomatik ilişkilerin kurulmasının 50. yıldönümünde imzalanan anlaşma,  petrol ve madencilikten İran’daki endüstriyel sanayi faaliyetlerinin teşvik edilmesi ve çeşitli ekonomik faaliyetlere yatırım yapılmasının yanı sıra ulaştırma, altyapı, turizm, kültür ve tarımsal işbirliklerini kapsıyor. Aynı zamanda bu anlaşma Çin’in vizyon projesi Kuşak ve Yol Girişimi‘nin (BRI), altyapı programlarını finanse etme ve Ortadoğu’daki nüfuzunu artırma planının bir parçası olarak İran’ı Pekin’e daha bağımlı hale getirmektedir.

ABD’nin bölgede İran’ı yalnızlaştırma ve çembere alarak dışlama politikasını baltalayan Çin, Tahran’da giderek daha fazla ekonomik ve stratejik bir ortak olarak öne çıkmaktadır. Dahası Pekin yönetiminin Tahran’daki siyasi ve diplomatik ağırlığı artacaktır. Böylesi bir durum, hassas ve ince dengeler üzerinde sabırla inşa edilen Hindistan-İran ilişkileri için ciddi bir risk taşıyor. Hindistan dış politikasının yumuşak karnı hiç şüphesiz ABD ile yakın ortaklık ilişkisinde açığa çıkıyor. Nitekim Hint-Amerikan yakınlaşması; ABD-Rusya, ABD-İran ve ABD-Çin ilişkilerinin gerilimli havasından Hindistan’ı olumsuz etkilemektedir. Yeni Delhi’nin ABD ile bağları, Tahran’da Hindistan’a dair soru işaretlerinin artmasına sebep oluyor. Kutuplaşmaların dış ekseninde ilişkileri devam ettirmeye gayret gösteren Hindistan’ın çabalarına rağmen Çin-İran anlaşması, Pekin’in İran’daki elini hiç olmadığı kadar güçlendirecektir. Öte yandan Çin ve Pakistan arasındaki yakınlık göz önüne alındığında, ekonomik ve askeri işbirliği hattına İran’ın eklemlenmesi, Hindistan’ın bölgesel güvenliğine ciddi bir tehdit niteliğindedir ve ayrıca Hindistan’ın Afganistan’daki çıkarlarının altını oymaktadır.

Çin’in ekonomik, siyasi ve askeri alanda İran’a yaklaşması; ABD, Japonya, Avustralya ve Hindistan’dan müteşekkil Dörtlü Güvenlik Diyaloğu’nun (QUAD) ilk zirvesinin toplanmasının hemen akabinde gerçekleşti. QUAD ile Asya-Pasifik’te Çin’e karşı ortak güvenlik şemsiyesi altında hareket etmeye çalışılırken Hindistan’ın stratejik önem atfettiği İran’da Çin etkisinin derinleşmesi, Yeni Delhi’nin Pekin tarafından kuşatılma sendromunu doğrulamaktadır. Pakistan ile ilişkilerde normalleştirme adımları atan Hindistan, dış politikasında stratejik özerkliğinin en önemli nişanesi olarak gördüğü İran’ı kaybetmeyi göze alması beklenemez. Başta enerji güvenliği olmak üzere siyasi ve ekonomik açıdan Yeni Delhi’nin Ortadoğu’daki tampon bölgesi İran coğrafyasıdır. Çin’in Tahran’a bu denli geniş çaplı girişi, Hindistan’ın küresel ve bölgesel çıkarlarını doğrudan dinamitlemektedir. Hiç şüphesiz kısa sürede kendisini hissettirecek Çin yatırımları karşısında Hindistan’ın İran’daki siyasi ve ekonomik varlığı, Çabahar Limanı’nın ne kadar efektif kullanılabileceği üzerinden test edilecek. Öte yandan İran limanlarının gelişimine yönelik büyük Çin yatırımları, nihayetinde Pekin-Tahran hattında kalıcı askeri erişim ve güvenlik anlaşmalarına ve daha fazla istihbarat paylaşımına dönüştürülebilir. Böylesi bir durum, İran’da büyüyen ejderhanın Hindistan’ın yalnızca Tahran ile değil, aynı zamanda Afganistan ve Orta Asya ülkeleri üzerindeki ilişkileri üzerinde de uzun soluklu bir etkisi olabilir.

Büyük jeopolitik artçı şoklara tanıklık ettiğimiz bir dönemden geçiyoruz. Devasa nitelikte çeşitli ekonomik projeler, enerji ve transit ağları, askeri gerginlikler ve yeni güvenlik oluşumları ile karşı karşıyayız. Çin-İran anlaşması sonrası bölge ülkelerinin dikkatli bir diplomatik dengelemeye ihtiyacının doğduğunu vurgulamak gerekiyor. Asya’da Çin-Hindistan güç rekabetinin Ortadoğu’daki izdüşümü İran üzerinde kritik bir test sürecine girildi. Hint-Pasifik’teki QUAD oluşumu ile Çin’i çevrelemeye çalışan ABD, yıllardır bıraktığı boşluk pınarı Ortadoğu’ya Çin’in girmesini seyretmek zorunda kaldı. Nihayetinde en büyük zarar gören ülkelerden biri, geleneksel olarak dış politikasında İran’ı farklı bir konuma oturtan Hindistan olacak gibi görünüyor.

 

Avatar photo

Abdulkadir AKSÖZ

Political Science Indian Subcontinent Studies [email protected]


Geribildirim

Mail adresiniz gizli kalacaktır.


Biz Kimiz?

Gayemiz, asırlardır mirasçısı olduğumuz medeniyetin gelişimine katkı sağlamak adına kurduğumuz ilim halkasındaki ilmî faaliyetleri geniş kitlelere ulaştırmaktır.

Cemiyetimizde, genç ve hareketli yazar kadromuz ile Siyaset, Hukuk, Ekonomi, Sosyoloji, Edebiyat ve Tarih gibi ilmî alanlarda gerek akademik gerekse de gündeme ilişkin yazılar kaleme alınmaktadır.


İletişim


Küçük Çamlıca Mahallesi, Filiz Sokak, No:3
Üsküdar/İstanbul