VARIŞ YANILGISI: VARMADIN, YENİDEN BAŞLIYORSUN

FELSEFE

İnsanlar çoğu zaman mutluluğu ulaşacakları hedeflerde arar, ancak bu hedefler gerçekleştiğinde beklenen tatmin hissi genellikle kısa ömürlü olur. Gerçek mutluluk ise hedefe giden yolda yaşanan süreçte, anlamlı çabalarda ve anı yaşayabilme becerisinde saklıdır.

Yeni bir işe girdiğimizde, terfi aldığımızda, iyi bir okula kabul edildiğimizde ya da yıllarca hayalini kurduğumuz o evi aldığımızda… “İşte,” deriz, “mutluluk bu”. Fakat çoğu zaman beklenen o büyük mutluluk gelmez ya da çok kısa sürer. Bu durumu deneyimleyince şaşırırız: “Bunca zaman bu an için çalıştım, ama neden hâlâ eksik hissediyorum?” İşte bu noktada devreye “varış yanılgısı” (arrival fallacy) girer.

Varış yanılgısı, bir hedefe ulaşıldığında kalıcı ve yüksek düzeyde bir mutluluk yaşanacağına dair yaygın ama çoğu zaman yanlış olan bir beklentidir. Bu kavram, pozitif psikolojinin önemli isimlerinden Tal Ben-Shahar tarafından popülerleştirilmiştir. Ona göre insanlar mutluluğu hep bir sonraki hedefte ararlar. “Şunu da başarayım, sonra rahatlarım” cümlesi, bu düşüncenin tipik bir yansımasıdır. Ancak hedefe ulaşmak, beklenildiği kadar tatmin edici olmayabilir. Mutluluk, sürekli ertelenen bir vaade dönüşebilir.

Bu durumun altında yatan sebeplerden biri beynimizin “hedonik adaptasyon” eğilimidir. Yani iyi veya kötü olaylara zamanla alışırız. Bir piyango kazandığınızda başta çok sevinirsiniz, ama birkaç ay sonra bu heyecan kaybolur. Aynı şekilde, yeni bir araba aldığınızda duyduğunuz heyecan, kısa süre içinde yerini sıradanlığa bırakır. 1978’de yapılan bir araştırmada, piyango kazananlarla büyük bir kaza geçirmiş bireylerin bir süre sonra benzer mutluluk seviyelerine ulaştıkları görülmüştür. Yani beynimiz “yeni normal”e oldukça hızlı adapte oluyor.

Varış yanılgısı yalnızca büyük hedeflerde değil, günlük hayatta da kendini gösterir. Örneğin bir öğrenci, sınavı geçince her şeyin yoluna gireceğini düşünür; bir çalışan, terfi aldığında tüm sıkıntılarının biteceğini varsayar. Ancak o hedefe ulaşıldığında çoğunlukla yeni bir eksiklik hissi doğar. Çünkü beklentilerle gerçeklik arasındaki fark hayal kırıklığı yaratabilir. Ayrıca, hedefe ulaşmak bir "son" değil, genellikle yeni sorumlulukların başladığı bir "başlangıç"tır. Vardığımızı sandığımız yerde aslında yeniden başladığımız gerçekliğiyle yüzleşiyoruz.

Pozitif psikoloji bu konuda önemli bir öneri sunar: mutluluğu hedeflerde değil, süreçte aramak. Psikolog Mihaly Csikszentmihalyi'nin "akış" (flow) adını verdiği kavram burada devreye girer. Akış, kişinin bir işe tamamen kendini kaptırması, zamanın nasıl geçtiğini fark etmemesi halidir. Aslında birçok insan için gerçek tatmin, hedefe ulaştığında değil; hedefe ulaşmak için gösterdiği çaba sırasında ortaya çıkar. Örneğin bir dağcı için zirveye varmak elbette önemlidir, ama asıl anlamlı olan dağa tırmanma sürecidir.

Ayrıca, Deci ve Ryan’ın “öz belirleme kuramı” da bu konuyu anlamamıza yardımcı olur. Bu kurama göre insanlar üç temel psikolojik ihtiyaca sahiptir: özerklik, yeterlilik ve ilişkili olma. Eğer hedeflerimiz bu ihtiyaçları karşılamıyorsa, ulaşıldığında tatmin yerine boşluk hissi doğabilir. Özellikle yalnızca dışsal motivasyonlarla — örneğin para, unvan, onay gibi — belirlenen hedefler, içsel olarak bizi tatmin etmeyebilir.

Bir diğer etken ise sosyal karşılaştırmalar. Başkalarının hayatlarıyla kendi hayatlarımızı kıyasladıkça, kendi başarılarımız gözümüzde değerini yitirir. Sosyal medyada sürekli olarak birilerinin “mükemmel hayatını” görmek, “Ben neden daha fazlasını başaramadım?” sorusunu doğurur. Bu da, ulaştığımız hedefin bizde yaratacağı mutluluğu gölgeler.

Sonuç olarak, mutlu olmak için bir yerlere varmayı beklemek yerine, yolda olmayı öğrenmek gerekiyor. Hedefler elbette yön vericidir; hayatımıza anlam katabilirler. Ancak yalnızca sonuç odaklı yaşamak, bizi sürekli olarak gelecekteki bir mutluluk vaadine bağımlı hale getirir. Oysa gerçek tatmin çoğu zaman küçük adımların, gelişimin ve anı yaşamanın içinde saklıdır. Belki de mutluluk bir varış noktası değil; sadece durup manzaraya baktığımız anların toplamıdır.

Sultanü’ş-şuara (Şairlerin Sultanı) Baki’nin dediği gibi;

“Âvâzeyi bu ‘âleme Dâvûd gibi sal
Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş”

Kubbede bir hoş sada bırakmayı murad edenlerin; her daim sadaları gür, mutlulukları derin ve umutları diri kalacaktır.

Muhammet Taha Değerli

Kaynakça

  • Ben-Shahar, T. (2007). *Happier: Learn the secrets to daily joy and lasting fulfillment*. McGraw-Hill.
  • Brickman, P., Coates, D., & Janoff-Bulman, R. (1978). Lottery winners and accident victims: Is happiness relative? *Journal of Personality and Social Psychology, 36*(8), 917–927.
  • Csikszentmihalyi, M. (1990). *Flow: The psychology of optimal experience*. Harper & Row.
  • Deci, E. L., & Ryan, R. M. (2000). The “what” and “why” of goal pursuits: Human needs and the self-determination of behavior. *Psychological Inquiry, 11*(4), 227–268.
  • Festinger, L. (1954). A theory of social comparison processes. *Human Relations, 7*(2), 117–140.
Muhammet Taha DEĞERLİ
Muhammet Taha DEĞERLİ

İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler, Dünya Tarihi ve Siyaseti, Afrika Çalışmaları.

Yorumlar
  • author
    Nilhan Işık
    17.05.2025 / 21:29

    Merhaba Taha, Yazını okudum , çok beğendim. Başarılarının devamını dilerim .

Yorum Yaz