Fikirtepe, daha önce dar gelirli insanların yaşamını sürdürdüğü, gecekondulaşmanın hakim ve komşuluk ilişkilerinin kuvvetli olduğu bir mahalleyken, 2005 yılından sonra pilot bölge olarak seçilmesi ve resmi olarak kentsel dönüşüm sürecinin başlamasıyla birlikte, mevcut düzeninin dışında gelişen bir sürece girdi. Dönüşüm sürecinde mahalleli tarafından boşaltılan evlere birçok farklı kökene sahip göçmen yerleşti. Bölgenin yoğun göç almasının sebebi olarak birçok nedeni gösterebilmek mümkün. Fikirtepe’nin konumu, Hasanpaşa Otosan fabrikasının, küçük üreticilerin, tamircilerin bulunduğu bir yer olması, ülkeye yeni gelen işsiz ve durumu olmayan göçmenler için fırsat kapısı oluşturuyor.
GÖÇMENLER NEDEN FİKİRTEPE’DE?
Kendi ülkelerinde yaşamsal faaliyetlerini sürdürebilecek imkanı bulamayan, işsizlik, zulüm görme, iç savaş vs. durumlar nedeniyle göç etmek zorunda kalan göçmenlerin Fikirtepe’ye yerleşmelerinin en önemli sebebi, burada henüz dönüşüme uğramayan binaların varlığını devam ettirmesi ve ucuz barınma koşullarına sahip bir alan olmasıdır. Fikirtepe’nin köklü sakinlerinde, sürecin bu kadar yavaş ve durağan olması sebebiyle, evlerinin boş kalmasındansa düşük ücretlerle de olsa kiraya verme düşüncesi tamamiyle yer edinmiş durumdadır. Hem bu durum, hem de Fikirtepe’nin yapısının bozulup yıkık dökük ve terkedilmiş bir alan haline gelmesi, Fikirtepe’yi göçmenler gibi çeşitli alt sınıf grupları için çekici bir yaşam alanı haline getirmiştir. Fikirtepe’nin farklı etnik göçmen gruplarını çekmesinin bir diğer nedeni ise, onlara, enformel ve düşük maaşlı da olsa, bir iş imkanı sunuyor olmasıdır. Başka bir ifadeyle Fikirtepe’nin plansız kentsel dönüşüm sürecinin yarattığı kriz, dar gelirli göçmen gruplar için bir fırsat haline gelmiştir.
Daha önce nitelikli, alanlarda çalışanlar olsa da, göç ettikleri yerlerde bu imkanı bulamayıp vasıfsız işlerde çalışmak zorunda kalan göçmenler mevcuttur. Fikirtepe bölgesinde şartların da etkisiyle göçmenler için nitelikli iş yok denecek kadar azdır. Göçmenlerin daha düşük ücretlerle çalışmayı kabul etmesi, işverenler tarafından da tercih edilmelerinde en önemli etkenlerden birisidir. Aynı zamanda dil farklılığından kaynaklanan iletişim problemleri yaşadıkları için de daha çok emek gücü, kol gücü gerektiren işlere yönelmektedirler. Bundan dolayı da yapımları devam eden inşaatlarda sigortasız işçi olarak, sanayide vasıfsız eleman olarak ya da kağıt toplayıcılığı yaparak geçimlerini sağlamaya çalışmaktadırlar. Hatta saha çalışmamızda topladıkları kağıtları depoladıkları alanlarda yaşadıklarına da şahit olduk.
GÖÇMENLERİN MAHALLE YAŞAMINDAKİ UYUM SÜRECİ
Göçmenlerin bir bölgeye uyum sağlaması kısa zamanda gerçekleşebilecek bir durum değildir. Ancak uyum sürecini zorlaştıran ve kolaylaştıran etkenler mevcuttur. Fikirtepe’nin yerli sakinleri ile farklı dil, din, etnik köken vs. kültürel özelliklere sahip olan göçmen gruplarının anlaşmakta zorlandığını söyleyebiliriz
Uyum süreci, kişinin yeni çevresiyle dengeli bir ilişki kurabilmesi ve bunu sürdürebilmesiyle alakalıdır. Bu süreç, uluslararası göçmenler için de oldukça önemlidir. Girdikleri toplumsal etkileşim süreciyle birlikte kabul edilme ya da dışlanma durumu ortaya çıkmaktadır.
Gerek başta yaptığımız araştırmada, gerekse saha çalışmamızda buradaki göçmen grupların Afgan, Türkmen, Özbek ve Suriyeli olduğu bilgisine ulaştık. Ancak, son zamanlarda gelen göçmenlerin çoğunu Afganların ve ülkelerindeki iç savaş nedeniyle göç etmek zorunda kalan Suriyelilerin oluşturduğunu öğrendik. Görüşme yaptığımız Fikirtepe’nin yerlileri, bazı durumlarda göçmenler ile arasında uyumsuzluk ve tartışmalar yaşadıklarını dile getirdiler. Özellikle bir mahalle sakini, Özbek ve Türkmen göçmenlerinin uzun süredir Fikirtepe’de sorun çıkarmadan yaşadığını, hatta onlarla komşuluk bağının biraz daha iyi olduğunu söylerken; bazı Suriyeli, Afgan göçmenlerin kendilerini rahatsız ettiklerini ve onlardan çekindiklerini dile getirdi.
Yaptığımız araştırmalar esnasında, 2016 yılında Suriyeli mülteciler ile Fikirtepe’nin yerli halkı arasında kalıcı bağlar kurulmasına yönelik bir çalışmayla karşılaştık. Tasarım Atölyesi Kadıköy (TAK), Bahçeşehir Üniversitesi Göç ve Kent Çalışmaları Merkezi (BAUMUS) ve Kadıköy Akademi bir araya gelerek “Kadıköy Ölçeğinde Göç ve Mülteci Sorunu: Fikirtepe” isimli bir çalışma gerçekleşmiş. ve Fikirtepe’ye temsili ‘oturma oda’ları kurulmuş. Mahalleye oturma odası grupları (kanepeler) taşınarak, Fikirtepe’nin yerlileri ile misafir Suriyelilerin tanışıp kaynaşmasına, sıcak ortamların oluşmasına vesile olunmuştur. Fakat bu durum uzun vadede bir sonuç vermemiştir. Günümüzde baktığımızda hala Fikirtepe’de bu anlamda birçok sorun yaşandığını görmekteyiz.
GÖÇMENLERİN MAHALLEYE OLUMLU VE OLUMSUZ ETKİLERİ
Sosyo-ekonomik ve kültürel bakımdan genellikle uyum içinde olan bölgelerde göç ile birlikte uyum sorunları büyük oranda göze çarpmaktadır. Bu uyum sorunları da hem sosyal çevreye hem de fiziksel çevreye yansımakta ve olumlu-olumsuz etki olarak geri dönüş sağlamaktadır. Fikirtepe’nin birçok farklı yerden göçmen barındırması, mahalledeki ilişkileri değiştirmiş ve çeşitli problemlere yol açmıştır diyebiliriz. Yani şu şekilde açıklayacak olursak: Fikirtepe, mekansal boyutta doku ve kimlik kaybına uğramakta ve böylelikle bölgenin kültürel dokusu gittikçe yok olmaktadır. Kentsel dönüşümün gerçekleşmediği alanın yıkık dökük ve toz duman içinde olmasından ötürü, buranın yerlileri başka yakın yerleşim yerlerine taşınmıştır. Bu boşaltılan yerlerde “dışarıdan gelen” ve “gayri resmi” konaklayan göçmenler barınmaya başladığı ve sayıları giderek arttığı için; mahalleli, kendi yerlerine gittikçe yabancılaşmaya başlamış ve bu açıdan olumsuz etkiler söz konusu olmuştur.
Yaptığımız görüşmelerde, mahallede kalan yerlilerin göçmenlere karşı olumsuz bakışı ön plana çıkmaktadır. Burada göçmenlerin mahallede yarattıkları güvensizlik ortamı, insanları rahatsız etmeleri, çevreyi kirletmeleri vs. sorunların yaşandığı dile getirilmiştir. Görüşme yaptığımız bir kişi, burada insanlar arasında eskiden süregelen güzel bir ilişki olduğunu fakat dönüşümle birlikte bu ilişkilerin yok olduğunu, “Fikirtepe’deki kentsel dönüşüm, komşuluk ilişkilerini parçaladı. Dönüşümle birlikte komşuların çoğu değişti.” ifadeleriyle anlattı.
Bir görüşmeci ise göçmenleri ilginç bir şekilde kendi aralarında kategorize ederek şöyle belirtmişti “Türkmen ve Özbekler çalışıyor. Afganlar hırsız, Suriyeliler dileniyor”. Tüm bu çalışan göçmenlerin yanında göçmen küçük çocukların market çıkışlarında veya sokaklarda para istediği görülmektedir. Hatta bir görüşmecide göçmen olmayan Çingene çocuklarının da Suriyeli taklidi yaparak para istediğini belirtti.
Mahalledeki aynı göçmen grupların birbirleriyle çok iyi anlaştıklarını söyleyemeyiz. Mahalledeki bazı suçların, aynı etnik kökene mensup göçmenlerin birbirlerine karşı işlediklerini öğrendik. Görüşme yaptığımız yerli bir esnafın anlattığına göre, geçmiş yıllarda bakkalın tam karşı binasında öldürülen bir Türkmen gencin, yine bir Türkmen tarafından öldürüldüğü polisler tarafından ortaya çıkarılmış. Yalnız yaşayan genci, günler sonra öldürüldüğü evin camlarına konan sinekler sayesinde fark edip bulmuşlar. Bu olaydan da mahalledeki iletişimin ne denli yoksun olduğunu anlamak mümkün.
Eğitimsiz, düşük gelirli, dışlanmışlık hissi içinde kimlik bunalımı yaşayan göçmenler, çeşitli suç ve şiddet eğiliminde bulundukları için Fikirtepe’de istenmemektedirler. Yıkık dökük, harabe halindeki yerler ıssız ve tenha oldukları için tinercilerin, uyuşturucu satıcılarının takıldığı alanlar haline gelmiştir. Karşılaştığımız haberlerde Fikirtepe için “Yıkıktepe” ve “Korkutepe” gibi isimlerin kullanıldığı gözümüze çarpmaktadır. Bu da, insanların sokakta rahat gezemediğini, özellikle çocukların ve kadınların rahat bir şekilde dolaşamadıklarının göstergesidir. Yaptığımız görüşmelerde insanlar, Fikirtepe’nin işlek yerlerinde bile rahat takılamadıklarını, korku içinde eve döndüklerini ifade etmişlerdir. Gasp, uyuşturucu kullanımı ve satışı, çeşitli cinayetlerin işlenmesi vs. nedenlerden ötürü Fikirtepe giderek güvensiz bir hal almaya başlamaktadır.
SONUÇ
Toplumları oluşturan bireylerin kendi kimlikleriyle içinde bulundukları topluma katılma sürecinde ortaya çıkan kavram bütünleşmedir. Göçmenler açısından kendi üzerlerine düşen görev, yaşadıkları topluma ve o kültüre kendi öz kültürlerinden kopmadan uyum sağlayabilmek iken, göç edilen ülkeye ve ülkede yaşayan insanlara düşen görev ise entegrasyonun sağlıklı gerçekleştirilebilmesi için doğru altyapının hazırlanması gerektiğidir. Aksi halde, çok dilli ve kültürlü bir toplumda yetişen bireyler oluşacak ve içinde yaşadıkları toplumla sosyo-kültürel kopukluk yaşadıkları gözlemlenecektir. Çünkü uyum ile birlikte gerçekleşecek sosyal bütünleşme kavramı bir arada düşünülmelidir. Bütünleşme, sadece tek bir grubun sorumluluğunda değildir. Hem göçmenlerin kendisi hem de ev sahibi devlet, kurumlar ve toplumlar bütünleşmeden sorumlu olmaktadır. Bu sayede, bireylerin kendi öz saygılarının gelişimi artacak ve sağlıklı kültürel kimlik entegrasyonu kolaylaşacak, kendine güvenen güçlü topluluklar oluşacak ve bu oluşum toplum tarafından daha çabuk kabul görecektir.
Toplumsal yapının yeniden şekillenebilmesi açısından göç hareketlerinin rolü yadsınamaz. Toplumlar, içerisinde değişik grupları ve kültür öğelerini barındıran geniş bir toplumsal sistem ve ilişkiler ağıdır. Bu bağlamda göç unsuru, toplumun bu farklılığını bir çerçeve içerisine alarak göç edilen yeri yaşanılır hale getirmeye ve birey ile toplum arası ilişkileri bütünleştirmeye çalışan bir araç ol Kentlerde sosyal çevre kalitesi, öncelikle kültürel dokuda meydana gelen değişim ve beraberinde getirdiği sorunlar neticesinde olumsuz olarak etkilenmektedir. Toplumda etnik ve mezhepsel kutuplaşmada artış olduğu gözlemlenmektedir. Yaşam tarzı farklılıkları toplumsal uyumu engellemektedir. Farklı dil, iletişimin ve dayanışma kültürünün azalmasına neden olmamalıdır.
Melike ÖZTOPRAK, Zehra KALYONCU, Kübra AYDIN
One comment
Pingback: Yaz Dönemi Dosya Konusu: "Fikirtepe'de Değişim ve Sosyal Hayat" | İlim ve Medeniyet