ARAF’TA YİRMİ İKİNCİ GÜN

EDEBİYAT

Biliyorum ki ne kadar yalnızsam o kadar özgür, ne kadar sessizsem o kadar güçlü hissedeceğim kendimi.

Diyarbakır, 31 Ağustos 2025

İnsanı kalbinden tutamadınız mı,
görün, nasıl kayıp gidecek elinizden.

Ağzımızdan çıkan sözlerin kaçta kaçı ruh pencerelerimizde pişip dışarı taşıyor acaba. Ve ne kadarı bize ait? Kelimeler bir başkasının kelimeleri, cümleler aynı olmanın tekdüzeliğinde ve tembelliğinde. Her kalıplaşmış tepki ister istemez içinde benzer ünlemler barındırıyor. Taklit diyorum, acaba her hal ve hareket karşısında birbirine bu kadar çok benzeyen sözler sarfetmemiz de bu işin bir parçası mı? Bir insan başka bir insanın yansıması, mağaradaki gölgeler gibiyiz adeta.

-Beş dakikan var mı?

Beş dakikaya neler sığdırabilir ki bir insan? İnsan havsalasının mahdut sınırları içerisinde ne anlatabilir ki bu kadar çok? Mesela beş dakikada bir insanın hayatı değişebilir mi? Veya beş dakikada bir insanın hayatı kurtulabilir veya mahvolabilir mi? Bir insanlık beş dakikada insanlığını unutabilir mi? Yanlış bilmiyorsam Oppenheimmer ile Einstein arasında geçen konuşma da beş dakika sürmüştü.

Bir gece yarısı sessizce uyansam.. Kimselere haber vermeden, ardımda en küçük bir iz bırakmadan çekip gitsem. Şehrin boğucu ışıklarını, gösterişli ama sahte kalabalıklarını, şatafatlı sofraları ve fuzuli eğlenceleri ardıma alsam. İnsanların birbirine yetişemeyen düşüncelerini, karışık hesaplarını, bitmek bilmeyen hırslarını, kinlerini ve kavgalarını geride bıraksam. Gazetelerin gürültülü manşetlerinden, televizyonların bitmek bilmeyen tartışmalarından, insan yüreğini kemiren korkulardan sıyrılsam diyorum. Çok mu şey istiyorum, bilmiyorum ki!

Geceyle birlikte usulca yola düşsem.. Yalnızca ay ışığının ve yıldızların yol gösterdiği tozlu patikalarda yol alsam. Ne bir gürültü, ne bir çağrı, ne de bir yükümlülük.. Dünyada yabancı bir seyyah gibi olsam. Gittiğim ve gideceğim her lokasyon, bana hem yeni hem de tanıdık gelse ve her adımda içimdeki yüklerden biraz daha sıyrılıp felaha ersem.

Arkamda bıraktığım endişeler, kırgınlıklar, hayal kırıklıkları, hesaplaşmalar ve nefretler yavaş yavaş eriyip kaybolsa. Ruhum, uzun zamandır aradığı sükûnete kavuşsa, biraz durulsam, kalbim dinginleşse; sesini kaybetmiş kuşların ötüşünü, unutulmuş bir derenin şırıltısını, dağların rüzgârını yeniden işitsem. Çok şey istemiyorum değil mi?

Bir dağın zirvesine varıp otursam ve sonsuz gökyüzünün altında yalnızlığımla dost olsam. Biliyorum ki ne kadar yalnızsam o kadar özgür, ne kadar sessizsem o kadar güçlü hissedeceğim kendimi. Yalnızlığımın içinde bir bayram coşkusu bulsam; ruhumun derinliklerinde saklı kalmış yaşama iştiyakı yeniden kıvılcım bulsa. İnsanların karmaşasından uzak, kendi içimin derinliklerinde yepyeni bir hayat başlatsam. Bulanık fikirlerimin bir nebze olsun ıslah olmasını sağlasam ve kafamda kurguladığım muhtemel son, son bulsa.

Kimse bilmez, ey ruh, uçurumlarını senin;

Sırlarınız daima, daima içinizde;

Ey deniz, nerde senin o iç hazinelerin?

Beş dakikalık bir zaman diliminde biliyorum bunları anlatmak zor ama dilimin döndüğü kadarıyla anlattığımın ötesini sihirli tabiat diliyle anlamanı istiyorum. Ve daha çok dilimin varamadığı kelimelerle beni biraz olsun dinlemeni ve hak vermeni.. Oysaki ne de çok seviyoruz anlamamazlıktan gelmeyi, istediğimiz gibi algılamayı.

Sözcüklerimin kenarında kalmış hüzünleri, gönlümdeki mahfuz nidaları, dilden dökülemeyen hislerimi sezinlemeni ve bana her yönümle hak vermeni o kadar çok isterdim ki..

M. Fatih Özmen

M. Fatih ÖZMEN
M. Fatih ÖZMEN

Üniversite eğitimini İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler bölümünde tamamlayan M. Fatih Özmen yüksek lisans eğitimine Artuklu Üniversitesi’nde Ulusla ...

Yorum Yaz