HERAT BÜYÜK CAMİİ: GURLULAR DÖNEMİ İRAN MİMARİSİNDE ZİRVE

MİMARİ

12. yüzyılın son çeyreğinde, Gurlu sultanı Gıyaseddin Muhammed bin Sam tarafından başlatılan bu yapı, ilk inşa itibariyle sade bir ibadethane olmasına karşın, kısa sürede İslam dünyasının doğusunda gelişen mimarî anlayışların merkezine yerleşti.

Her büyük mimari yapı, yalnızca taşla değil; zamanla, niyetle, tefekkürle inşa edilir. Herat Büyük Camii, yalnızca Afganistan sınırları içinde yer alan bir ibadethane değil; İran havzasının düşünsel, sanatsal ve siyasal hafızasının merkezlerinden biridir. Bu cami, Gurlular döneminde başlayan ama Timurî, Safevî ve sonrasında modern dönemlerle gelişen çok katmanlı bir mimari anlatının, sadece başlangıcı değil, süreklilik noktasıdır. Taşın, çininin, hattın ve mekânsal düzenin nasıl bir birliktelikle zirveye ulaşabileceğini gösteren Herat Camii, Gurlular döneminin mimarî dehasının somutlaşmış halidir.

12. yüzyılın son çeyreğinde, Gurlu sultanı Gıyaseddin Muhammed bin Sam tarafından başlatılan bu yapı, ilk inşa itibariyle sade bir ibadethane olmasına karşın, kısa sürede İslam dünyasının doğusunda gelişen mimarî anlayışların merkezine yerleşti. Dönemin tarihçisi Minhâcü’s-Sirâc, Tabaqat-i Nasiri adlı eserinde Herat’taki yapı faaliyetlerinden övgüyle söz eder ve Gurluların inşaatta gösterdiği disiplini “taşa işlenmiş hikmet” olarak nitelendirir1.

Herat Büyük Camii’nin temel planı, İran coğrafyasının karakteristik dört eyvanlı cami düzenine dayansa da, özellikle çini işçiliği ve cephe kompozisyonları bakımından kendine özgü bir üslup geliştirir. Bu çini anlayışı, daha sonra Timurî dönem mimarisine, oradan da Safevî kubbe estetiğine ilham verecektir. Oryantalist sanat tarihçisi Ernst Diez, Herat’taki çini yüzey düzenlemesini “bir görsel zikir ritmi” olarak tarif eder; çünkü bu yapı yalnızca gözle değil, zihinle de izlenir2.

Caminin ana avlusu, klasik İslam mimarisinde olduğu gibi dört büyük eyvanla çevrilidir. Eyvanlar yalnızca mimari öğeler değildir; her biri yön, ritüel ve ışık arasında kurulmuş anlam ilişkilerinin taşıyıcısıdır. Mihrap eyvanı ise süslemeler açısından yapının en yoğun anlatı katmanına sahiptir. Burada kullanılan mozaik çini tekniği, hem görsel hem de metafizik bir derinlik üretir. Özellikle lacivert ve firuze tonlarıyla bezenmiş mukarnaslı niş, Gurlular döneminin zanaatkâr zekâsını en yalın ve etkileyici biçimde yansıtır.

Ünlü İran mimarlık tarihçisi Mohammad Karim Pirnia, bu camiyi Gurlular döneminin zirvesi olarak nitelerken, mimaride “ağırbaşlı simetri” ve “sessiz derinlik” kavramlarını öne çıkarır. Pirnia’ya göre Herat Camii, yalnızca fiziksel ölçekte değil; “bir İslamî tefekkür mekânı olarak da en üst düzeyde temsil gücüne sahiptir”3.

Gurlular döneminde başlatılan yapı, Timurîler döneminde Emir Timur’un torunları tarafından özellikle çini, hat ve taş işçiliği açısından önemli onarımlar ve eklemelerle zenginleştirilmiştir. Özellikle Sultan Hüseyin Baykara’nın veziri ve büyük kültür adamı Ali Şir Nevai döneminde camiye gösterilen ilgi, yapının yalnızca bir ibadet yeri değil, bir kültür ve bilgi kompleksi hâline gelmesini sağlamıştır. Nevai’nin divanında bu camiden “göğe giden gölgelik” olarak söz edilir, çünkü bu yapı yalnızca yerde değil, zihinlerde de yükseklik kurar4.

Herat Camii’nin minareleri oldukça dengeli bir kütle yapısına sahiptir. Ne fazlasıyla sivrilmiş, ne de görsel dengesini yitirmiştir. Minareler burada yalnızca ezan için değil; şehir siluetinde bir ölçü hissi oluşturmak için tasarlanmıştır. Caminin minber ve kürsüsü ise dönemin hat ve ahşap işçiliği açısından nadide örneklerdendir. Özellikle mihrabın üstündeki kufî hatla yazılmış “Yüce Allah’a boyun eğ” ibaresi, hem biçim hem içerik bakımından taşın üzerine işlenmiş bir dua kompozisyonu gibidir.

Bugün hâlâ ayakta olan bu büyük yapı, pek çok onarım geçirmiş olmasına rağmen, orijinal karakterini kaybetmemiştir. 20. yüzyılda Sovyet müdahaleleri, savaşlar ve ihmalkârlıklar neticesinde kısmen zarar görse de, Afganistan Kültür Bakanlığı ve UNESCO’nun desteğiyle yürütülen projeler sayesinde yapının büyük kısmı korunmuştur. Günümüzde de hem ibadet hem de mimari hafıza alanı olarak işlevini sürdürmektedir.

Ve belki de bu yüzden Herat Büyük Camii, yalnızca bir Gurlu eseri değildir. O, Selçuklu’dan Timurî’ye, Safevî’den çağdaş İran-Afgan mimarisine kadar uzanan bir düşünce zincirinin merkez taşıdır. Her eyvanı bir yönü, her çinisi bir sesi, her sütunu bir hatırayı temsil eder. Ona bakan yalnızca estetik görmez; taşla konuşan bir zihin duyar.

Alıntı

  1. A.C. Creswell, Early Muslim Architecture, Oxford University Press, 1932.
  2. Minhaj-i Siraj, Tabaqat-i Nasiri, çev. H.G. Raverty, Asiatic Society of Bengal, Calcutta, 1881.
  3. Ernst Diez, Islamic Art and Architecture, London: Methuen, 1925.
  4. Mohammad Karim Pirnia, Islamic Architecture of Iran, Tehran: Soroush Press, 1993.
  5. Ali Şir Nevai, Divan-ı Nevai, Herat Nüshası, 1490.

Davut Ufuk Erdoğan

Davut Ufuk Erdoğan
Davut Ufuk Erdoğan

Mimarlık / Tarih / Sanat Felsefesi / Kamu Yönetimi

Yorum Yaz