İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
Bu ikisi benim kedilerimin isimleri. Her ikisiyle aylarca çok güzel günler geçirebilmek nasip oldu, hamdolsun. Mantar hastalandı ve onu tedavi etmesi için Turhal’da hayvanlara bakan bir abimize teslim ettik. Arvin ise bugün vefat etti. Öldü demiyorum, vefat etti diyorum. Çünkü bence insanlar hayvan değil, ama hayvanlar insandır diyebilirim. Hayvanlar insandır (aslında insan gibidir) çünkü onlar da sevgiden anlar. Onların da canı yanar. Onlar da güzel yemekleri severler. İnsanın değerini asla düşüremeyiz. Hayvanlar insandır derken onlara insan gibi değer verilmesi gerektiğini belirtmek isterim. Bir yanımız hüzünlü oldu, onlar gidince. Mantar, ben üzülünce gelir, kucağıma yatardı. Arvin ve Mantar’a iki günde bir yaş mama verirdim. İkisine bir adet yaş mamayı paylaştırırdım. Çok sevinirlerdi. Yaş mama vereceğimi anlar ve hemen yanıma gelirdi Mantar. Onları mutlu etmek, insanı da mutlu ediyordu. Bir canları olduğundan dolayı da insan gibi merhametle yaklaşmalıyız. İnsanın yoğun duyguları da olabiliyor. O yüzden insan ile muamelede bulunurken mümkün mertebe bir insanı Hz. İnsan olduğunu düşünerek muamelede bulunmalıyız. Her gelen Hızır olabilir mantığı vardır Anadolu’da. Tanrı misafiri düşüncesi vardır. İnsan kendini ne sanırsa, diğerine de aynısını sanmalı. Böyle buyurdu büyüklerimiz.
Mantar ve Arvin çok akıllı iki kedi idi. Dünyada mutlak beraberlik söz konusu olmadığını bir kez daha anlamış oldum. Hayvanlar hareketlerinde serbest bırakıldılar ve onlar için bir ceza ya da ödül yok. İnsan ise belli şartlar altında Cenneti kazanabilen bir varlıktır. Hayvanların Cennetten mahrum olmaları beni çok üzüyor. Tabii ki Rabbim dünyadaki her şeyi insan için yaratmış. Ama işte canlılarımıza bağlanıyoruz. Onlara hayvan dahi dememeliyiz. Canlı kelimesi onlar için uygun ama daha güzel kelimeler icat edebiliriz. ChatGPT’ye sorduğumda bana onlar için şu kelimeyi kullanabilirsin dedi: can, dost, yoldaş, patili dost, can yoldaşı ve sessiz kalpler. Bunlar güzel isimler. Belki güzel kalpliler denilebilir. Ben öyle demek istiyorum.
Osmanlı Medeniyeti, tam olarak anlaşılamamış bir medeniyet olma özelliği gösteriyor. Hayvanlara verilen değer çok fazla. O kadar ki, insanlar öldükten sonra da mezarlarının üzerine kuşlar içsin diye yer bıraktırıyorlar. En kutsal yerler olan camilerin dış cephelerine kuşlara ev bırakılıyor. Hayvanlara dahi merhametle bakan bir Osmanlı var. Biz bu medeniyeti özümsemeli ve üzerine çok daha fazla güzel şeyler koymaya çabalamalıyız.
Kendisini insanlığın hizmetine adayan doktorlarımız var. Kendisini canlıların hizmetine adayan veterinerlerimiz olmalı. Hayvanı da Allah yarattı çünkü. Allah’ın yaratma isminin tecellileri. Kedilerin özellikle Allah’ı zikrettikleri söylenir. Allah’ı zikretmeyen nadir canlı vardır dünyamızda. Kuşlar, ağaçlar, taş ve toprak hepsi değerli ve Allah’ı zikrediyor. Yunus Emre büyüğümüzün çiçeği dahi Allah’ı zikrettiği için koparmadığı rivayet edilir. Çimende, dağda ve yabani alanda türeyen bir çiçeği dahi Allah’ı zikrediyor diye koparmamak ne büyük bir felsefe. İşte İslam’ın doğa felsefesi. Doğa’ya hükmetmek istemiyoruz, doğayı korumak ve yaşatmak istiyoruz. Canımızın istediği şekilde davranmıyoruz.
Arvin ve Mantar, sizleri tabii Allah’a emanet ediyorum. Mantar gittikten sonra Arvin’i Mantar’ın emaneti diye sevdim. İkisi bir süre ayrı kalmışlardı önceden. Mantar kardeşimde kalmıştı. Buluştuklarında bir sevinçleri var, bugün hala mıh gibi beynime işlemiş duruyor. Onların da sevdiğini, sevildiğini gördüm ya, ne kadar değerli oldukları buradan belli. Kainatımız da aşk üzerine yaratılmamış mıydı? Rabbimiz kullarına, kulları da Rabblerine aşık değil miydi? Büyüklerimizden biri, "Atıma aşığım" diyen birini müridi yapmamış mıydı? Evet, İslam’ın hayvanlara bakışı bence çok güzeldir ve bizler de hayvanlarımıza hayvan dahi dememeliyiz. Onları sevmeliyiz ve onlar tarafından sevilmeliyiz. Bir canlıya su verdiği için Cenneti kazanan kişiyi hikâyeden mi sanırız, yoksa?
Ozan Dur
Yorum Yaz