İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
Bismillahirrahmanirrahim. Allah’a hamd, Resul'üne(a.s.) salat ve selam olsun.
Hani anlatılır, dilden dile dolaşan bir söz vardır. “Biz tek millet iki devletiz.” İnsan uzaklardan bunu duyunca zihnen bu duyguyu hissetse de gönlünde hep bir şüphe vardır. Ne zaman ki gelir görür. O zaman anlar gerçek mi? Değil mi?
Her ne kadar mevcut gündemimiz itibarıyla Azerbaycan Devletiyle ters düşsek de bu yazıda devlete değil, insanlarına ve hissettiklerimize değineceğiz.
Bakü Havalimanına ayağımızı attığımız an gördüğümüz Eski Türkçenin gönüllerimizi hoş etmesiyle başladı Azerbaycan ziyaretimiz. Bizi muhabbetle karşılayan abilerimizin güler yüzü, bizi ziyadesiyle mesut etti. Gittiğimiz günden itibaren hissettiğimiz sevgi seli insanın gönlüne dokunur nitelikteydi. Sokaktan yürürken bizim Azerbaycan-Türkiye bayraklarını temsilen giydiğimiz kıyafetleri gören bir ablamızın “Nereden geldiniz?” sorusuna “Türkiye’den geldik.” cevabını vermemizle birlikte sokağın ortasında “Canımız, kanımız Türkiye, hoş gelmişsiniz” diye bağırışı hala kulaklarımda yankılanıyorken tüylerimi diken diken ediyor. İlk günden itibaren Azerbaycan’a gittiğimizde gördüğümüz muhabbet, bizi duyduklarımızın gerçek ve fazla oluşuyla birlikte garip bir mutluluğa sevk etti. Her dükkanda istisnasız görebileceğiniz şekilde bir Türkiye bayrağı vardır. Azerbaycan'da Azerbaycan bayrağıyla yan yana dalgalalanacak bir bayrak varsa o da Türkiye'nin al bayrağıdır.
Bakü Şehir Merkezleriyle Kasabaların Farkları
Azerbaycan’da gözlemlerimize başlarken başkent Bakü’nün merkezine gelmeden etraftaki binaların tek katlı ve istisnasız hepsinin duvarlarla çevrili olması beni şaşırttığı gibi aklıma gelen “Mahremiyet” kavramıyla sevinmeme sebebiyet verdi. Türklerin ilk ve kadim yaşayış biçimi olan tek katlı yapılarının olması ve bahçelerinin duvarlarla çevrelenmesi ziyadesiyle bizi sevindirdi. Bakü şehir merkezinden çıktığınız andan itibaren etrafta bir kasabanın içinde kümelenmiş tek veya iki katlı duvarlarla çevrili yapılar görmeniz kaçınılmazdır.
Başkent Bakü’nün merkezi Çarlık ve Sovyet Rusya’dan kalma mimariyle doludur. Sokaklarında yürürken kendinizi Avrupai bir havaya kapılmış hissedebilirsiniz. Tarihi yapılarla dolu olan başkent çeşitli mimari ve süslerle donatılmıştır. Etrafta Sovyet’ten kalma bir binanın üstünde işlemeler, heykeller görmeniz kaçınılmazdır. Bakü merkezin yapılaşmasını ve dekorunu bu denli Rus mimarisinden alması yadsınacak bir şey olmadığı gibi kaçınılmaz bir olgudur.
Kolay değil. 80 senelik bir Çarlık Rusya yönetiminde kalıyorsunuz. Akabinde Kafkas İslam Ordusu’nun gelmesiyle bir devlet kuruyorsunuz. 2 sene geçiyor ve Ruslar yeniden topraklarınızı işgal ediyor. Yadsınamayacak ölçüde süren bir mezalimin ardından geriye bıraktığı maddi ve manevi hasarı düzeltmek kolay bir şey değildir. Ne zaman ki gidip o topraklarda gözlerimle olanları gördüm. O zaman anladım ki oturduğumuz yerden kestiğimiz ahkamın bir hükmü yoktur.
Tenha Mezar
Kafkas İslam Ordusu’nun İzinde gittiğimiz vatan topraklarının gerçek manada bize vatan oluşunu hissettim. Bir dağın başında bir “Tenha Mezar” da yatan şehidimiz bana çok şey anlattı. Gözlerimin dolduğu, yüreğimin sızladığı o “Tenha Mezar”…
Bahtiyar Vahapzade'nin kaleminden Tenha Mezar
Yolun kenarında tenha bir mezar
Üstünde ne adı, ne soyadı var.
Yolcu, arabayı durdur bu yerde
Bir sor, kimdir yatan tenha kabirde?
O bir Türk askeri, kahraman, metin!
O öz kardeşine yardıma geldi.
Kurşuna dizilen milletimizin,
Haklı savaşına yardıma geldi.
Uzaktan ses verip senin sesine
Geldi, o dönmedi öz ülkesine.
Düşman saflarını o, soldan sağa,
Biçti, dostlarıyla cepheyi yardı.
Toprağın yolunda düştü toprağa,
Senin toprağını sana kaytardı.
Kendi koruduğu, hem can verdiği
Yolun kenarında defn edildi o.
Uğrunda canını kurban verdiği
Toprağı kendine vatan bildi o.
Yolcu, arabanı bu yerde eğle.
O mezar önünde sen ta’zim eyle.
Secde kıl, dua et onun ruhuna,
Ayak bastığın yer borçludur ona
Sadece o mu? Bakü merkezinde yan yana yatan Osmanlı Türkleriyle Azerbaycan Türkleri bana neler anlattı bir bilebilseniz. Ermenilerin ne menem bir mahluk olduklarını bizatihi gözlerimizle, yüreğimizle müşahade ettik. Camiye doldurulup yakılan insanlarımızdan, Şirvanşah Sarayı’nın önünde kurşuna dizilen alim ve insanlarımıza kadar neler gördük.
Yahya el-Baküvi Hz.leri
Kendisi Halvetililik tarikatının en önemli temsilcilerindendir. Daha önce hiç duymadığım ama belki de bugün nice neslimizin imanına sebep olan Yahya el-Baküvi Hz.lerini ziyaret etmek, silsilesinin Aziz Mahmut Hüdayi Hz.lerine kadar geldiğini öğrenmemize vesile oldu. Azerbaycan’da bulunan Şeyh Yahya el-Baküvi Hz.leri bize kendisini hatırlatırcasına adeta ben buradayım dedi. Türkiye’de adından bihaber nice Müslüman varken bize bunu öğrenip çevremize de öğretmemizi sağlayan Rabbime hamd-ü senalar olsun. İnşallah bu yazımdan sonra Azerbaycan araştırmalarıyla birebir bilgi vermeye Rabbim nasip ederse gayret edeceğiz.
Kardeşlerin Buluşmaları
Konuk olduğumuz vakıf yurtlarında bulunan yaşları muhtelif kardeşlerimizle bir araya geldiğimizde gönüllerimiz bir kere daha titredi. Yaşları 12’yi geçmeyen kardeşlerimizle buluştuğumuzda gönüllerimizin bir oluşuyla hissettiğimiz sevinç kardeşlerimize ileride ne olmak istediklerini sormamızla devam etti. Kardeşlerimizin içerisinden birine sorduğumuz “İleride ne olmayı istiyorsun?” sorusuna aldığımız “Ben Bayraktar olmak istiyorum.” cevabı hüzünle karışık mutluluğumuzu alkışlarla süslememize sebep oldu. Aldığımız bu cevap Selçuk Bayraktar’ın Azerbaycan’ın İkinci Karabağ Savaşı muzafferiyetindeki rolünü açıkça belli ediyordu. Milli kahraman ilan edilen Selçuk Bayraktar Azerbaycan’daki kardeşlerimize dahi ulaşmış, onlara ilham kaynağı olmuştu.
İsmini yanlış hatırlamıyorsam orada Halid diye tatlı bir kardeşimiz vardı. Yerinde bir dakika bile durmuyor oradan oraya koşturuyordu. Fotoğraf çekileceğimiz esnada yanımdaki arkadaşlarımızdan biri “Halid’i ben istiyorum.” dedi. Ben Halid’e “Seni ona vermem Halid.” deyince Halid şöyle bir karşılık verdi: “Tamam menim yarım sana, diğer yarım ona.”. Gülmekten, mutlu olmaktan, küçük yüreğinde saklanan merhameti ve masumiyeti anladığımda ne yapacağımı bilemedim.
Halid sözüm hala geçerli. Seni Türkiye’ye ailenle birlikte bekliyorum.
Bize bu imkanı veren çok kıymetli Uluslararası Genç Derneği'ne ve bizi Azerbaycan'da muhabbetle ağırlayan Gençliğe Yardım Vakfı'na muhabbetlerimi ve şükranlarımı sunuyorum.
Fazla uzatmadan devamını ikinci yazıda anlatayım inşallah. İkinci yazıda buluşana kadar kalın sağlıcakla.
السلام عليكم ورحمة الله وبركاته
Muhammed Habib Güneyin
Yahya Aydilek
05.10.2025 / 11:54Kalemine sağlık, çok anlamlı bir yazı olmuş. Okurken hem duygulandım hem de düşündüm. Güzel bir hatırlatıcı oldu benim adıma.
Ravzanur Güneyin
05.10.2025 / 10:31Çok güzel bir yazı devamını bekliyoruzzz🫶🏻💖