İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
Ozan Dur: Bu röportajımızı, nasip olursa, Sadiye Abbasioğlu Hanım ile gerçekleştireceğiz. Konumuz biraz sıra dışı. Genelde İngilizce öğrenmek için ABD ve Avrupa gibi ülkelere gidilirken, Sadiye Hanım BAE’de bir eğitim aldı. Kendilerinin tecrübelerini dinlemek istiyoruz. BAE, son zamanlarda uluslararası ilişkilerde öne çıkan önemli bir aktör. Diğer Körfez ülkeleri gibi petrol ve doğal kaynaklara bağımlı bir ekonomisi var. Ayrıca son zamanlarda ekonomisini çeşitlendirmek istiyor. Avrupa’nın da başını çektiği yenilenebilir enerji alanında gelecekte çok daha fazla yatırım göreceğiz inşallah. Hocamıza röportaj teklifimi kabul ettiği için teşekkür ediyorum. Hocam, okuyucularımıza kendinizi tanıtabilir misiniz?
Sadiye Abbasioğlu: Merhabalar, tabii. Ben Sadiye Abbasioğlu. İstanbul Medeniyet Üniversitesi Okul Öncesi Öğretmenliği 2. sınıf öğrencisiyim. Aslen Siirt-Tilloluyum ama merkezde yaşıyorum.
OD: Dubai’ye gitmeden önce neler hissettiniz ve gittikten sonraki izlenimleriniz neler oldu? Beklentilerinizi karşıladı mı?
SA: Şöyle ki, yerel halkı bu kadar az görmeyi tahmin etmemiştim doğrusu. Yani tanıştığım herhangi birine “Nerelisin?” diye sorduğumda BAE vatandaşı olduğunu söylediğinde şaşırıyordum. Hizmet sektöründe genelde Pakistan, Hindistan, Filipinler, Etiyopya ve Mısır vatandaşları bulunuyordu. Onun haricinde hava durumu da beklediğimden farklıydı. Evet, çöl iklimi ve ilk defa karşılaşıyorum; ancak yine de o kadar zorlanacağımı kestirememiştim doğrusu. Türkiye’nin en sıcak şehirlerinden birinde yaşıyorum. Gitmeden önce Dubai hava durumlarını kontrol etmiştim; yaşadığım şehirle derece olarak çok fark yok gibiydi. Ancak orada hissedilen sıcaklık yazılandan en az on derece fazlaydı. Buna ek olarak yoğun bir nem vardı. Bu ikisi birleşince hava durumu gerçekten çekilmez oluyordu.
Ama herhangi bir kapalı alana adım attığınız anda o yüksek sıcaklık farkını net şekilde hissedebiliyorsunuz. Örneğin, benim orada kaldığım ağustos ve eylül aylarında açık ve kapalı alanlar arasında 15-20 derece fark oluyordu. Ayrıca klimalı otobüs durakları gördüm; bu da o hava şartlarında kesinlikle yapılması gereken bir şeydi. Son olarak da şehirde çok fazla inşaat olduğunu söyleyebilirim.
OD: Hangi seviyeden başladınız ve seviye tespit sınavı yapıldı mı? Haftada kaç saat ders gördünüz ve ders dışı boş vakitlerde ne gibi aktiviteler yaptınız?
SA: Evet, gitmeden önce 66 soruluk bir dil bilgisi ve 15 dakikalık konuşma sınavına tabi tutuldum. B1 seviyesinde başladım; ancak bir aylık sürecin sonunda sınava girmedim. A2 seviyesindeki sınıfta olduğum için o seviyedeki diplomayı almış oldum maalesef. Her gün üç saat olacak şekilde haftada toplam 15 saat ders görüyorduk; hafta sonları tatildi. Haftada bir gün Speaking Club atölyemiz oluyordu. Yalnızca bizim sınıf değil, üst seviyedeki sınıf da katılıyordu. Hatta dış katılıma da açıktı; böylelikle İngilizce pratiği yapmak isteyen herkes katılabiliyordu. Bu da benim gibi konuşmasını geliştirmek isteyenler için oldukça güzel bir fırsattı. Bunun dışında haftada bir saatlik telaffuz dersimiz oluyordu. İngilizcenin çok içinde olmayan biri için faydalı olabilir diye düşünüyorum; aksi takdirde uzun vadede devamlılık gerekli.
OD: Ders kitapları ve ders işleyiş şekilleri nasıldı? Eğitimi başarılı buldunuz mu?
SA: Yalnızca bir ders kitabı üzerinden ilerledik. Kitabın formatını beğendim, güzeldi. Konuşma için pratik yapma ve grup çalışmasına sık sık yer veriyordu; bence önemli nokta da buydu. Etkinlikleri akıllı tahtadan birlikte yapıyorduk. Her gün son yarım saatte oyun oynuyorduk. Dersin ilerleyiş sürecini de beğendim, gayet güzeldi. Ancak tam olarak bana uygun bir sınıf olmadığını düşünüyordum. Öğretmenim de bunun farkındaydı ve sınıf değişikliği hakkında kendisiyle konuşmuştum. Az önce bahsettiğim gibi yalnızca iki sınıf olduğu için diğerinin bana zor geleceğini, mevcut sınıfın benim için daha uygun olduğunu söylemişti. Fakat son haftamda, benim için dersleri biraz zorlaştıracağını belirtmişti. Demek istediğim, seviyeme tam uygun bir sınıfa gitseydim İngilizcemi çok daha fazla geliştirebilirdim.
OD: Derste hangi ülkelerden öğrenciler vardı? Türkiye’den gelen başka öğrenciler var mıydı?
SA: Ben bir ay kaldım, ancak herkes farklı zamanlarda başlayıp bitirdiği için orada bulunduğum süre boyunca İtalyan, Fransız, Gürcü, Kolombiyalı, Tacik, İspanyol ve Cezayirli öğrencilerle sınıf arkadaşı oldum. Ancak maalesef çoğu Türk’tü. Örneğin son haftamda sınıf mevcudu 18 kişiydi ve bunun üçte biri Türk’tü. “Maalesef” dedim çünkü çok sayıda Türk olduğu için aralarında sürekli Türkçe konuşuyorlardı. Çoğu zaman kendimi lise İngilizce dersinde gibi hissediyordum. Ama ben elimden geldiğince yabancılarla muhatap olmaya çalışıyordum. Mesela ilk hafta İtalyan bir arkadaşım vardı; teneffüs aralarında birlikte sohbet ederek pratik yapıyorduk. Öğretmenimiz de bu duruma çok sevindiğini, asıl meselenin bu olduğunu söylemişti.
OD: Ders dışı yaptığınız etkinlikler nelerdi? Çöle gidebildiniz mi? Geziler esnasında Dubai’nin tanıtımı üzerine anlatımlar yapıldı mı?
SA: Ders dışı etkinlik olarak okul tarafından hafta içi ve hafta sonları çeşitli aktiviteler düzenleniyordu; golf, voleybol, futbol maçları, safari, Abu Dhabi turu, bazı mekanlarda sohbet buluşmaları gibi. Ben bunlardan yalnızca safari turuna katıldım. Okuldan alındık, hep birlikte çöle gittik. Önce ATV kiraladık, ardından “dune bashing” (çöl sürüşü) kısmına geçtik. Sonra gün batımında fotoğraf çekmek için durduk. Ardından yemek ve gösteriler için farklı bir alana geçtik. En sonunda okula geri bırakıldık. Az önce bahsettiğim diğer etkinliklere katılmaktansa yalnız başıma şehri keşfetmeyi tercih ettim. Abu Dhabi turuna ise arkadaşlarımla farklı bir zamanda gitmiştim.
OD: Dubai dışında başka bölgelere de gidebildiniz mi? En çok sevdiğiniz yer neresi oldu?
SA: Yalnızca günübirlik olarak Abu Dhabi’ye gidebildim ve gerçekten çok beğendim. Dubai’deki gibi her yer inşaat halinde değildi. Orada Sheikh Zayed Mosque’u (Grand Mosque) ve Emirates Palace’ı ziyaret edebildik, ancak camiye fazla vakit ayırdığımız için diğer yerlere çok gidememiştik.
OD: Sınıflar kaç kişilikti ve sizce EC English’i diğerlerinden ayıran farklar nelerdir?
SA: Yalnızca iki sınıf vardı: biri A2, diğeri B2 seviyesindeydi. Ben A2 seviyesindeydim. Ancak her iki sınıf da öğrencilerin tam seviyesini yansıtmıyordu maalesef. Çünkü sadece iki sınıf olduğu için öğrenciler, seviyelerine en yakın olan sınıfa yerleştiriliyordu. Örneğin bir sınıfta A1 seviyesindeki bir öğrenciyle B1 seviyesindeki aynı sınıfta bulunabiliyordu. Ben iki seviye belirleme sınavına girmiştim ve sonucunda B1 seviyesinde olduğuma karar verilmişti. Ancak öğretmenim üçüncü haftanın sonunda bana “B1+ seviyesindesin” demişti. Hangisi doğru bilemiyorum; belki o üç haftada ilerleme kaydetmiştim.
OD: Sitelerinde 30 yıldan fazla araştırma yapıldığı söyleniyor. Siz kurumun öğretme teknikleri hakkında ne düşünüyorsunuz? İlginç bulduğunuz bir yöntem oldu mu?
SA: Açıkçası bu konuda çok ilginç gözlemlerim olmadı. Çünkü EC English’in Dubai şubesi 2025 yılında kurulan, henüz yeni ve gelişme sürecinde olan bir okul.
OD: Hediyelik olarak ilginç bulduğunuz yerel eşyalar dikkatinizi çekti mi? Mesela Ürdün’de cam şişelere çöl ve deve resimleri çiziyorlar.
SA: Bahsettiğiniz içi kum dolu cam şişeler Dubai’de de vardı. Onun dışında hediyelik eşya dükkanlarında genelde pelüş develer ve Burj Khalifa bibloları satılıyordu.
OD: Gitmeden önce nasıl bir hazırlık yaptınız? Oraya gidecek olanlara nasıl hazırlık yapmalarını tavsiye edersiniz?
SA: Açıkçası farklı yoğunluklarım nedeniyle özel bir hazırlık yapamamıştım. Lisede dil bölümünde okumuştum ve o dönemdeki İngilizce bilgilerimle kalmıştım.
OD: İngilizce öğrenme sürecinde faydalı bulduğunuz ve sizi geliştiren yöntemler nelerdi?
SA: Tabii ki herkesle iletişim kurmaya çalışmak. Bu sınıf arkadaşınız da olabilir, marketteki kasiyer de, durakta beklerken yanınızdaki kişi de. Bence püf nokta bu. Bunu yaparken çekinmeden, yanlış yapmaktan korkmadan konuşmak çok önemli. Az önce de bahsettiğim gibi, Türklerle çok fazla vakit geçirmemek ve yabancı arkadaşlar edinmek gerekiyor. Çünkü öğrenmek istediğimiz dile maruz kalmak şart. Ayrıca sürekli podcast dinlemek de faydalı. Tabii dinlediklerimizi tekrar etmek ve öğrendiklerimizi günlük hayatta kullanmak da çok önemli.
OD: Sizce yurtdışına dil öğrenmek için gitmeli miyiz?
SA: Bence eğer yalnızca dil bilgisi için gidilecekse, hayır. Ancak konuşma pratiği yapmak için çok güzel bir seçenek olur. Sonuçta birçok farklı ülkenin vatandaşıyla bir araya geliyorsunuz; uluslararası bir öğrenci ortamı oluşuyor. Yalnızca İngilizce öğrenmiyorsunuz, aynı zamanda birçok farklı kültürü de tanıma fırsatı buluyorsunuz. Bu da mükemmel bir deneyim.
OD: Yurtdışında gördüğünüz ve Türkiye’de olmasını istediğiniz şeyler oldu mu?
SA: Evet, oldu. Örneğin toplu taşıma araçlarında validatörlere biniş ve inişte basarak yol mesafesine göre ücretin kesilmesi iyi bir fikir. Veya ezan vakitlerinde alışveriş merkezlerinde tüm müziklerin kapatılıp ezan okunması çok hoşuma gitmişti. Ayrıca az önce bahsettiğim klimalı duraklar, her ne kadar çöl ikliminde olmasak da, herkesin isteyeceği bir şey bence. Bir de Kutlu Doğum Haftası’nda cuma gününün resmî tatil olması ülkemizde de olmasını istediğim bir uygulamaydı.
Yorum Yaz