İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
Siyonizmin Üç Yemini Bozması ve Gelişimi
Siyonizm bir Yahudi geleneğinden kopuştur aslında. Tanrı’ya verdikleri üç yemini bozmalarının sonucunda Siyonizm başarılı olmuştur. Bu üç emiri inceleyerek Siyonizm yazısına giriş yapmak istiyorum.
Şelo Yaalu Yisrael behoma yani İsrail’e toplu ve güç zoruyla göç etmesinler demektir. Bunları kelime kelime inceleyelim. İsrail halkı toplu/güç yoluyla çıkmayın gibi bir anlam verebiliriz.
İkinci yemin ise İsrail’in Diğer uluslara isyan etmeyeceği sözünü vermesidir. İbranicesi şu şekildedir.
השביע הקב’ה את ישראל שלא ימרדו באומות העולם.
Hişbia Hakodeş Baruh Hu et Yisrael şelo imredu beumot haolam.
“Tanrı İsrail’e yemin ettirdi ki dünyanın milletlerine karşı isyan etmesinler.”
Bu yeminin Yahudilerin pasif kalmasına sebep olduğu zikredilmektedir. Özellikle Hitler onları öldürmeye başladığında isyan etmemeleri ile bu yemin bağdaştırılmıştır. Ayrıca Yahudilerin bu üç yemini bozmaları sonucu Yahudilerin dindar olanlarının Holokost’u Tanrının yaptığını söylemişlerdir. Çünkü Tanrı, üç yeminin bozulması akabinde Yahudilerin büyük kıyıma uğrayacağını haber veriyordu. Ayrıca Holokost İsrail’in kurulmasının meşruiyetini sağlamıştır Özgür Dikmen Hocanın da belirttiği üzere. Holokost olmasaydı Yahudiler topraklı bir halkın, halklı bir toprağı olan Filistinlilerin toprağını alamazdı. Buna Avrupa’da meşruiyet ve destek bulamazdı. O dönemde de dünyada iki süper güç vardı ve ikisi de Avrupa’dan idiler. Bu bağlamda Avrupa'nın meşruiyetini almak o dönemde olduğu gibi günümüzde de belli oranlarda önemini korumaktadır.
“Gemara, İsrail bu yeminleri ihlal ederse, etlerinin tarladaki vahşi hayvanlar gibi serbest bırakılacağını söyler; yani, Hashem (Tanrı) onlara büyük acılar ve fiziksel yıkım getirecektir” Dolayısıyla birçok dindar Yahudi de bunu düşünmüştür.
Üçüncü yemin ise şudur;
השביע הקב’ה את עובדי הכוכבים שלא ישתעבדו בישראל יותר מדי
Hişbia Ha-Kodeş Baruh Hu et Ovdey haKohavim şelo yiştabedu beyisrael yoter miday.
Burada da Tanrı Yahudi olmayan milletere bir söz verdiriyor ve onlar da Yahudilere fazla baskı yapmayacaklarına yemin ediyorlar. Tam çevirisi ise şu: “Tanrı, yıldızlara tapanlara (uluslara) yemin ettirdi ki İsrail’i aşırı derecede boyunduruk altına almasınlar.”
Bu üç yeminden ikisi Talmud’da geçmekte ve İkisi direkt Yahudiler ile alakalıdır. Yahudiler de bu iki yemini bozmuşlar, hem Filistin’e göç etmişler ve hem de Halklara isyan etmişlerdir. Yahudilerin bir kısmının inancına göre de Tanrı Yahudilere holokostu yaşatarak onları cezalandırmıştır.
Mesihten önceki Mesih Napolyon
Napolyon kendi ülkesinde özgürlük, kardeşlik ve eşitlik ilkelerini getirebildi ve bu düşüncesini diğer ülkelere de yaymak istedi. Bu bağlamda Yahudi ve diğer dini azınlıklara eşit haklar verildi. Bir İnsan için en kutsal olan şeyin İnanç olduğunu düşünüyordu Napolyon. Bu bağlamda dini özgürlükler tanıdı. Yahudiler de ona Kiros lakabını taktılar. Kiros Yahudileri Roma zulmünden kurtarmıştı ve tapınağı yeniden inşa etmelerine izin vermişti. Napolyon’da Akka’yı ele geçirmek istediği sırada Yahudilere bir duyuru yaptı. Onlara Hz. Süleyman’ın tapınağını Kudüs’te sizin için kurayım önerisinde bulundu. Bunu gerçekleştiremeyince tapınağı Fransa’da inşa etmelerini mecazen istedi. Yahudiler bu yaşadıkları dönüşüm karşısında oldukça şaşırmışlardı. Üniversiteye dahi okumak için gidebiliyorlardı. Napolyon daha sonra neden Yahudilere bu kadar haklar verdiklerini sorunca onların zengin olduğunu ve bu zenginliği Fransa’ya getirebileceklerini düşündüğünü söyledi. Napolyon ilk Siyonistlerden birisiydi ve Yahudilerin önemli bir araç (tool) olabileceklerini erken bir dönemde keşfetmişti. Napolyon ayrıca 1800 yıldan fazla süredir toplanmayan Sanhedrin toplantısını yeniden başlattı. Bu toplantıda Yahudi Din Adamları bir araya gelip sorunları tartıştılar. Yahudiler de Napolyon’un verdiği bu haklara karşılık şu aşağıda yer alan duayı Fransa hakimiyetindeki bütün sinagoglarda okudular.

“Ey Göklerin, Evrenin ve içinde yaşayan her canlının Yaratıcısı! Sana yalvarırım. Sen dünya üzerindeki tüm sınırları ve milletlerin her birine özgü dilleri belirledin. Halkları adalet, doğruluk ve dürüstlükle yönetmeleri için kralların eline güç asâsını verdin; ki her insan kendi yerinde huzur içinde yaşasın.
Ne kadar da bahtiyarız, ne güzel bir nasibimiz var ki, kudretli bir adamın —canlılıkla dolu, yüce NAPOLYON’un— başına Senin elinden şan ve ihtişam döküldü. Fransa ve İtalya tahtına oturtulan bu adam gibi bir başka kişi bulunabilir mi ki, böylesi şeref ve hükümdarlığı hak etsin? O, halkını samimiyetle ve kalbinin anlayışıyla güdüyor. Sen, YÜCE TANRI, ona olağanüstü merhametini bağışladın. Diğer krallar ona savaş açmak için geldiklerinde, Sen savaş gününde onu korudun; ona karşı ayağa kalkanlardan onu kurtardın. Ta ki onları bastırıp, barışı onun huzurunda arayana kadar. O da yumuşak ruhuyla onlara barış sözleri söyledi.
Krallar şimdi birleşerek antlaşmalarını bozdular ve barış yerine savaşın kanını getirdiler. Ona ve onu seven herkese karşı savaşmak üzere ordular topladılar. Sınırlarımıza geldiler ve efendimiz, İmparatorumuz, Kralımız ordusunun kudretiyle onların karşısına dikildi.
Ey YÜCE TANRI, yüceliğin, gücün, kudretin ve güzelliğin sahibi! Sana yalvarıyoruz: Onun doğruluğunun yanında ol; ona yardım et, kudretli kolunla onu destekle. Onu göz bebeğin gibi koru; bol kuvvet ve sağlık ihsan et. Onu her türlü kötülükten kurtar ve ona de ki: 'Ben senin kurtuluşunum.
Işığını ve gerçeğini gönder ki onu yönlendirsinler. Ona kötülük için karşı çıkanları şaşkınlığa uğrat. Planlarına ışığını saç. Ordularını ve müttefiklerinin ordularını güçlendir.
Tüm işlerinde başarılı olsun ve düşmanları üzerinde hüküm sürsün. Onlar ondan barış dilesin; çünkü o barışı seven biridir ve halkı arasında barışı uygulayacaktır.
Ey merhametin Babası, Barışın Efendisi! Tüm kralların ve danışmanlarının kalbine insanlık hayrına barış ve huzur düşünceleri yerleştir. Kılıç toprağımızdan geçip kardeşlerimizin kanını dökmesin. Tüm uluslar ebediyen tam bir barış ve huzur içinde birleşsin. Âmin”
Napolyon’a bu ifadelerle Yahudiler memnuniyetlerini gösterdiler. Napolyon Yahudilere Filistin’de devlet kurmayı o dönemde teklif etmişse de Yahudiler kabul etmemiştir. Şartlar da tersine döndü çünkü Akka’yı ele geçiremedi Napolyon. Napolyon’u Akka’da Cezzâr Ahmet Paşa durdurdu. Yukarıdaki dua ise normalde bunun iki katı ama ben sadece bir kısmını almayı uygun gördüm. Ayrınntı için şu siteye bakabilirsiniz.
Haskala yani Yahudi Aydınlanması ile birlikte Yahudilerin dini düşüncesi zayıflıyor. Yahudiler dinlerini, dillerini ve kültürlerini terk ediyorlar ama bu dahi işe yaramıyor. Aydınlanma ve emansipasyon işe yaramıyor ve Yahudiler özgürleşemiyorlar. Bu süreçte Mesih’e dair görüşlerde de dolayısıyla bir zayıflama var. Çağ olarakta bütün milletlerin kendi devletini kurduğu bir çağa denk geliyor. Osmanlı’dan toprak kopartarak 45 devlet bağımsızlık kazanıyor. Bunlara dair haberlere Yahudiler de zaten kulak kabartıyorlar. İngilizler hasta adam Osmanlıyı bu sefer karar verdi ve parçalayacaktı. Abdülhamit canlı beden üzerinde ameliyat yapılmasına izin vermek istemese de elinden de birşey gelmiyor. Ortadoğu en son sömürülen topraklardır. Osmanlı bu bölgenin sömürülmesini de geciktiriyor. İngilizler ilk başlarda OSmanlı’yı paylaşmaya yanaşmadılar. Bu Osmanlıyı parçalamak dürtüsü Avrupalı devletleri birbirine düşürebilirdi. Düşündüğü gibi de oldu ve Birinci dünya savaşı ikinci dünya savaşını doğurdu. Bunda yapılan haksızlıkların ve Almanların aşağılanmasının da rolünün büyük olduğu iddia edilmektedir. Bu yüzden birinci dünya savaşına barışa son veren barış denilmiştir. E. H. Carr ise bu döneme 20 yıl krizi demiştir ve tamamen düzensizliğin ve kaosun (turmoil) olduğu bir dönemdir. Yirmi Yıl Krizi 1919-1939 isimli kitabı kaleme almıştır ve bu kitap hala popülerliğini korumaktadır. İki kitap sadece isim olarak bilinseler bile iki savaşa dair önemli görüşler elde edilmiş olunur.
Siyonizm ilk olarak Doğu Avrupa’da başlıyor. Ruslar Yahudileri fakirliğin ve geri kalmışlığın suçlusu olarak görüyor. Yahudiler kendilerine yönelik bu tarz ihtamların çokluğundan dolayı günah keçisi isminde birçok kitap, roman vs yayınlamışlardır. Birçok ülkede Yahudiler günah keçisi ilan edilmişlerdir. Rus Çar’ının öldürülmesi meselesinde de Yahudiler Kral katili ilan edilmiş ve onlara yönelik pogromlar başlamıştır. Ruslar Ermeni, Azeri ve Ahıska Türkü gibi birçok etnik gruba zulüm ve pogromlar zaten o dönemde uyguladılar. Onların Ruslaştırma adı altında yürüttüğü çok ciddi baskı dolu süreçleri oldu. Pogromların da sadece Yahudilere yönelik olduğunu düşünmemek, Ruslardan birçok kimsenin zarar gördüğünü bilmek gerekiyor.
Yahudiler bu pogromlardan kaçarken özgürlükler ülkesi Kuzey Amerika’yı tercih ediyorlar. Batı da kendi Yahudi sorununu Filistin’de bir İsrail kurarak çözmeye çalışıyor. Doğu sorunu Osmanlıyı parçaladı, Yahudi sorunu Yahudilere İslam dünyasının kalbinde bir yurt vermekle sonuçlandı. Kuzey Amerika’ya gidenler görece rahat bir ortama kavuştular. ABD’nin maddi gücü ve refahı hızla yükseldi. Filistin’e gelenler hehalutz isimli öncüler büyük zorluklarla karşılaştılar. Tarım bilmeme sorunu, bataklık araziler, sıtma, yetersiz insani şartlardan dolayı zorluklar yaşadılar. Burada yine sabredemeyip Kuzey Amerika’ya geri dönenler oldu. Filistin’e gelenlerin önemli bir kısmı da ABD’ye gidemeyenlerdi. Çünkü maddi güç gerekiyordu ABD’ye gitmek için. Siyonist organizasyonlar Filistin’e sürekli gemilerle Yahudi getirmeye çalışıyor ve maddi kaynak bulmaya çaba harcıyorlardı. Çaresiz kalan Yahudiler de Filistin’e gelmek durumunda kaldılar. İmkanları olsaydı birçoğu bence Filistin’e yine gelmezdi. Herzl dahi Kudüs’ü ve onun dindar ortamını görünce Avrupalı Yahudilerin burada yaşayamayacağını düşünerek Uganda’ya Yahudileri götürmek istemişti.
Yahudilerin Siyon’a dönüş idealleri pasit bir ideoloji idi. Özellikle bunun pasif olmasının sebebi ise Mesih gelmeden toplu göçün yasak olması ve toplumlara isyan edilmemesi yemini olmalı. Bununla birlikte Yahudiler her sene Pesah Hamursuz bayramında Gelecek Sene Kudüs’te diye dualar ediyordu. 1878 yılında Naftali Herz İmber Hatikva isminde umut adında Yahudilerin milli marşı olacak marşı yazdı. Son kısmında şu ifadelere yer veriliyordu.
לִחְיוֹת עַם חוֹפְשִׁי בְּאַרְצֵנוּ.
אֶרֶץ צִיּוֹן וִירוּשָׁלַיִם.
Kendi toprağımızda özgürce yaşamak
Kudüs ve Siyon diyarında
(Lihyot am hofşi beartsenu, Erets tsiyon veYeruşalayim)
Basel’de 1897’deki Siyonist Kongresinde Siyonizm’in marşı olarak kabul ediliyor ve 1948’de de milli marş olarak kabul ediliyor. Herz İmber önemli bir isim Siyonist tarih yazımında ve hakkında araştırmalar yapılması gerektiğini düşünüyorum. Genç araştırmacılar bu konuya el atarlar umarım. Daha devlet kurulmamıştı ama Siyonizm’in marşı bile ilan edilmişti.
Siyonistler Napolyon döneminde de pasif kalmışlardı ama artık pasif kalmak istemediler. Yavaş yavaş şartlar oluşuyordu. Özalkan Siyonizmi meydana getiren dört sebepten bahsediyor. Bunlar ise şunlardır;
Birinci olarak Mesih’in gelmemesi, ikinci olarak Avrupa’da ortaya çıkan milliyetçilik düşüncesi, üçüncü olarak Sekülerizmin etkisi ve son olarakta yükselen antisemitizm.
Bu sebepler Siyonizmi ortaya çıkarmıştır. Bu sebeplerde yine birbirini etkilemiştir. Sekülerizmin yükselişi Mesih düşüncesinin zayıflamasına sebep olmuştur örneğin. Mütemessihlerin (sahte Mesih) çıkışı da Yahudileri hayal kırıklığına uğratmıştır. Antisemitizm Avrupa’da yaşanılmayacağını göstermiş ve Yahudiler bir devlet kurmanın gerekliliğini hissetmişlerdir. Milliyetçilik ise çağın ruhu yani Zeitgeist’i idi. Bütün bunlar Siyonizmin yani Yahudi milliyetçiliğinin temellerini oluşturdu. Pasif siyonizmden aktif siyonizme geçerken Hristiyanlardan da etkilendiler. Hristiyanların Yahudiler üzerinde planları vardı ve Yahudiler de Hristiyanlar gibi aktif eylemlere başvurma ihtiyacı hissettiler.
Filistin’in kolonileştirilmesi gerektiğini ve Yahudilerin Mesihi beklememeleri gerektiğini ilk söyleyen kişi bunu 1843 yılında söyledi. Bu kişi Posen Thorn Hahamı Kalischer idi ve Sefer Emuna Yeşara isimli bir kitapta bunu yazdı. Anlaşıldığı üzere bu kişi bir Haham ve dini düşünceden sıyrılarak bunları yazıyor. Yoksa değindiğimiz üzere Yahudilikte Mesih gelmeden Kudüs’e toplu göç yasaktır. O bu düşünceden sıyrılıyor ve çok erken bir tarihte Siyonizm’in temellerinin atılmasına neden oluyor. Bu bağlamda o kitabıyla tarihe geçmiş bulunmaktadır. Bilinmelidir ki Siyonizmin ilk fikir babaları etkin olamadı ve takipçi kazanamadılar. Dindar olanların Mesihi bekleme düşüncesi de işe yaramadı ve söylem gücü sekülerlere geçti. Bununla birlikte Herzl ile Siyonistlerin büyük bir ivme yakaladıkları görülüyor. Seküler söylem sadece teorik olarak kalmadı eyleme de dönüştü. İngiltere ve Fransa gibi devletlerin de Siyonizme sıcak baktıklarından ve Yahudi sorununu çözmek istediklerinden Siyonizm ivme kazanabildi. Zaten Herzl da diplomasi ve büyük devletlerin yardımı ile Filistin’de bir devlet kurulması gerektiği fikrini destekliyordu ve bunun için çabalıyordu. Bu devletin kurulması için 3 bin yıllık Yahudi dini geleneğinden vazgeçilmişti. Bu üç bin yıllık gelenek Yahudilerin ayakta ve geleneklerine bağlı yaşamasını sağlayabilmiş ve asimile olmalarının önüne geçebilmiştir. Lakin günümüzde Batı değerleri İsrail’i istila etmiş durumdadır birçok ülkeyi istila ettiği gibi.
Ozan Dur
Yorum Yaz