KENDİME DÜŞÜNCELER: ŞEFİN GÖZÜNDEN ANTİNATALİZM

PSİKOLOJİ

Antinatalizm, yaşamın değerini azaltmayı amaçlayan bir düşünce değildir. Aksine, risklerin, acıların ve etik sorumlulukların ciddiye alınmasını savunan bir yaklaşımdır.

Antinatalizmin kelime karşılığı “ürememek”tir. İnsanların üremesinin etik ve ahlaki açıdan doğru olmadığını savunan bir düşünce biçimidir. Bu düşüncenin tam olarak ne zaman ortaya çıktığı bilinmemekle birlikte, kökeninin oldukça eski dönemlere dayandığı tahmin edilmektedir. Nitekim eski Yunan’da bazı filozofların üreme konusunda olumsuz görüşler taşıdığını biliyoruz. Hatta Hint felsefesinde yeniden doğuş döngüsünü acı verici bir süreç olarak gören düşünceler de vardır. Bu da antinatalizmin tarihsel olarak çeşitli kültürlerde fikirsel temellerinin bulunduğunu gösterir.

Peki, antinatalizm nedir?
Ve antinatalistlerin savunduğu temel sebepler nelerdir?
Aşağıda maddeler halinde ele alalım.

1) Varoluşun Kaçınılmaz Acıları

Dünyaya göz açar açmaz insanlar acıyla karşılaşır. Gündelik yaşamda acı, kaçınılmaz bir olgudur. Ebeveynler çocuklarıyla ne kadar ilgilenir, onlar için ne kadar doğru kararlar almaya çalışırlarsa çalışsınlar acının tamamen önüne geçemezler. Her canlı bir şekilde acı çekmeye mahkûmdur. Antinatalistlere göre bu acıların yaşanmaması için üremeden kaçınmak gerekir.

2) Rıza Problemi

Bir kişinin dünyaya gelmesi kendi kararı değildir; tamamen ebeveynlerin tercihidir. Bu durum, rıza olgusunu ortadan kaldırır. Antinatalistlere göre doğum, geri dönüşü olmayan bir süreçtir. Kişinin rızası olmadan uzun yıllar acı çekmek zorunda kalması etik açıdan doğru değildir.

3) Mutluluk Sorunu

Dünyaya gelen hiçbir birey için mutluluk garanti değildir. Ebeveynlerin iyi niyeti, çocuğun mutlu bir hayat yaşayacağı anlamına gelmez. Hiçbir ebeveyn kusursuz bir yaşam sunamaz; ekonomik, sağlık ya da psikolojik koşulların iyi olacağı kesin değildir. Risk yüksektir, sonuç belirsizdir.

4) Dünyanın Yaşanabilirliğinin Azalması

Ekolojik krizler, küresel ısınma ve ekonomik belirsizlikler geleceği daha da karanlık hale getirmektedir. Bu büyük sorunlara çözüm bulunmadan çocuk dünyaya getirmenin doğru olmadığı savunulur. Bir çocuğu bu tehlikelerin içine bilinçli olarak dahil etmek, antinatalistlere göre etik değildir.

5) Sorumluluk ve Etik Tutarlılık

Çocuk dünyaya getirmek kısa süreli bir eylem değil, hayat boyu süren bir sorumluluktur. Bu karar, çocuğun tüm yaşamını etkileyen ve geri alınması mümkün olmayan bir karardır. Antinatalist perspektif, “Sırf ben istiyorum diye birini hayata getirip onu risk altına sokmaya hakkım var mı?” sorusunu ciddiye alır. Bazı ebeveynlerin çocuk yapma motivasyonunun yalnızca bebeklik döneminin sevimliliğine odaklanması; ilerleyen süreçte ilginin azalmasına ve etik açıdan sorunlara yol açabilir.

6) Mutluluk İçin Yeni Bir Hayat Gerekmez

Antinatalistlere göre mutlu olmak için illa ki yeni bir varlığı dünyaya getirmek zorunda değiliz. Mutluluk başka yollarla da bulunabilir. Bunun için bir hayatın kaderiyle oynamak zorunlu değildir.

7) Mevcut Hayatlara Odaklanma Gerekliliği

Dünyada zaten milyonlarca yetim ve yoksul insan varken, yeni hayatlar yaratmak etik açıdan sorgulanabilir. Onlara göre yeni bireyler dünyaya getirmektense, mevcut hayatların iyileştirilmesine odaklanmak daha sorumlu bir yaklaşım olabilir.

Sonuç

Antinatalizm, yaşamın değerini azaltmayı amaçlayan bir düşünce değildir. Aksine, risklerin, acıların ve etik sorumlulukların ciddiye alınmasını savunan bir yaklaşımdır. Bir bireyi dünyaya getirmek geri dönüşü olmayan bir karardır. Bu nedenle bu kararın hem mantıksal hem de etik açılardan tartışılması son derece önemlidir.

Kader Meşe

Kader MEŞE
Kader MEŞE

Diyarbakır’ın Eğil ilçesinde doğan Kader Meşe, lise eğitimini Nebi Elyesa İmam Hatip Lisesi’nde tamamladı. Şu anda Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi üçüncü sınıf öğrencisidir. Eğitimine devam eder ...

Yorum Yaz