İSRAİL'İN KURULUŞUNA GİDEN SÜREÇTE İLGİNÇ BAZI GELİŞMELER

BATI ASYA

İsrail'in Kuruluşunda Önemli Olan Gelişmeler

İsrail’in Kuruluşuna Giden Süreçte Dikkat Çeken Bazı Gelişmeler

Siyonizmin birçok dalı var. Bu belli bir oranda alıcısının olduğunu da gösteriyor. Ama son zamanlarda Post Siyonizm gibi söylemlerin çıkması ve Yahudilerin devletin ilk kuruluşunda gösterdikleri fedakarlıkların şimdiki gençleri tarafından gösterilmemesi sorun olarak gösteriliyor. Toplam Yahudilerin yüzde 20’sinin siyonizm karşıtı olduğu düşünülüyor. Bunda yeni tarihçilerin de rolü büyük olmalı. Şimdiki gençlerin bir “umudunun” olmadığı da dile getiriliyor. İlk ideallerinden oldukça uzaklaştılar denilebilir. Zaten baya bir sapmalar ve tahrifler de olmuştu.

Yeni Tarihçilerin İsrail’in ulaşılmamış arşivlerinin açılması sonucu ikinci bir haskala yaşadılar. Bu haskalaya İslami haskala demek mümkündür. Çünkü Filistinlilerin söylemleri göz ardı ediliyordu ve hakikati dillendirseler de bir muhatap bulamıyorlardı. İngilizler 70 yıl geçtikten sonra arşivleri erişime açıyorlardı. İsrail’de bunu uygulamak istedi ama bu büyük bir kriz olarak karşılarına çıktı. Hâkim siyonist söylem çatırdamaya başladı. Yeni tarihçiler o kadar büyük bir ivme yakaladılar ki söylemleri okullardaki ders kitaplarına kadar girecekti. Lakin bu süreci tersine çevirmek isteyen güçler de pusuda beklemekteydiler.

İsrail’in bir manipülasyonar ülkesi olduğu söylenmektedir. Bu bağlamda en büyük yalanları ise şu idi: “Topraksız bir halk için, halksız bir toprak”  Bu söylemi de çıkaran Israel Zangwill idi ve daha sonra kendisi dahi bu söylemden vazgeçmesine rağmen siyonistler ve tarihçileri bu söylemi on yıllarca sürdürdüler. Siyonistler bu topraklar zaten boştu ve biz gelince bize saldırdılar dediler. Bunu kendi halklarına yıllarca anlattılar. Ta ki Benny Morris, Ilan Pappe ve Avi Shlaim tarihi hakikatleri yazana dek.

Bunun gibi söylemlerden bir tanesi de Araplar bize Araplar bize çekirge sürüsü gibi saldırdılar oldu. Küçük ve savunmasız Yahudileri boğmak istediler şeklinde bir söylem geliştirdiler. Yeni tarihçiler bunu da güzel bir şekilde izah etti. Araplar teknolojik olarak İsrail’den geri kalıyorlardı. Ayrıca bir koordinasyondan yoksundular ve ortak hedefleri de yoktu. Filistin meselesine gerçekten kendilerini tam anlamıyla adamamışlardı.

İsrail’in ortaya sürdüğü söylemlerden birisi de Filistinlilerin kendilerinin gönüllü olarak göç ettiğiydi. Bu da büyük bir algı operasyonuydu ve kendi halkları buna yıllarca inandılar. Filistinliler büyük bir tedhiş eylemi ve katliam ile topraklarını terk etmek zorunda kaldılar. Deyr Yasin gibi köylerde uygulanan soykırımlar bunun bir ön provasıydı denilebilir. Köylerde hamile kadınların dahi öldürülmesi elbette Filistinlileri korkutmuş ve sürgünü tetiklemiş olabilir. Ayrıca Filistinliler bölgeyi tamamen bırakmak üzere gitmediler. Ortam düzelince tekrardan gelmeyi kafalarına koymuşlardı.  

Herzl, Filistinli Araplarla anlaşma yoluna gidilmesini savunuyordu. En azından eserlerinden bunu anlıyoruz. Arapların sıtma ilacı yok ve onlara sunacağımız maddi refahtan memnun olacaklar diyordu. Herzl Kudüs’e gelince de burasının uygun olmayacağını düşündü ve Uganda planını devreye soktu. Bölge halkları ile anlaşmak istese de büyük güçleri araya dahil edecekti. Herzl’in başlattığı akım sayesinde ve milliyetçiliklerin yükselmesiyle birlikte siyonizm güç kazandı. Yahudilerin bir kısmı, bunların azınlıkta olduğu da söylenmektedir, bir siyonizm ideali ile bölgeye gelmişlerdi. Bir “umut”ları vardı geleceğe dair. İlk başlarda Araplarla anlaşma yoluna gitmişlerdi. Hatta bir sohbette dinlemiştim tarımı Filistinli Araplardan öğrendiler deniliyordu. Zaten okuduğum eserde de belirtildiği üzere ucuz iş gücü ve normal iş gücü olarak Filistinli Araplar çalışıyor bölgede. Yahudiler iş gücünü fethetme sloganıyla ortaya çıkarak Filistinlilerin elinden işlerini alıyorlar. Bu beraberinde sorunları getiriyordu. Yahudiler karşısındaki zor durumlarından ve bazı sebeplerden dolayı birkaç büyük isyan yaşanacak bölgede. İngilizler, Yahudileri desteklerken daha sonra Araplardan yana tavır takınacaklardır.

Yahudiler Bilu gibi gençlik örgütleriyle bölgeye Polonya taraflarından gelmeye başladılar. Bunu diğer Yahudiler takip ettiler. Gelenlerin belli bir kısmı bir misyon ile geliyorlardı. Tarım kolonileri kurmaya çalıştılar ve ilk denemeleri başarısızlıkla sonuçlandı. Destek bulmaya ve maddi destek elde etmeye çalıştılar. Ünlü Yahudi zenginleri onlara yardım etti. Onlar da onun isimlerini (Rotschildler) Filistin’in cadde ve sokaklarına vererek yaşatma yolunu seçtiler.

Devlet kurulur mu kurulmaz mı demiyordu Yahudiler. Çabalıyor ve durumlarını iyileştirmeye çalışıyorlardı. Siyonist kongreler de devam ediyordu. Herzl’in “davası” sahipsiz kalmamıştı ve onun ön görüsü bir yıl sapmayla gerçek olacaktı. Siyonist kongrelerden birisinde Üniversite açılması gündeme geldi. Yahudiler kendilerine ait bir üniversite açmaya karar verdiler. Ortada daha devlet yok ve Manda yönetimi de yoktu. Osmanlı yönetiyordu ve Yahudiler aynı senelerde Tel Aviv şehrini kuracaklardı. İlk belediye başkanı Meir Dizengoff olacaktı. Kendisinin adıyla bir alışveriş merkezi ve yanlış bilmiyorsam sokak var. Tel Aviv şehri daha sonra dünyanın en pahalı şehirlerinden birisi haline gelecekti. Daha devlet ortada yokken milli marş bile kabul edilmişti. 1897’de Basel Kongresinde Herz İmber’in 9 yıl önce yazdığı Ha-Tikva umut isimli şiiri Siyonizm’in marşı olarak kabul edildi. Eliezer Ben Yehuda bölgeye geldiğinde Ha-Tikva şiiri çocuklar ve gençler arasında yaygıngı ve şarkı olarakta belki de okunuyordu.

Üniversite kurmaya çalıştılar Yahudiler. Adını da Kudüs İbrani koydular. Dillerini de Yidişten İbraniceye çevirdiler. Normalde dilleri Yidiş olabilirdi. Almanca ile bağlantılıydı ve Almanlarda soykırım yapacaklardı. Onlardan önce de Ben Yehuda İbranice ile kafayı bozmuş bir şekilde ilginç çalışmalara girmişti. Sözlük yazıyor ve kelime türetiyordu. Kelimelerinden bir kısmı yaşayacak ve büyük ihtimalle çoğunluğu da ölecekti. Yaşayan kelimeleri ve evinin müzeye çevrilmesi gibi şeyler ona sahip çıkıldığını gösteriyor. Dindar Yahudiler ise bu durumdan rahatsızlar. Onlar da İbranice konuşuyorlar ama bu aslında kutsal bir ibadet dili. Sınırlı bir kullanım alanı varken bu günlük dil oluyor.

Dil işi tamamdı. Dilden sonra tarih alanına el attılar. Kahramanlar oluşturdular. “Masada” olayını canlı tutmaya çalıştılar. Yahudilerin direnişinden örnekler verdiler. Tarih ve kültürlerini bu şekilde oluşturdular. Milli bir hamleleri de vardı: Siyonizm. Buna da sahip çıkarak çalkantılı bir dönemden faydalanıp “İsrail”i ilan ettiler. Ben Gurion, Chaim Weizmann ve kurucu elitler yerli değillerdi. İlk yerli başbakan İzak Rabin olacaktı ve aşırı dindar bir Yahudi tarafından öldürülecekti. Göçmen olan bu elitlerin hamleleri Filistinliler açısından onarılmaz yaralar açacaktı. Chaim Weizmann’ın İngilizlere savaş döneminde çok yararı dokunmuştu. Kimya alanındaki çalışmalarıyla öncü olmuş ve “İsrail”in ilk cumhurbaşkanı olmuştu. Onun da çabalarıyla İngilizler Yahudilerden yana tavır alıyor ve Filistinlileri eziyorlardı.

Bu yazıda şunu vurgulamak istiyorum. Yahudiler daha devlet yok iken partiler, üniversiteler ve şehirler kurdular. Histadrut, Mapai ve Yahudi Ajansı devlet kurulmadan daha kuruluyor. Bunlar devlete giden süreci kolaylaştırıyorlar. Bunlar daha sonra önemli roller oynayacaktı. Bölgedeki güç boşluğundan yararlandılar ve Osmanlının da eli kolu eskisi gibi bölgeye uzanamıyordu. İki dünya savaşı ve bu dünya savaşlarına yakın olan dönemlerde Yahudiler kaostan faydalanarak çalışmalarını sürdürdüler. Dünyada bir sistemin kurulu olmaması ve sınırların belirlendiği bir döneme denk geldiğinden işleri kolaydı. Bulundukları coğrafyada ve Osmanlı’nın bakiyesi olarak birçok devlet kuruluyordu. Balkan savaşları ve diğer savaşlarda Osmanlı’dan bağımsızlığını ilan eden birçok devlet oldu. Neden Yahudiler de aynı yolu izlemesindi?

Ozan Dur

Ozan DUR
Ozan DUR

Ozan Dur, İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Tarih Bölümü’nden mezun olup, İngilizce, Osmanlıca, Farsça, Arapça ve İbranice öğrenerek dil alanında uzmanlaştı. Humboldt Üniversitesi, İmam Humeyni Üniversit ...

Yorum Yaz