TÜRKİYE'DE ARTAN KUTUPLAŞMA RADİKALLEŞME VE TEHLİKELERİ

ULUSLARARASI İLİŞKİLER BATI ASYA

Türkiye'de Artan Kutuplaşmayı İncelemeye ve Müslümanca/Tasavvufi Bir Bakış Sunmaya Çalıştım.

Türkiye’de Artan Kutuplaşma/Radikalleşme ve Tehlikeleri

Dünya bir süredir kutuplaşma ve radikalleşme eğilimi göstermektedir. Hem kutuplaşma hem de radikalleşme istenmeyen sonuçları doğurabilir. Buna ek olarak milliyetçiliklerin yükseldiği görülmektedir. Bu durum akıllara Almanya ve Nazileri getirmektedir. Nazilerin aşırı radikalleşmeleri Yahudilerin sonunu getirdi. Hatta o kadar ki günümüzde Yahudiler ancak ikinci dünya savaşı ve soykırım öncesi nüfuslarına ulaşabildiler. Dolayısıyla kutuplaşma ve radikalleşme beraberinde bazı sorunları getirmektedir. ABD ve Avrupa, Almanya’nın radikallikten kurtulup demokratikleşmesi için çok uğraştı. Nazizm ve sembolleri yasaklandı. Bununla birlikte bu tarz radikal ideolojilerin tamamen bitmesi herhalde mümkün değildir. Deradicalization çalışmaları her zaman başarıya ayrıca ulaşamayabilir. Bu durumda uluslararası bir sistem ve kurum gerekmektedir. Belki dünyanın süper güçleri bu işe el atmalı ve bu kritik gelişmeler karşısında akıl ve sağduyuyu öne çıkarmalıdır. Lakin realist çerçeveden bakıldığında bugün ABD’de insanların yüzde 86’sı diğerine karşı olumsuz bir bakışa sahip. Dolayısıyla dünyada belki de tehlike çanları çoktan çalmaya başladı. ABD’de olan bir gelişmenin diğer ülkeleri etkilememesi düşünülemez. Fransız devrimi sadece Fransa ile sınırlı kalmadı çünkü.

Radikalleşme ve kutuplaşmanın birçok etkisi var. Bunun eğitim, medya ve siyaset gibi birçok etkileyeni vardır. Örneğin elitlerin kararları ve yönelimleri halkta karşılık buluyor. Bugün medyada yapılan propaganda tarzı haberler milyonlarca Gencimizi etkiliyor. Bu süreçte toplumu kutuplaştıracak söylem ve eylemlerden kaçınmak çok önemli. Çünkü ötekine olumsuz bir bakış problem iken ötekine kötü bir bakış daha büyük bir problemdir. Hatta ötekini benim hayatıma kastetmeye çalışan biri olarakta görebilirim. Bütün bunlar insanı olumsuz olarak etkilemekte, soykırım ve iç savaş tehlikesini Allah korusun barındırmaktadır. Bu dönemlerde STK’lara, siyasilere ve elitlere büyük görevler düşmektedir. Toplumda birleştirici değerler ön plana çıkarılmalı ve gerilim azaltılmalıdır. Sonlandırılması mümkün olmasa da yönetilmesine çabalanılmalıdır. Demokrasilerde mutlaka en az iki farklı görüş bulunur. Bu zaten demokrasi olmasının doğasındandır. Ama keskin ve duygusal kutuplaşma sorunları beraberinde getirebilir.

Bizim geleneğimizde ve tarihimizde İbn Arabi, Yunus Emre ve Mevlana gibi ulu isimlerimiz vardır. Yunus Emre Moğolların yakıp yıktığı bir devirde, bütün insanları kapsayan bir sevgi anlayışı geliştirebilmiştir. Mevlana her türlü günahın tövbesi olduğunu bilmiş ve ne olursan ol yine gel demiştir. İbn Arabi kitaplarının yakılmasını salık veren zihniyete karşı Anadolu’nun hoşgörü ortamına sığınmıştır. Bütün bu büyük isimlerimizin ortaya attığı görüş ise İnsanın Allah’tan geldiği yönünde olmuştur. Yani İnsanın kutsal bir tarafı vardır. Rabbimiz de bir canlıyı kurtarmanın bütün canlıları kurtarmak olduğunu söylemiştir. Anlatılan güzel bir hikâyede de Yunus Emre bir çiçeği dahi koparmazmış. Çünkü Ona göre çiçek Allah’ı zikredermiş. İnsan ayrıca Hz. İnsan mertebesine yükselebilen bir varlıktır. İnsanlar hata yapsa bile ve zarar verseler bile affetmeyi öğretti Peygamberimiz (sav). Taif’te Onu taşladılar. Nebimiz Taif’tekilere lanet etmedi ve nesillerinden iyi İnsanlar gelir dedi. Allah ıslah etsin, ıslah olmuyorsa lanet etsin bile demek doğru olmayabilir. Çünkü insan ıslah olmazsa Onun neslinden belki Muslihiddin’ler gelebilir. O yüzden değerli halkımız insanın düzelmesi ve adaletin tesisi noktasında en aşağı bir nesil en az beklenilmesi gerekmektedir. Hz. Nuh Aleyhisselam ulu Peygamberlerdendir ve 950 yıl Allah yolunda mücadele etmiştir. Dolayısıyla insanımızı sevmek, insanımızdan umudu kesmemek ve yüce/şerefli insanlarımız için mücadele etmek zorundayız. Bütün İnsanlarımızın Ülkemize yönelik hedefleri var. Bunlar bizim hedeflerimiz ile uyuşmuyor diye bu Onların hain olduğunu göstermez Allah muhafaza. Bugün kurumlarda bile özellikle stratejik kurumlarda farklı görüşlerin olması bir nimettir. Bir devlet İnsan gücünün çeşitliliği ve kültürün çeşitliliği kadar güçlüdür. İmparatorluk bakiyesi olan bizim gibi ülkeler anlayışlı ve sağduyulu olmak zorundadır.

Altay Cem Meriç Hocanın kitabından şu bölüme denk geldim. Hocamız çapraz okumanın öneminden bahsediyor. Tabii Hoca burada benim yazdıklarımı destekler bir çalışma yapmıyor. Ben Hocanın kitabında bunu gördüğüm için buraya alıntılamak istedim. Altay Hoca şu ifadelere yer veriyor;

“Bu bağlamda sol yazarlar alternatif tarih okumaları yapmak adına kıymetlidir. Örneğin Antik Yunan tarihi ve hatta çağımız soldan okunmadıkça sağlıklı bir çapraz okuma gerçekleştiği söylenemez. İlerleyen dönemde Müslümanların bu sahalarda telif katkıları arttıkça bir diğer alternatif de Müslümanlar olacaktır inşaAllah.”

Altay Hoca çapraz okumanın öneminden ve sol yazarların bu bağlamda okunması gerektiğinden bahsediyor. Yani kapsayıcı bir dil kullanmak ve herkesin şu veya bu şekilde ülkemizin kalkınması için uğraştığını bilmek lazım. Hiçbir iş yapmayan kimse vergi ödüyor, ürünlerimizi tüketiyor ve ekonomiye katkı sağlıyor. Dolayısıyla hiçbir insanımız boşuna değil ve herkes hak ettiği ölçüde/çalıştığı ölçüde kazanmalı ve adalet tesis edilmelidir.

Ozan Dur

 

Ozan Dur
Ozan Dur

Ozan Dur, İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Tarih Bölümü’nden mezun olup, İngilizce, Osmanlıca, Farsça, Arapça ve İbranice öğrenerek dil alanında uzmanlaştı. Humboldt Üniversitesi, İmam Humeyni Üniversit ...

Yorum Yaz