ARAF’TA ON İKİNCİ GÜN

EDEBİYAT

Arif insan, bulunduğumuz dünyayı anlama ve anlamlandırma çabası içerisinde olan kişidir.

Romans Sur İsere, 19 Eylül 2019

-Puis-je fumer ici?

-Oui.

Küçük şehir doğrusu. Burada geçirdiğim kaçıncı günüm bilmiyorum. Günleri kovalamaktan vazgeçeli çok oldu. Sadece yaşadığım anı keyiflendirmeye çalışıyorum. Buradan Paris’e yolcuyum. Saat 22.55 otobüsü. Küçük ama bir o kadar da şirin, bir sahil kasabasını andıran bu şehirden böylece çekip gitmek hiç içimden gelmiyor. Boylu boyunca tüm şehri sarıp sarmalayan İsere nehrini, uzayıp giden patika yolları bırakıp da rotası belli olmayan bir gemi gibi nereye savrulup gidecektim ki.

Girdiğim her şehre ürkek bir ceylan havasında giriyorum. Titrek bakışlarım beni ele veriyor, yeni geldiğim bu şehre yabancı olduğumu fısıldıyor adeta. Halbuki bir yere ısınmam için bir kafede geçireceğim on beş yirmi dakikalık bir kahve molası yeterli oluyor. Yine de keşfedilmeyi bekleyen bir şehirde yol iz bilmeden gezmek de bir nebze heyecanımı kaygı ile örseleyip dindirebiliyor.

Eski kilisenin ihtişamı karşısında içeri girmekten kendimi alıkoyamıyorum. Fransızcam yok ama panodaki yazıdan okuyabildiğim kadarıyla 9. yüzyıldan kalma bir eser. Ama bunca yıl, bunca savaş.. İnsan hayret ediyor doğrusu. Nehrin kenarına özenle yerleştirilmiş gibi. Avrupadaki diğer kilisler gibi loş ve kasvetli de değil üstelik.

-Puis-je prendre du café filtre avec du lait?

Önümde duran saat kulesinden 11.33’te duyduğum çan sesi oturduğum kafenin yanında bulunan restaurantların açılması için bir işaret gibiydi. Zamanı yormaya, bitirip tüketmeye ayarlanmış havsalam pek idrak edemedi bunu. Biraz daha dumanlıyorum. Ayak ayak üstüne atmış gergin bedenim bir anlığına da olsa gevşiyor. Kahvemin gelmesiyle doğruluyorum.

-Merci!

Ayakkabı fabrikası ile meşhur bir şehir Romans. Türlü türlü ayakkabılar var. Atalarından yadigar bir mesleğe sarılmış çoğu Romanslı. Deriden harikalar yaratabiliyorlar. Müzeyi gezerken geçmiş yüzyıllara ait kullanılmış ayakkabıları görünce buruk bir gariplik kaplıyor insanı. Hauterives’deki postacının sarayı geliyor aklıma. le palais facteur cheval. Bütün bir Avrupayı burada yapılan postallarla mı gezmişti acaba. Kahvemden bir yudum daha alıyorum.

Valence’teki tepeye çıktığımdan beri sol ayağım ağrıyor ve topallıyorum. Antik sinemadaki orantısız taş basamaklardan inerken incitmiş olmalıyım diyorum. Buna değer miydi? Değerdi, deyip kendimi avutuyorum. Bir yudum daha..

Yahu şu Fransızlar ne tuhaf millet doğrusu. İngilizce sorduğum sorulara Fransızca cevap vermekte niye bu kadar ısrar ediyorlar anlamıyorum. Her seferinde aynı yanılgıya tutulmaktan bitap düştüm. Telefondaki sesli çeviri uygulamaları olmasa halim yaman. Bu yaptıkları milliyetçilik mi yoksa kendi dillerini öğrenmeye teşvik etmek mi anlamıyorum ama bu kadarı da fazla. Buna sabredeceğim.

Irkçı bakışlar var üstümde. Buna da...

Geldim işte buradayım. Batıyı bütün yönleriyle tanımalıyım. Yemeğini, operasını, mimarisini, sanatını, kadınını, erkeğini, çocuğunu, eğitim sistemini, kırmızı ışığını, hastanesini, hastasını.. Yoksa ne faydası olacaktı ki avare avare gezmenin sevmeye sebebiyet vermekten başka..

Sartre der ki: “Bence arif dünyadaki durumunu anlamasına yarayan bilgiyi ve yolları edinmiş olan insandır.” Sartre’a ne kadar hak verirsiniz bilmem ama anlam çabası her medeniyetin ortak gayesi. Bence şu daha isabetli: “Arif insan bulunduğumuz dünyayı anlama ve anlamlandırma çabası içerisinde olan kişidir.”

Anlam arayışındayım ama anlamlandıramıyorum..

Vakit 22.55

M. Fatih Özmen

M. Fatih ÖZMEN
M. Fatih ÖZMEN

Siyasal Bilimler | Uluslararası İlişkiler | Edebiyat [email protected]

Yorumlar
  • author
    Ozan Dur
    05.05.2025 / 09:57

    Arife tarif gerekmez derler. Bir de men arefe nefsehu, vekad arafe Rabbehu. Yani kendini bilen Rabbini bilir demişler Fatih Hocam. Yazını okudum, ellerine sağlık. İnsan anlama ihtiyaç duyuyor. O anlamı bulduktan sonra da yitirmemek için çabalamak gerekiyor. MaşaAllah Avrupa'yı tanımak istemen de çok güzel. Entellektüel bir çaba olarak belki Avrupa tarihi ve edebiyatı ilgini çekebilir. ACM Hoca klasiklerin okunmasını ve aradan zaman geçtikte tekrar okunmasını tavsiye ediyor. Acizane bunu paylaşmak istedim.

Yorum Yaz