İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
İsrail, eskiden Suriye olarak bilinen büyük bir coğrafya alanının bir parçası. Bu bölgeler Suriye bölgesi olarak biliniyordu. Burada konuşulan Arapça lehçelerine de Şam lehçesi veya levant lehçesi denilmektedir. “İsrail, batıda Akdeniz’e kıyısı olan; Ortadoğu’da yer alan ve Arap Yarımadası’na komşu ülkelerle sınırı bulunan bir ülkedir.” Ürdün’de, Suriye’de ve Lübnan’da Arapçanın aynı lehçesi konuşulur. Buralar birbirine çok yakındır ve eski dönemde geçişkenlik ise oldukça çoktur.
Ürdün, Mısır ve Suriye ile sınırı bulunan İsrail bu üç ülke ile de zamanında savaşmıştır. Bütün komşularıyla Modern dönemde savaşmış ve her birinden toprak parçası alabilmiştir. 1945 tarihli kanuna göre fetih veya işgal yoluyla toprak ele geçirilmesi yasaklanmışken İsrail bunun tam tersi yönde hareket etmiştir. Suriye’den Golan, Mısır’dan Sina yarımadası ve Ürdün’den Doğu Kudüs’ü almıştır. Özellikle Golan tepesi Suriyelilerin Milli bilincinde ve Sina yarım adası da Mısırlıların milli bilincinde çok önemli yeri olan iki bölgedir.

İsrail 10 milyonluk nüfusu ile son zamanlarda enerji üretebilen bir ülke konumuna gelmiştir ve teknoloji ve finans merkezi olarak karşımıza çıkar. Yahudiler kendilerine start up nation demişler ve inovasyon ülkesi olduklarını zikretmektedirler. Azerbaycan, Mısır, Ürdün ve körfez ılımlı kampıyla iyi ilişkiler kurabilmiştir. İsrail ve Mısır ABD’den maddi destek alan ve bu durumu hala sürdürebilen iki ülkedir. Mısır özellikle İsrail ile savaşmaması için ve iyi geçinmesi için maddi yardım almaktadır. Ürdün ise kurulduğu andan itibaren İngiliz gözetiminde olmuş ve İsrail ile savaşmaktan kaçınmıştır. İsrail kurulma aşamasında tek bir ordudan çekiniyordu. Bu Glubb PAşa’nın ordusu idi. Bu ordu Ürdüne bağlı olsa da donatan ve maddi gücünü sağlayan İngilizler olduğundan Glubb paşa İsrail ile doğrudan çatışmaktan kaçınmıştır. İsrail’i kurulma aşamasında boğabilecek tek bir ordunun savaştan kaçınması İsrail’in kuruluşunu kolaylaştırmıştır.

Çöl Turizmi ile öne çıkan Ürdün’den bir görsel
İsrail politikaları gereği kendisine müttefik bir azınlık grubu ile iş birliği yapmak istemektedir. Hem azınlık hem de bölgede Arap olmayan Ülkelerle işbirliği yapmak istiyordu. Bu bağlamda Türkiye, Etiyopya ve İran’a zaman içerisinde yakınlaşmıştır. Bu ülkelere ek olarak azınlıklarla işbirliğine girmek için can atmaktadır. Bu bağlamda MAruniler, Dürziler, Bahailer ve Kürtler öne çıkmaktadır. Bunlardan en stratejik olan Kürtler olmaktadır. Kürtler sahip oldukları önemli nüfus oranları, devlet kurmaya yaklaşmış ve silah kullanma tecrübeleri olmaları dolayısıyla İsrail için en önemli müttefik Kürtler olabilmektedir. Burada Kürtlerin hepsinin ve çoğunun İsrail ile ilişki kurmak istediği gibi bir algı lütfen çıkarılmasın.

İsrail’in Suriye’de olmasını istediği durum ve parçalı yapı bu şekildedir.
Araplar İsrail’e bir bütün olarak saldırdıklarında İsrail hamlesini bir daha bunun olmaması üzerine kurdu. Barış görüşmeleri ile Arapları birbirine düşürdü ve tek bir cephe olma hüviyetlerini kaybettirdi. Nasırcılığın da üstesinden galibiliyetle gelebildi. Bütün bu savaşlarda İsrail çok iyi olduğu için kazanmadı. Hepsinde Batı ve ABD İsrail’i teknolojik olarak üstünlük sağladılar. Bunu en iyi İsrail’in İran ile olan savaşında görebiliriz. Şuan da İsrail’de bölgede hiçbir ülkede olmayan F-35’ler var. Ayrıca İsrail Ortadoğu’ya nükleer silahları soktu ve bir daha da kimsenin nükleer silaha ulaşmasına izin vermemeye çalıştı. Dolayısıyla İsrail bölgede teknolojik üstünlüğü elinde tutmaya çalışan bir ülkedir.
Filistin gerçekten çok küçük bir ülkedir. Anadolu’da bir ilden bile daha küçüktür. Buna rağmen Alem adeta onda gizlidir. Ben Gurion için cücelerde devlet kurabilirmiş diyorlar. İsrail’in eğitim oranı çok yüksek ve bazı temel deyim ve sözler ayakta kalmalarını sağlamış durumdadır. Örneğin Kol İsrael Arevim ze Baze denilmektedir, anlamı ise bütün Yahudiler birbirinden sorumludur demek. Ayrıca haver mevi haver derler. Yani dost dost getirir. Bir kuruma girerken dostunu da o kuruma sokmaya çalışır İsrailliler. Yahudiler yüzyıllarca kendi aralarında yaşadılar ve dışa kapalıydılar. Diğer halklar bunları uzaylı gibi görüyorlardı. Literatüre de geçen bir kavram ile onları ifadelendiriyorlardı: misanthropic diyorlardı yani İnsandan kaçan anlamına geliyor bu kelime. Bugün Seküler Yahudiler de Haredileri uzaylı olarak görmektedirler. Değişik suçlamalarla tarih boyunca itham edildiler. Tanrı katili, Kral katili, Peygamber katili ve çocuk katili ve faiz ve mali spekülasyonlarla ekonomiye zarar verenler gibi ithamlarla suçlandılar. Hristiyanlıkta faiz yasaklanmışken Yahudilerin bu yol ile zenginleşmesi toplumda huzursuzluk doğurmuştur. Avrupa’da barınamayan Yahudiler 2. Beyazıd’ın emrindeki gemiler ile Osmanlıya geliyorlar ve Osmanlı’da ilk matbaayı onlar kuruyor.
Yahudiler büyük bir günah işleyerek Filistin’e geldiler. Toplu göç normalde yasaktı ve Yahudiler toplu göç ederek Filistin’e geldiler. Yüzde 99’u bu topraklarda doğmamıştı. Bu topraklarda doğan ilk başbakanları ise Izak Rabin olacaktı ve onu da öldüreceklerdi. İzak Rabin’in öldürülmesine giden süreçte Netanyahu’nun da kışkırtmaları etkili oldu. Zihin kodlarında bu durum vardır Yahudilerin. Izak da salt barış yanlısı değil idi. Filistinli çocukların kollarının kırılması emrini o vermişti.
Ozan Dur
Yorum Yaz