ULUSLARARASI YAPTIRIMLARIN İRAN SAĞLIK SEKTÖRÜNE ETKİLERİ | İlim ve Medeniyet

 

Devletler, uluslararası ilişkilerde hedeflerine ulaşabilmek için uzun süredir daha barışçıl, daha az agresif ve daha uygulanabilir bir zorlama biçimi olarak yaptırım silahını kullanmaktadır. Bu tür yaptırımlar askeri, diplomatik, kültürel, ekonomik olmakla birlikte genellikle sıradan insanlara zarar vermeyen zorlayıcı yöntemler olarak kabul edilmektedir.[1] Her ne kadar yaptırımların halka zarar vermediği ileri sürülse de yaptırımlar, yaptırım uygulanan ülke halkının ekonomik refahını azalmakta ve olumsuz bir makroekonomik şok yaratmaktadır.[2] Yaptırımların halka yansıyan etkileri ekonomik etkilerden ibaret kalmamakta, ülke ekonomisine yönelik uygulanan yaptırımlar aynı zamanda dolaylı olarak sağlık sektörüne olumsuz etki etmekte ve hedef ülkeye ithal ilaç ve hammadde girişini zorlaştırmaktadır. Bu yönüyle halkın sağlığını etkileyen yaptırımlar, ülkenin hükümetini mi yoksa ülkenin vatandaşlarını mı hedef almaktadır? Yaptırımların insan sağlığını etkileyen yönüyle insan haklarına aykırılığı uluslararası kamuoyunda tartışma konusudur. Yaptırımların halk sağlığına olumsuz etkilerinin gözlemlendiği ülkelerden birisi de İran’dır. İran İslam Cumhuriyeti, yıllardır yakın tarihin en ağır ve kapsamlı yaptırımlarına maruz kalmaktadır.[3]

İRAN-BATI GERİLİMİNİN GEÇMİŞİ VE YAPTIRIMLAR

Yarım asrı aşan İran-Amerika krizi tarihinde eski başbakan Muhammed Musaddık’ın “İran petrolünün millileştirilmesi” adımı bulunmaktadır. İkinci Dünya Savaşı sonrasında ekonomik yapılanma için İran petrolünün daha önemli konuma gelmesi sömürgeci devletlerin, bilhassa Amerika ve İngiltere’nin, İran petrolüne yönelik ilgilerinin artmasına sebep oldu. Özellikle İngiltere’nin şirketleri aracılığıyla Batı Asya’da yaptığı sömürü faaliyetleri, tüm dünya sömürgecilerinin gözlerini bu bölgeye çevirmesine ve sömürüden pay alma isteğinin doğmasına neden olmuştur.[4] İran petrollerinin büyük bölümünü; 1933 yılında imzalanan anlaşma gereği İngiliz Anglo-Iranian Oil Company işletmekteydi ve elde edilen karın ancak %16’lık kısmı İran’a gelir olarak kalıyordu. Bu durum karşısında İran Hükümeti, karın çok az olduğunu belirterek, karın arttırılmasını talep etti. Buna istinaden 1949’da, İran’ın karı %25’ten %50’ye çıkartıldı. Fakat bu miktar Musaddık tarafından az bulunarak, halkın da desteğiyle meclise, petrolün millileştirilmesine yönelik bir tasarı sunulmuş ve 1951’de yasa kabul edilmiştir.[5] Musaddık’ın petrolün millileştirilmesine yönelik bu adımı, İngiltere ve Amerika’yı rahatsız etmiş ve Mussadık, bu kararının bedelini 1953’te İngiltere ve Amerika’nın ortaklaşa gerçekleştirdiği bir darbe ile ödemiştir.[6]

Musaddık döneminde halkın protestoları sebebiyle yurtdışına kaçan Şah Pehlevi, darbe sonrasında İran’a dönerek tam hakimiyeti elde etmiş ve Batı yanlısı politikaları takip etmeye devam etmiştir. Şah Pehlevi döneminde zenginle fakir arasındaki uçurumun açılması, Şah’ın din karşıtı ve batı yanlısı reformları halkın başkaldırısını beraberinde getirmiştir. 1979 yılında Şah Pehlevi’nin yeniden yurtdışına kaçması ve devrimin önderi Ruhullah Humeyni’nin sürgünden İran’a dönmesiyle İran İslam Devrimi gerçekleşmiştir. Anti-emperyalist saiklerle gerçekleşen devrim, ABD’nin bölgedeki en önemli müttefiklerinden birini kaybetmesine sebep olmuştur. Devrim sonrası İranlı öğrencilerin Tahran’daki ABD Büyükelçiliği’ni basması, akabinde yaşanan rehine krizi ABD Kongresi’nin İran’a karşı ilk yaptırımları devreye sokmasına neden olmuştur. İran ekonomisi bu tarihten itibaren sürekli, kapsamlı yaptırımlara maruz kalmıştır. Devrim sonrasında Humeyni, dinen sakıncalı bulunması sebebiyle nükleer çalışmaları yasaklamış fakat patlak veren İran-Irak savaşı bu kararın değiştirmesine sebep olmuştur. Saddam’ın İran’ı kimyasal silahlarla vurması ve İran’ın savaştan büyük hasar ile çıkması İran’ı, caydırıcılık amacıyla nükleer çalışmalara yeniden başlama fikrine itmiştir. Humeyni’nin vefatı sonrasında Devrim Rehberi olan Ali Hamanei nükleer çalışmalara başlanması talimatını vermiştir.[7]

İran rejimi Çin, Hindistan, Fransa, Almanya ve Pakistan’la gizli ilişkilere girip savunma yeteneklerini geliştirmeye çalışmış ve 1980’li yılların sonuna gelindiğinde İran ilk füzelerinin üretimine başlamıştır. Ayrıca İran, Kuzey Kore ve Libya ile iyi ilişkiler içerisine girerek karşılıklı anlaşmalarla bu devletlerin elindeki teknolojinin önemli bölümünü elde etmiştir. İran, 1995 yılına gelindiğinde Çin ve Kuzey Kore’yle nükleer işbirliği anlaşması imzalamış ve bu anlaşmaları Hindistan’dan alınan 10 megavatlık nükleer araştırma reaktörü takip etmiştir.[8] Bu çalışmalar ABD yaptırımlarının artmasına sebep olmuştur. Aradan geçen yıllar boyunca çok taraflı yaptırımların kapsamı ABD, Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin yaptırımlarıyla genişlemeye devam etmiştir.

Söz konusu yaptırımlara karşı dönemin reformist cumhurbaşkanları Haşimi Rafsancani ve Muhammed Hatemi, Avrupa ile ilişkilerini olumlu yöne ilerletmiştir. ABD’nin İran’ı uluslararası sistemden izole etmeye yönelik bu girişimlerini Avrupa ve bölge devletleriyle ilişkilerini düzelterek aşmaya çalışmışlardır. Bununla birlikte Rafsancani ve Hatemi dönemlerinde Avrupa’nın yanısıra Arap ve Asya ülkeleri ile ilişkiler geliştirilmiştir. 2000’li yılların başına gelindiğinde ABD yatırımları kısmi olarak başarılı olsa da İran’ı izole etme amacına ulaşamamış ve rejimi değiştirmeyi başaramamıştır. İran ve Amerika arasındaki tansiyonun düşmesiyle beraber Hatemi hükümeti yaptırımların kaldırılması çağrısı yapmıştır. Bu dönemde yaptırımlar tamamen kaldırılmasa da bazı sektörlerde gevşeme olmuştur. Bu süreçte ABD hükümeti İran’ı, Amerika-İsrail karşıtı örgütleri destekleyerek Batı Asya’da barışı bozduğu suçlamasına devam etmiştir.[9]

Bununla birlikte 2002 yılında İran’ın Natanz ve Arak’ta gizli nükleer tesislerinin olduğu iddiaları gündeme gelmeye başlamıştır. 2004 yılına gelindiğinde Birleşmiş Milletler İran’a nükleer zenginleşmeyi durdurma çağrısını çağrısında bulunmuş fakat İran, bu çağrıyı redderek konunun Güvenlik Konseyi’ne gönderilmesi halinde nükleer silahların yayılmasını önleme anlaşmasından vazgeçeceği konusunda Birleşmiş Milletler’i uyarmıştır. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı, İran’a tüm uranyum zenginleştirmeyle ilgili faaliyetlerini askıya alma ve çalışmalarını durdurma çağrısını yapmıştır. Ancak İran Uranyum zenginleştirme çalışmalarına devam ederek kapasitesini 40 ton uranyum ile artırmıştır. İran aynı zamanda yaptığı açıklamalarla Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın kurallarına uyduğunu ve nükleer bir silah inşa etme amacının olmadığını, kaynakların barışçıl amaçlarla kullanma hakkına sahip olduklarını beyan etmiştir.[10] Meselenin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne taşınması fikrinin gündeme gelmesiyle İran, Çin ile iyi ilişkilerini kullanarak Çin’den oylamada veto oyu kullanması için taahhüt almıştır. Rusya ve Çin’in veto hakkı sebebiyle Avrupa devletleri meseleyi Güvenlik Konseyi’ne taşımaktan vazgeçmişlerdir. 2004 yılı aynı zamanda İran-Çin ilişkilerinin gelişimi açısından önemli bir yıl olmuştur. İki devlet ticari çıkarlarını koruma doğrultusunda ilişkilerini geliştirmişlerdir. Çin’in artan enerji ihtiyacını İran’dan karşılama planıyla iki ülke arasında enerji anlaşmaları imzalanmıştır. İran yaptırımlar sebebiyle Avrupa pazarında kaybettiği ticari çıkarlarını Asya pazarında elde etmeye çalışmıştır. [11]

İran’da 2005 yılında muhafazakar kanadın adayı olan Mahmud Ahmedinejad’ın Cumhurbaşkanı seçilmesiyle anti-emperyalist ve devrimci çizgideki sert söylemleri tansiyonun yeniden yükselmesine sebep olmuştur.[12] Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin beş üyesi, Almanya ve Avrupa Birliği temsilcileriyle birlikte İran nükleer faaliyetlerinin askıya alınması koşuluyla bir teşvik paketi ve caydırıcılık paketi üzerinde anlaşsalar da Ahmedinejad Hükümeti uzlaşmayı reddetmiş ve nükleer faaliyetlerine devam etmiştir. Bunun üzerine Rusya ve Çin, ulusal menfaatleri sebebiyle İran’a Güvenlik Konseyi’ndeki desteğini geri çekmiş ve konunun Güvenlik Konseyi’ne gitmesinin yolu açılmıştır. Ahmedinejad Hükümeti’nin çağrıları karşılıksız bırakması sonucunda ABD, 2002’den itibaren İran’ın nükleer programı nedeniyle devam ettiği yaptırımları 2006’da Güvenlik Konseyi’nin gündemine getirerek çok taraflı yaptırımların uygulanması kararını almıştır. Bu durum karşısında İran, nükleer programının elektrik gücü üretme ve tıbbî gibi amaçlarla kullanılacağını savunsa da Batı ülkeleri bu programın Birleşmiş Milletler yasalarındaki şeffaflık şartına uymadığını ve amaçlarının nükleer silah üretmek olduğunu iddia etmişlerdir. Bunun üzerine, 2006 yılında ilk kez Birleşmiş Milletler’in İran’a yönelik yaptırımları başlamış ve 2010 yılında bu yaptırımların kapsamı genişletilmiştir.[13]

2013 yılında  reformist kanattan Hasan Ruhani’nin Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanmasıyla birlikte Batı ile ilişkilerin seyri yeniden tersine dönmüştür. Ruhani, Batılılar ile yapıcı diyalog ve menfaat odaklı ilişkilerin kurulmasını savunmuş, bu tutumu sebebiyle muhafazakar kanadın ağır eleştiri, baskı ve ithamlarına maruz kalmıştır. Ruhani Hükümeti’nin Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ile görüşmüş ve bu görüşmede müzakerelerin uzatılması kararlaştırılmıştır. Müzakerelerin nihayetinde İran ve 5+1 ülkeleri olan, Birleşmiş milletlerin 5 daimi üyesi (İngiltere, ABD, Çin, Fransa, Rusya) ve Almanya, Temmuz 2015’de nükleer müzakerelerde anlaşmaya varmışlardır.[14] İmzalanan Bercam Anlaşması ile 2016 yılında yaptırımlar askıya alınmış olsa da sonraki süreçte ABD, İran’a yönelik baskılara ve İran aleyhinde oy kullanmaya devam etmiştir. Bununla beraber, ABD’de Cumhuriyetçi aday Donald Trump, iktidara geldikten sonra Bercam Anlaşması’nın ABD’nin çıkarlarına aykırı olduğunu iddia ederek Mayıs 2018’de anlaşmadan tek taraflı çekilmiş ve yaptırımları yeniden uygulamaya koymuştur. Trump’ın bu hamlesi İran ekonomisinde ciddi olumsuz sonuçlar doğurmuş ve uzlaşma zemini tamamen kaybolmuştur. Bu durum İran kamuoyunda, Batı’ya verdikleri taviz sebebiyle Ruhani ve Zarif’e yönelik tepkilerin artmasını beraberinde getirmiştir.

Bu gelişmelerin akabinde, İran ve İran ile ticaret yapan şirketlere yönelik ağır yaptırımlar İran üzerinde etkisini artırarak devam etmiştir. İran’ın ihracat yapabileceği pazarlar çok sınırlı kalmış, ayrıca İran’daki yabancı yatırımcılar yaptırım tehdidi sebebiyle İran pazarını terk etmişlerdir. İran rejiminin devrim sonrası; Batı hegamonyasına karşı durma ve bölgesel güç olma çabası tüm İran halkı için ağır bedelleri beraberinde getirmiştir. Her ne kadar Batı tarafından yaptırımların İran’ın nükleer silahlanma faaliyetlerini hedef aldığı iddia edilse de zaman içinde uygulanan yaptırımlar İran vatandaşları için sağlık sorunlarına sebebiyet vermiştir. İran halkının hayatını zorlaştırarak İran rejimi üzerinde halk baskısı oluşturmayı amaçlayan bu yaptırımlar; ülke gelirinin düşmesine, ulusal para biriminin değer kaybetmesine, enflasyon ve işsizliğin atmasına ve dolayısıyla halkın refahının düşmesine neden olmuştur.[15] Yaptırımların hemen hemen hepsinin; ilaç ve gıda maddelerinin muaf tutulmasına yönelik hükümler içermesine rağmen, lojistik ve para transferlerindeki zorluklar sağlık hizmetlerinin aksamasına yol açmaktadır.[16] Bankacılık, finans ve lojistik alanına yönelik yaptırımlar hayati ilaçların kıtlığına yol açmıştır. Halihazırda devam eden bu yaptırımların sonuçları, yoksul ve hastaların yaşamlarına daha fazla etki etmektedir.[17]

YAPTIRIMLAR SONUCUNDA SAĞLIK SEKTÖRÜNÜN DURUMU

Yaptırımların İlaç Sektörü’ne etkilerinden bahsetmeden önce, ilaç gruplarını tanımlamak gerekir. İlaç sektörü; orijinal ve jenerik ilaçlar olmak üzere iki çeşit ilaç grubundan müteşekkildir. AİFD’nin tanımıyla orijinal ilaçlar, “Uzun araştırmalar ve klinik çalışmalar sonucu belli bir hastalık üzerinde olumlu etki yaptığı kanıtlanmış, temeli patentli bir moleküle dayanan, daha önce benzeri yapılmamış ilaçlardır”. Bu tür ilaçların belirli bir süre patenti vardır, bu süre içerisinde başka şirketlerin benzer ilaçlar üretmesine izin verilmez.[18] Orijinal ilaçların patent sürelerinin sona ermesiyle üretilen jenerik ilaçlar ise “Orijinal ilaçla aynı etken maddeyi, aynı miktarda içeren; aynı formülasyonda ve farmasötik şekilde olan ilaçlardır”. Biyoeşdeğerliliği kanıtlanan jenerik ilaçlar, milyonlarca araştırma masrafına gerek kalmadan orijinal ilaçlar ile ile aynı etkinlilik ve güvenilirlikte piyasaya sürülmektedir. Bu sebeple daha ucuza mal edilirler.[19]

Her ne kadar İran’a uygulanan yaptırımlarda ilaçların yaptırımlardan muaf tutulmasına yönelik hükümler bulunsa da, swift uygulamasına yönelik yaptırımlar İran’ın ilaç ticaretini kısıtlamaktadır.  Yaptırımların uygulandığı kurum ve sektörler, yaptırım uygulanan bölgelerin ekonomilerinde stratejik rollere sahip olabilir ve yaptırımların etkilerini artırabilir. Merkez Bankası’na yönelik yaptırımlar, bu tür kurumların döviz işlemlerinde meydana gelecek engellemeler göz önüne alındığında, ülkeye yapılan ve ülkeden yapılan tüm ticareti olumsuz yönde etkilemektedir. Bununla birlikte ikincil yaptırımlar, yaptırım altındaki İran kurumlarıyla ticaret yapmaları halinde bu şirketleri ABD pazarından çıkarmaktadır. İran ile ticaret yapan şirketlerin, ABD pazarındaki faaliyetlerinin engellenmesine yönelik yaptırım tehdidi ile karşı karşıya kalmaları şirketleri tedirgin etmekte ve İran pazarından uzaklaştırmaktadır.

Bu sebeplerle Batı ile ticaret yapmakta zorluk yaşayan İran, Doğu’da iyi ilişkiler içinde olduğu ülkelerle ticaretini geliştirme yoluna gitmektedir. İlaç sektöründe ihtiyacını bilhassa, Çin ve Hindistan’dan karşılamaktadır. İran, temel etken maddeleri bu ülkelerden temin edebilmesine rağmen birçok ilaç Amerika ve Avrupa’da üretilmektedir. Bilhassa Amerika’da ve Avrupa’da üretilen bu ilaçların önemli kısmının; patent süresi dolmamış, taklit edilemez, orijinal ilaçlar olması İranlıların önemli birçok hastalığın tedavisinde kullanılan ilaçlara erişimini engellemektedir.[20] Bununla birlikte jenerik ilaç üretiminde de zorluklar mevcuttur. Döviz transferine getirilen engeller sebebiye bu ilaçların üretiminde ihtiyaç duyulan emtiaların ödemesinde zorluk çıkmaktadır.[21] Bu durum yerli ilaç üretiminde hammadde eksikliğine sebebiyet vermektedir. Yerli ilaç üretimiyle ilgili bir diğer sorun, bilimsel bilginin güncellenememesi ve gerekli teknolojiye erişimin sağlanamamasıdır. Yerli üretim için gelişmiş ekipman ve makinelere ihtiyaç vardır, aşınmış ve yıpranmış, yenilenmesi gereken cihazlara erişim de yaptırımlar sebebiyle zorlaşmaktadır.[22] İlaç krizine sebep olan bir diğer sorunun, hükümetin fırsatçılara karşı yetersiz müdahaleleri olduğu düşünülmektedir. İlaç kıtlığından faydalanan bazı ilaç üreticileri ve eczaneler, ilaçları stoklayarak karaborsa oluşturmakta, bu durum da yaşanan ilaç krizini şiddetlendirmektedir.[23] Ayrıca sağlık tesislerinde ve eczanelerde bulunmayan ilaçlar, İran yerel pazarında kaçak ilaçların artmasına yol açmıştır. Kaçakçılık yoluyla elde edilen ilaçların güncelliğini yitirmiş, kalitesiz, kirlenmiş ve iklim koşulları nedeniyle bozulmuş olmaları kullanıcılar için farklı sorunlar yaratabilmektedir.[24]

Bu gelişmelerin sonucunda uygulanan yaptırımların sivil halkın üzerindeki ciddi etkileri kaçınılmaz bir hal almıştır. Bilhassa pandemi sürecinde, yaptırım altındaki halkın virüs ile mücadelede kullanılan tıbbi malzemelere erişimi daha zor hale gelmiştir. Şubat 2020’de ilk covid vakasının tespit edilmesi ve akabinde vaka ve ölüm sayılarının ciddi boyutlara ulaşmıştır. Covid krizinin ilk aylarında İran hastanelerinde; maske, önlük, gözlük, test kiti, koruyucu ekipman, vantilatör ve sarf malzemeleri gibi ürünlerin eksikliği gözlemlenmiştir.[25] İran Sağlık ve Tıp Eğitimi Bakanlığı’nın verilerine göre, 2021’in sonunda, pandemi İran’ı bölgesinde en çok etkilenen ülke haline getirmiştir. Pandemi nedeniyle 131.000’den fazla kişi hayatını kaybederken, 51.000’den fazla çocuk ise ebeveynini kaybetmiştir.[26] Pandemi tedavisinde kullanılan Remdesivir ve Favipiravir gibi ilaçlar kamu sigortası kapsamında olmaması ve halka maliyetinin yüksek olması, karaborsa faaliyetleri için fırsat ortamı yaratmıştır. Ancak İran, kısa sürede bu iki antiviral ilacın yerli jeneriğini üretmiştir.[27]

Yaptırımlar, İran’ın yerli ilaç ve tıbbi ekipman üretimindeki yeteneklerini geliştirmesine sebep olmuştur. İran İlaç ve Gıda Kurumu Başkanı Gholamreza Asghari’nin açıklamalarına göre, İran ülkede tüketilen ilaçların %97’sini üretebilmektedir.[28] Fakat üretilen yerli ilaçların önemli bir kısmı ithal hammaddelere bağımlı olduğu için bu istatistik uluslararası yaptırımların sağlık alanında oluşturduğu ciddi riski gizlemektedir. Yine Gholamreza Asghari’nin bir başka açıklamasına göre yerli ilaçların hammaddeleri %33 oranında ithalata bağımlıdır.[29] İthalata bağlı kalemlerin, kanser ve diğer nadir hastalıkların ilaçları olduğu bilinmektedir.[30] İthalata bağlı ilaçların yaptırımların etkisi altında kalması; bilhassa çocuk hastalıkları, kanser, nadir ve kronik hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçların temin edilememesi hastalar için ciddi problemler doğurmaktadır.[31] Yaptırımlardan sonra kanser, diyabet, kalp hastalıkları, sindirim hastalıkları, kas hastalıkları ve doğumsal anomaliler kaynaklı ölümlerde artış görülmüştür.[32] Astım, talasemi, hemofili, kronik hastalıklar, kan hastalıkları, multipl skleroz ve hiv/aids gibi hayati riski olan hastalıklarda ciddi oranda ilaca erişim sıkıntısı mevcuttur.[33] Bir diğer üretim kalemi olan tıbbi ekipmanlarda ise, İran Tıbbi Ekipman Üretici ve İhracatçı Birliği Başkanı’nın açıklamalarına göre, kullanılan tıbbi teçhizatın %70’i yerli üretimdir.[34] İthal edilen ekipmanlar, Manyetik Rezonans Görüntüleme ve tarama cihazları gibi elektronik cihazları ve hastane yataklarını içermektedir.[35]

Sağlık sektörünün bu durumundan; kaçakçılar, karaborsacılar, Hintli ve Çinli şirketler kazançlı çıkarken; İran halkı ve İranlı üreticiler kaybetmektedir. Yaptırımlar hükümetten ziyade; ilaç kıtlığı ve artan enflasyon ile mücadele eden sivil halk için hayati risklere sebep olmaktadır. Yaptırımlar her ne kadar İran’ın yerli üretim yeteneklerini geliştirmesine yol açmış olsa da; gelişmeler incelendiğinde, İran hükümetinin yaptırımlara karşı yeterli ölçüde hazırlıklı ve öngörülü olmadığı, kriz yönetiminde tam başarıyı sağlayamadığı görülmektedir.

YAPTIRIMLARIN İNSAN HAKLARI BOYUTU

Yaptırımların masum insanların hayatını etkileyen boyutuyla etik olup olmadığı tartışma konusudur. Bu alanda yapılan çalışmalar incelendiğinde, İran ve Batı kaynaklı çalışmaların kahir ekseriyetinin, yaptırımların insan hakları yükümlülüklerine aykırı olduğu konusunda mutabık oldukları görülmektedir.

Devletler arasında, insan hakları standartlarını belirlemeye yönelik imzalanan birçok uluslararası anlaşma bulunmaktadır. 1948 tarihli “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi”nin 25. Maddesi, tüm insanların beslenme ve tıbbi imkanlar gibi gerekli toplumsal hizmetlere erişim hakkı olduğuna atıf yapmaktadır.[36] 1965 tarihinde Birleşmiş Milletler üyelerince imzalanan “Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme”nin 5. Maddesi, ırkı ve etnik kökeni fark etmeksizin tüm insanların sağlık, tedavi, sosyal güvenlik ve sosyal hizmetlerden yararlanma hakkını içermektedir.[37] Bununla birlikte, 1966’da imzalanan “Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi”nin 12. Maddesi bağlamında sözleşmeye taraf devletler, tüm insanların en yüksek fiziksel ve zihinsel sağlık standartlarına sahip olma hakkını kabul etmektedirler. Bu madde, sözleşmenin tarafları için; hastalık durumunda herkese tıbbi hizmet sağlayacak koşulların yaratılması, salgın ve diğer hastalıkların önlenmesi, tedavisi ve kontrolü gibi sorumluluklar içermektedir.[38] Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi tarafından 2009 yılında kabul edilen kararlara göre; güvenli, etkili, kaliteli ve uygun fiyatlı ilaçlara erişim evrensel bir haktır ve sağlık haklarının temel unsurudur. Devletlerin, ayrım gözetmeksizin tüm insanların ilaçlara erişimini sağlama sorumluluğu vardır. Bununla birlikte devletlerin uluslararası anlaşmalarda bu hakları gözetmeleri gerekmektedir.[39] Anlaşmanın taraflarının anlaşma maddelerini ihlal eden fiillerde bulunması ihlalci devletler için sorumluluk oluşturmaktadır. 2001 tarihindeki Birleşmiş Milletler Uluslararası Hukuk Komisyonu’nun Elli Üçüncü Oturumu’nda “Devletin Sorumluluğu” konusu bağlamında, anlaşma maddelerine aykırı davranan devletlerin eylemlerden sorumlu tutulmalarına karar verilmiştir. Sorumlu devletler, ihlallere son vermeli ve ihlallerin tekerrür etmeyeceğini taahhüt etmelidirler.[40]

Aynı zamanda uluslararası anlaşmalarla belirlenmiş bu haklar doğrultusunda, İran’daki sağlık haklarının ihlaline yönelik bazı raporlar hazırlanmıştır. Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), hazırladığı raporlarda İranlı savunmasız çocuklar ve sivil insanların, yaptırımların ciddi olumsuz etkilerine maruz kaldığını belirtmektedir.[41] Amerika merkezli bir sivil toplum kuruluşu olan İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) ise hazırladığı raporda yaptırımların, sivil insanlara etkilerini incelemiş ve barışçıl müdahaleler olarak kabul edilen yaptırımların insan hakları yükümlülüklerine tam olarak uyması gerektiği çağrısını yapmıştır[42]

Bu çağrılara rağmen ABD, yaptırımlarda bir revizyona gitmemiş ve BM’den ABD’nin insan haklarına aykırı yaptırımlarına yönelik etkili bir tepki gelmemiştir. İran rejiminin ‘anti demokratik’ faaliyetleri, silahlı örgütlere yardımları ve nükleer programı sebep gösterilerek uygulanan yaptırımlar İranlıların sağlık haklarının ihlali ile sonuçlanmıştır.

Makalemi, Ilich Ramirez Sanchez’in “Devrimci İslam” kitabındaki şu alıntıyı hatırlatarak sonlandırmak istiyorum:

“İnsanlara nasıl yaşamaları gerektiğini öğretmek için bazen onları öldürmek faydalı, hatta gerekli olabiliyor. Bu konuda kimse ABD’nin eline su dökemez.”[43]

EMİR RUŞEN

 

KAYNAKÇA
[1] Neil Arya, “Economic sanctions: the kinder, gentler alternative?”, Medicine Conflict and Survival, Cilt 24, No 1, 2008, s. 25-41.
[2] Javad Salehi Esfahani, İran Tahte Tahrim; Tesiri tahrimha ber refahe khanvar ve eshteghal, Tehran, Merkeze Pajoheşhaye Otage İran, 2020.
[3] Javad Salehi Esfahani, İran Tahte Tahrim; Tesiri tahrimha ber refahe khanvar ve eshteghal, Tehran, Merkeze Pajoheşhaye Otage İran, 2020.
[4] Defne Atasoy, İran’da Şah Sonrası Nükleer Enerji Politikası, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, Kadir Has Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008, s. 55.
[5] Tayyar Arı, Geçmişten Günümüze Ortadoğu, İstanbul, Alfa Yayınları, 2005, s. 248-249.
[6] Nimet Karaaslan, “İran-ABD Çıkmazında Avrupa’nın Duruşu”, 18 Eylül 2021, http://www.europolitika.com/iran-abd-cikmazinda-avrupanin-durusu/ (Erişim Tarihi 28 Kasım 2022).
[7] Naghofteh haye mohalefete Emam Khomeini ba sakhte selahe shimiyaei ve hesteie, Tabnak, 17 Ekim 2014,https://www.tabnak.ir/fa/news/442632/%D9%86%D8%A7%DA%AF%D9%81%D8%AA%D9%87%E2%80%8C%D9%87%D8%A7%DB%8C-%D9%85%D8%AE%D8%A7%D9%84%D9%81%D8%AA-%D8%A7%D9%85%D8%A7%D9%85-%D8%AE%D9%85%DB%8C%D9%86%DB%8C-%D8%A8%D8%A7-%D8%B3%D8%A7%D8%AE%D8%AA-%D8%B3%D9%84%D8%A7%D8%AD%E2%80%8C-%D8%B4%DB%8C%D9%85%DB%8C%D8%A7%DB%8C%DB%8C-%D9%88-%D9%87%D8%B3%D8%AA%D9%87%E2%80%8C%D8%A7%DB%8C (Erişim Tarihi 28 Kasım 2022).
[8] Zehra Aksu ve Fatma Akkan Güngör, “Birleşmiş Milletler’in İran’a Uyguladığı Yaptırımlar Üzerine Bir Değerlendirme”, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 2019.
[9] Cumali Özbek, Sert Güç Unsuru Olarak Ekonomik Yaptırımların İran Nükleer Anlaşma Sürecine Etkileri, Yüksek Lisans Tezi, Gaziantep, Hasan Kalyoncu Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2018, s. 61-96.
[10] Cumali Özbek, Sert Güç Unsuru Olarak Ekonomik Yaptırımların İran Nükleer Anlaşma Sürecine Etkileri, Yüksek Lisans Tezi, Gaziantep, Hasan Kalyoncu Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2018, s. 61-96.
[11] Cumali Özbek, Sert Güç Unsuru Olarak Ekonomik Yaptırımların İran Nükleer Anlaşma Sürecine Etkileri, Yüksek Lisans Tezi, Gaziantep, Hasan Kalyoncu Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2018, s. 61-96.
[12] Kübra Yılmaz, “İran Devrimi ve Dış Politikada Nükleer Enerji”, 6 Ekim 2020, https://www.kureselsiyaset.org/iran-devrimi-ve-dis-politikada-nukleer-enerji/ (Erişim Tarihi 28 Kasım 2022).[13] Cumali Özbek, Sert Güç Unsuru Olarak Ekonomik Yaptırımların İran Nükleer Anlaşma Sürecine Etkileri, Yüksek Lisans Tezi, Gaziantep, Hasan Kalyoncu Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2018, s. 61-96.
[14] Seçil Özdemir, “İran-ABD İlişkileri: ABD’nın Ortak Kapsamlı Eylem Planından Ayrılması”, International Journal of Social Inquiry, Cilt 14, No 2, 2021, s. 741-782.
[15] Fatemeh Kokabisaghi, “Assessment of the Effect of Economic Sanctions on Iranian’ Right to Health by Using Human Rights Impact Assesment Tool: A Systematic Review”, International Journal of Health Policy and Managment, Cilt 7, No 5, 2018, s. 374-393.
[16] Abdol Majid Cheraghali, “Impacts of international sanctions on Iranian pharmaceutical market”, Daru, Cilt 21, No 1, 2013, s. 64.
[17] Fatemeh Kokabisaghi, “Assessment of the Effect of Economic Sanctions on Iranian’ Right to Health by Using Human Rights Impact Assesment Tool: A Systematic Review”, International Journal of Health Policy and Managment, Cilt 7, No 5, 2018, s. 374-393.
[18] AİFD, “Orijinal İlaç Nedir?”, https://www.aifd.org.tr/yenilikcilik/orijinal-ilac-nedir/ (Erişim Tarihi 2 Aralık 2022).
[19] AİFD, “Orijinal İlaç Nedir?”, https://www.aifd.org.tr/yenilikcilik/orijinal-ilac-nedir/ (Erişim Tarihi 2 Aralık 2022).
[20] Roxanne L. Massoumi ve Sumana Koduri, “Adverse Effects of Political Sanctions on the Health Care System in Iran”, Journal of Global Health, Cilt 5, No 2, 2015.
[21] Mehrnaz Kheirandish ve Arash Rashidian ve Maryam Bigdeli, “A News Media Analysis of Economic Sanction Effects on Access to Medicine in Iran”, Journal of Research in Pharmacy Practice, Cilt 4, No 4, 2015, s. 199-205.
[22] Peivand Bastani ve Zahra Dehghan ve Sayyed Mansoor Kashfi ve Hesam Dorosti ve Mohammadtagi Mohammadpour ve Gholamhossein Mehralian, “Challange of Politico-Economic Sanctions on Pharmaceutical Procurement in Iran: A Qualitative Study”, Iranian Journal of Medical Scienes, Cilt 47, No 2, 2022, s. 152-161.
[23] Peivand Bastani ve Zahra Dehghan ve Sayyed Mansoor Kashfi ve Hesam Dorosti ve Mohammadtagi Mohammadpour ve Gholamhossein Mehralian, “Challange of Politico-Economic Sanctions on Pharmaceutical Procurement in Iran: A Qualitative Study”, Iranian Journal of Medical Scienes, Cilt 47, No 2, 2022, s. 152-161.
[24] Fatemeh Kokabisaghi, “Assessment of the Effect of Economic Sanctions on Iranian’ Right to Health by Using Human Rights Impact Assesment Tool: A Systematic Review”, International Journal of Health Policy and Managment, Cilt 7, No 5, 2018, s. 374-393.
[25] Abbas Karimi ve Hojjat Salimi Turkamani, “US Imposed Economic Sanctions on Iran in the COVİD-19 Crisis From the Human Rights Perspective”, International Journal of Health Services, Cilt 51, No 4, 2021, s. 570-572.
[26] Country Office Annual Report 2021 – Iran – Update on the context and situation of children, UNICEF, 2022.[27] Saumaun Heiat, “Under sanctions, Iran’s black market for medicine grows”, 15 Aralık 2020, https://www.atlanticcouncil.org/blogs/iransource/under-sanctions-irans-black-market-for-medicine-grows/ (Erişim Tarihi 3 Aralık 2022).
[28]Navad o heft der sed daroohaye morade neyaze keshvar der dahele tavalled misheved”, YJC, 20 Kasım 2018, https://www.yjc.news/fa/news/6735679/%DB%B9%DB%B7-%D8%AF%D8%B1%D8%B5%D8%AF-%D8%AF%D8%A7%D8%B1%D9%88-%D9%87%D8%A7%DB%8C-%D9%85%D9%88%D8%B1%D8%AF-%D9%86%DB%8C%D8%A7%D8%B2-%DA%A9%D8%B4%D9%88%D8%B1-%D8%AF%D8%B1-%D8%AF%D8%A7%D8%AE%D9%84-%D8%AA%D9%88%D9%84%DB%8C%D8%AF-%D9%85%DB%8C-%D8%B4%D9%88%D8%AF-%D9%87%DB%8C%DA%86-%D9%88%D8%A7%D8%B1%D8%AF%D8%A7%D8%AA%DB%8C-%D8%AF%D8%B1-%D8%AD%D9%88%D8%B2%D9%87-%D8%AF%D8%A7%D8%B1%D9%88-%D9%87%D8%A7%DB%8C-%D8%B1%D8%A7%D8%AF%DB%8C%D9%88%D8%A7%DA%A9%D8%AA%DB%8C%D9%88-%D9%86%D8%AF%D8%A7%D8%B1%DB%8C%D9%85 (Erişim Tarihi 28 Kasım 2022).
[29]Varodate movade evveliye ve mowsere darooye si o se der sed kahesh yaft”, ISNA, 7 Kasım 2018, https://www.isna.ir/news/97081607749/%D9%88%D8%A7%D8%B1%D8%AF%D8%A7%D8%AA-%D9%85%D9%88%D8%A7%D8%AF-%D8%A7%D9%88%D9%84%DB%8C%D9%87-%D9%88-%D9%85%D9%88%D8%AB%D8%B1%D9%87-%D8%AF%D8%A7%D8%B1%D9%88%DB%8C%DB%8C-%D8%A8%D9%87-33-%D8%AF%D8%B1%D8%B5%D8%AF-%DA%A9%D8%A7%D9%87%D8%B4-%DB%8C%D8%A7%D9%81%D8%AA (Erişim Tarihi 28 Kasım 2022).
[30]Maximum Pressure – US Economic Sanctions Harm Iranians’ Right to Health”, HRW, 29 Ocak 2019, https://www.hrw.org/report/2019/10/29/maximum-pressure/us-economic-sanctions-harm-iranians-right-health#_ftn33 (Erişim Tarihi 3 Aralık 2022).
[31] Murat Aslan ve Bilal Coşkun, “ABD Yaptırımları ve İran İlaç Sektörü”, İRAM, 25 Ocak 2020, https://iramcenter.org/abd-yaptirimlari-ve-iran-ilac-sektoru/ (Erişim Tarihi 3 Aralık 2020).
[32] Narges Akbarpour Roshan, “The Impacts of Economic Sanctions on Sustainable Development: Focusing on Labor”, Cumhuriyet Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Fen Bilimleri Dergisi, Cilt 36, No 3, 2015, s. 3458-3476.
[33] Ali Gorji, “Sanctions Againist Iran: The Impact on Health Services”, Iranian Journal of Public Health, Cilt 43, No 3, 2014, s. 381-382.
[34]Heft der sed techizate pezeshki der kashvar tavallid misheved”, IRNA, 24 Mayıs 2022, https://www.irna.ir/news/84765616/%DB%B7%DB%B0-%D8%AF%D8%B1%D8%B5%D8%AF-%D8%AA%D8%AC%D9%87%DB%8C%D8%B2%D8%A7%D8%AA-%D9%BE%D8%B2%D8%B4%DA%A9%DB%8C-%D8%AF%D8%B1-%DA%A9%D8%B4%D9%88%D8%B1-%D8%AA%D9%88%D9%84%DB%8C%D8%AF-%D9%85%DB%8C-%D8%B4%D9%88%D8%AF (Erişim Tarihi 28 Kasım 2022).
[35]Maximum Pressure – US Economic Sanctions Harm Iranians’ Right to Health”, HRW, 29 Ocak 2019, https://www.hrw.org/report/2019/10/29/maximum-pressure/us-economic-sanctions-harm-iranians-right-health#_ftn33 (Erişim Tarihi 3 Aralık 2022).
[36]Universal Declaration of Human Rights”, United Nations, 10 Aralık 1948, https://www.un.org/en/about-us/universal-declaration-of-human-rights (Erişim Tarihi 4 Aralık 2022).
[37]International Convention on the Elimination of All Forms of Racial Discrimination”, United Nations, 21 Aralık 1965, International Convention on the Elimination of All Forms of Racial Discrimination (Erişim Tarihi 4 Aralık 2022).
[38]International Covenant on Economic, Social and Cultural Rights”, United Nations, 10 Aralık 1966, https://www.ohchr.org/en/instruments-mechanisms/instruments/international-covenant-economic-social-and-cultural-rights (Erişim Tarihi 4 Aralık 2022).
[39]Promotion And Protection of All Human Rights, Civil, Political, Economic, Social And Cultural Rights”, United Nations Human Rights Council, 12 Ocak 2009, https://digitallibrary.un.org/record/668398?ln=ru (Erişim Tarihi 28 Kasım 2022).
[40]Fifty-third Session (2001)”, United Nations International Law Commission, 10 Ağustos 2001, https://legal.un.org/ilc/sessions/53/ (Erişim Tarihi 4 Aralık 2022).
[41]Sanctions and Their Impact on Children”, UNICEF, Şubat 2022, https://www.unicef.org/globalinsight/reports/sanctions-and-their-impact-children (Erişim Tarihi 4 Aralık 2022).
[42]Maximum Pressure – US Economic Sanctions Harm Iranians’ Right to Health”, HRW, 29 Ocak 2019, https://www.hrw.org/report/2019/10/29/maximum-pressure/us-economic-sanctions-harm-iranians-right-health#_ftn33 (Erişim Tarihi 3 Aralık 2022).
[43] Ilich Ramirez Sanchez, Devrimci İslam, Ankara, Elips Kitap, 2004.

Avatar photo

Emir Ruşen

Sivil Toplum | İşletme | Uluslararası Ticaret | Uluslararası İlişkiler - ([email protected])


Geribildirim

Mail adresiniz gizli kalacaktır.


Biz Kimiz?

Gayemiz, asırlardır mirasçısı olduğumuz medeniyetin gelişimine katkı sağlamak adına kurduğumuz ilim halkasındaki ilmî faaliyetleri geniş kitlelere ulaştırmaktır.

Cemiyetimizde, genç ve hareketli yazar kadromuz ile Siyaset, Hukuk, Ekonomi, Sosyoloji, Edebiyat ve Tarih gibi ilmî alanlarda gerek akademik gerekse de gündeme ilişkin yazılar kaleme alınmaktadır.


İletişim


Küçük Çamlıca Mahallesi, Filiz Sokak, No:3
Üsküdar/İstanbul