İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
Uluslararası işletmeler, yatırım yaptıkları ülkelerde ortaya çıkabilecek politik risklere karşı çeşitli önlemler geliştirerek olası mal ve gelir kayıplarını en aza indirmeyi hedeflemektedir. Bu doğrultuda, faaliyet gösterilmesi planlanan ülkenin kapsamlı bir çevresel analizinin yapılması, uluslararası normlara bağlı kalınarak şeffaf bir yönetim anlayışının benimsenmesi, ilgili ülkenin siyasi ve ekonomik yapısını yakından tanıyan yerel ya da yabancı ortaklarla iş birliğine gidilmesi ve uluslararası hukuk ilkelerine uygun sözleşmeler aracılığıyla yatırımların güvence altına alınması, işletmelerin politik risk yönetiminde sıklıkla başvurduğu yöntemler arasında yer almaktadır.
1980’li yıllarda yaşanan küresel ekonomik krizlerin ardından Dünya Bankası, gelişmekte olan ülkelerdeki yabancı yatırımları teşvik etmek amacıyla Çok Taraflı Yatırım Garanti Ajansı’nı (MIGA) hayata geçirmiştir. MIGA’nın temel hedefi, gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye girişlerini artırmak, yabancı yatırımcıları politik risklere karşı koruyacak mekanizmalar oluşturmak ve bu korumayı garanti altına alan programlar geliştirmektir. MIGA tarafından 2013 yılında yayımlanan rapora göre, uluslararası işletmeler yabancı ülkelerde karşılaştıkları politik risklerle mücadele ederken çeşitli stratejiler ve yöntemler uygulamaktadır (MIGA, 2013, s.74-76). Bunlar:
Kademeli Yatırım Yapmak
Uluslararası işletmecilik faaliyeti yapmak isteyen firmaların en çok başvurduğu yöntem yerel çevre ile yakınlık kurarken kademeli yatırım yapma yöntemidir. MİGA’nın yayınlamış olduğu rapora göre firmaların % 54’ü herhangi bir risk ihtimaline karşı girecekleri ülkeye temkinli girmekte, büyük kayıpların yaşanmaması için küçük işletmeler kurmaktadır (MIGA, 2013, s.74-76). Kurdukları bu küçük işletmeler kademeli olarak büyür ve o ülke ile ilgili güven problemi ortadan kalkınca işletmeler bulundukları ülkeyle organik bağlar geliştirirler.
Uluslararası bir şirketin söz konusu ülkede açmış olduğu bir şube zamanla yaygınlaşır ve birkaç şubeye çıkar, sevilen benimsenen bir firma haline gelir. Bunun en bariz örneklerinden biri Decathlon mağazasıdır. 1976’da Fransa Englos’ta ilk mağazasını açan firma 2006 yılında Türkiye’de ihracat amaçlı bir üretim üssü kurdu. Daha sonra 2 senelik bir pazar araştırmasının ardından 2009 yılında ilk ofisini açan Decathlon, 2010’da Ankara Kentpark’ta açmış olduğu mağazasıyla kademeli olarak Türkiye spor malzemeleri ve spor giyim piyasasına girmiş oldu. Bahse konu firmanın halihazırda Türkiye’nin çeşitli şehirlerinde toplam 42 mağazası bulunmaktadır (www.decathlon.com.tr).
Yerelde Ortaklık Kurmak
Firmaların başvurduğu bir başka politik risk mitigasyon yöntemi ise yerel bir işletme ile ortaklık kurmaktır. Kâr paylaşıldığı gibi zarar da paylaşılır. Bu durumda herhangi bir risk unsuru oluşması durumunda ortak olunan firmanın ülkedeki bağlantıları ve gücü risk unsurunu asgariye indirebilecek etmenlerdendir. MİGA raporuna göre uluslararasılaşmak isteyen işletmelerin %46’sı yerelde ortaklık kurmaktadırlar (MIGA, 2013, s.74-76). Olası aksi bir bağlamda uluslararası faaliyette bulunan firma giriştiği ülkedeki zararını ortaklık sayesinde güvence altına alabilir, minimum zararla riski atlatabilir.
Yerelde ortaklık kurmak yöntemine başvuran en büyük örneklerden biri 1957’de kurulan Fransa merkezli Carrefour’dur. Carrfour şirketi Walmart'tan sonra dünyanın en büyük cirosuna sahip uluslararası bir süpermarketler zinciridir. Bu firma Türkiye’deki faaliyetlerini 1991 yılında Sabancı Holding ile ortaklık kurarak CarrefourSA adı altında İstanbul Maltepe’de gerçekleştirdi. Türkiye'de 30 yılı aşkındır faaliyet gösteren CarrefourSA, 56 ilde 1000 mağazası, 11 bine yakın çalışanı, 14 deposu, 8 bine yakın çiftçi ve üreticisiyle organize gıda perakende sektöründeki önemli konumunu sürdürmekte (www.carrefoursa.com.tr).
Hükümet ve STK’lar ile İlişkileri İyi Tutmak ve Siyasi Liderlerle Yakın İlişki Kurmak
Uluslararası faaliyette bulunmak isteyen firmaların %44’ü politik risklerden kaçınmak için ev sahibi ülke hükümeti ile ilişkilerini iyi tutarak, %26’sı da siyasi liderlerle yakın ilişki içerisinde olarak varlıklarını devam ettirmek isterler (MIGA, 2013, s.74-76). İşletmeler, misafir oldukları ülkede hükümet yetkililerini, siyasetçileri veya sivil toplum kuruluşlarını etkilemek suretiyle risk durumlarını kendi lehine olacak şekilde tekliflerde bulunabilirler veya lobicilik faaliyetleri için zemin hazırlayabilmektedirler (Hollensen, 2007: 196).
Lobileşmenin avantajları olduğu gibi dezavantajları da olabilmektedir. Mevcut düzenin aksine yapılan söylemler veya hoşnutsuzluk uyandıracak adımlar firmayı savunmasız hale getirip risk oluşturabilir. Yine bu bağlamda firmanın yerel hükümet yetkilileri ve siyasilerle veya sivil toplum kuruluşları ile olan olumlu bağlantıları sektörel anlamda firmanın tekelleşmesini sağlayabilir. Firmalar bunu yerel istihdam sağlayarak da yapabilmektedir. Ev sahibi hükümetin istediği veya yönlendirdiği elemanların firmanın kritik noktalarında görev alması, olası bir politik istikrarsızlık durumundan asgari düzeyde kurtulmak için alternatif bir yöntemdir.
Politik Risk Analizi Yaptırmak, Arge Çalışması ve Danışmanlardan Yararlanmak
Uluslararası faaliyette bulunmak isteyen firmaların %44’ü politik risklerden kaçınmak için politik risk analizi yaparlar veya yaptırırlar (MIGA, 2013, s.74-76). Avantajlar, dezavantajlar, olağan politik durumlar, firmanın o ülkedeki kazanç durumu, gelecek planlar vs. bu analizlerde değerlendirilir ve çıkacak sonuca göre bir yol haritası çizilir.
Önce Arge birimi oluşturulur ve çevre analizi yapılır. Demografik çevre ve coğrafi yapı, sosyo-kültürel çevre ve tüketici davranışları, ekonomik çevre, politik ve yasal çevre, teknolojik çevre ve rekabet çevresi detaylamasına incelenir ve böylece analiz için uygun zemin oluşturulmuş olur. Arge birimi oluşturulmadan danışmanlar aracılıyla da işletme açılacak olan ülke hakkında bilgi sahibi olunabilir. Danışmanlar veya yetkilendirilmiş kişilerin yapacakları çalışmalar, hazırlayacakları raporlar ve politik risk analizleri bu firmanın rotasını etkileyebilecek unsurlardandır.
Bölge Halkı İle Yumuşak Güç Oluşturmak
Uluslararası faaliyette bulunmak isteyen firmaların %40’ı politik risklerden kaçınmak için, işletmenin açılacağı bölge halkıyla ilişkilerini geliştirerek kamuoyu oluşturmak isterler (MIGA, 2013, s.74-76). Literatüre “soft power” olarak geçmiş olan “yumuşak güç” firmaların dış etkenleri kullanmadan halk nazarında sevilen, beğenilen ve faaliyetlerinde herhangi bir olumsuz durum bulunmayan firmalar için kullanılan bir tabirdir. Tabii bu yumuşak gücü oluşturmak için yapılması gerekenler vardır. Bunların en başında istihdam gelir. Zira bölge halkına iş imkanı sunan bir firma diğer firmalardan daha çok sevilir ve tercih sebebidir. Gittiği bölgeye katkı sunan uluslararası işletmeler herhangi bir politik istikrarsızlık durumunda kamuoyunun güvencesi altındadırlar. İstihdamın dışında sivil toplum faaliyetlerinde bulunan firmalar da yumuşak güç oluşturmuşlardır. Mesela firmanın açmış olduğu veya yapımına katkıda bulunduğu bir hastane, okul, kreş veya hatıra ormanı, firmaların kamuoyu oluşturmasına, halk nazarında sempati uyandurmasına sebebiyet veren faaliyetlerdendir.
Senaryo Planlamak
MİGA’nın yayınlamış olduğu rapora göre uluslararası faaliyette bulunmak isteyen firmaların %37’si politik risklerden kaçınmak için senaryolar planlamaktadırlar (MIGA, 2013, s.74-76). Herhangi bir politik istikrarsızlık durumunda atılacak adımlar önceden bellidir ve zararın minimuma indirilmesi hesaplanmaktadır.
Sürekli değişen veya istikrarsız siyasi ideolojiler, farklılaşan iktisadi durumlar, toplumsal huzursuzluk, ırkçılık veya kutuplaşan milliyetçilik, kalkışmalar, darbeler veya bağımsızlıklar, çıkar gruplarının faaliyetleri, çekişen dini gruplar ve rekabet gibi politik risk durumlarında alternatif senaryolar yazılır. Firmalar her duruma karşı A, B ve hatta C planları yaparlar.
Politik Risk Sigortası Yaptırmak
Uluslararası faaliyette bulunmak isteyen işletmelerin başvurdukları en önemli yöntem politik risk sigortası yaptırmaktır. İşletmelerin henüz %15’i bu sigortalama yöntemine başvursa da en garanti yöntemin bu olduğunu söylemek mümkün. Ortaya çıkabilecek riskler karşısında olası kayıpların sigorta yapan kuruluş tarafından üstlenilecek olmasını ve böylece riskin asgari düzeye indirilmesini ifade eder (Özbozkurt, 2020 s.422).
Politik risk sigortası yapan kuruluşlar üç farklı kategoride incelenir (DEİK, 2011: 12-13):
Kaynakça:
M. Fatih Özmen
Yorum Yaz