İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
İRAN-İSRAİL ÇATIŞMASININ KÖKENLERİ
Mantık Evliliğinden Şiddetli Geçimsizliğe İran-İsrail Çatışmasının Kökenleri
Giriş:
İran’a Yahudilerin ilk göçü M.Ö. 741 yılında gerçekleşmiştir ve Persler ile Yahudilerin ilk teması da Ahamenişlerin kurucusu Büyük Kiros ( MÖ 560-529) dönemlerine kadar rastlamaktadır. Yahudiler, MÖ 597’de Nabukednezar tarafından Kudüs’ten sürülmüş ve Babile yerleştirilmişlerdi. Büyük Kiros ise Babil’i fethetmeye karar verdiğinde sürgündeki Yahudilerden yardım almıştır. Karşılığında da Yahudilerin Kudüs’e dönebilmelerine izin vermiştir. Bu dönüşün ardından Mabedi ikinci defa inşa etmelerine de izin verilmiştir. Kiros böylece Yahudilerin gözünde ilk “Mesih” yani kurtarıcı kişi olmuştur. Yahudi olmayan birisine böyle bir mertebenin uygun görülmesi oldukça nadirdir. Daha sonraki dönemlerde Yahudiler önemli görevlere gelmişler ve iyi ilişkiler geliştirmişlerdir.
Yahudiler, Sasaniler, İlhanlılar, Safeviler ve Kaçarlar döneminde bazen baskı bazen de hoşgörü ortamı bulabilmişlerdir. Siyonizm ile İran Yahudilerinin karşılaşması ise 1918 yılına rastlamaktadır. Bu tarihten itibaren organize olmaya başlamışlar ve Siyonizmi destekleyerek Filistin’de Yahudilerin toprak almasına destek olmuşlardır. İran’da “Şalom” adlı bir gazete çıkartmaya da başlamışlardır.
Pehleviler döneminde Yahudiler daha rahat bir ortama kavuşmuşlardır. Lakin Rıza Şah’ın iktidarının son yıllarına doğru Şah’ın Hitleri desteklemesi Yahudilerde huzursuzluğa sebep olmuştur. Çünkü Almanya ile yapılacak bir işbirliği ve ortaklık Yahudilerin zarar görmesine sebep olabilirdi. Bu yüzden Yahudilerin bir kısmı İsrail’e göç etmişlerdir. Rıza Şah’ın Alman yanlısı politikaları İran’ın işgaline yol açmış ve Rıza Şah sürgüne gönderilmiştir. Rıza Şah’ın yerine ise oğlu Muhammed Rıza geçmiştir.
Muhammed Rıza Şah’ın iktidara gelmesini gösteren bir fotoğraf. Fotoğrafta eğilen kişi Muhammed Ali Furugi’dir.
Kaynak: ilimvemedeniyet
İran tarihi incelendiğinde İran’ın I. ve II. dünya savaşları döneminde işgale uğradığı görülür. Bu dönemde emperyalizm ve kolonyalizm karşıtlığının İran’da geliştiği görülmektedir. Bu daha sonra İsrail’in de emperyalizmin bir aparatı olarak görülmesine yol açacak ve ilişkilerin bozulmasını temin edecektir.
Muhammed Rıza döneminde gerçekleşen önemli görüşmelerden birisi de İran’ın İsrail’i tanımasıdır. İsrail’i ilk tanıyan Müslüman çoğunluklu ülke Türkiye olmuştur. Türkiye’den sonra İsrail’i tanıyan ikinci Müslüman yoğunluklu ülke ise İran olmuştur. İsrail, 1950’li yıllarda Ortadoğu’daki en çok Yahudi nüfusu barındıran ülkeydi. İsrail’in resmen tanınmasının biraz öncesine baktığımızda İran’ın ilk başlarda Araplar ile ortak hareket ettiği görülür. Türkiye de BM’deki taksim planına karşı çıkmış ve İran da karşı çıkmıştır. Bununla birlikte İsrail’in kurulmasını da kınamıştır. 1949’da İran’daki Müslümanların da baskısıyla İsrail’in BM üyeliğine karşı çıkılmış ve bölge ülkeleri ile koordineli hareket ederek Filistin’in özgürleştirilmesi bile gündeme gelmiştir. Siyonizm ve İsrail karşıtlığı ülke olarak İsrail’e yöneltilmesi ise bu tarihten itibaren olmalıdır diye düşünmekteyiz. Dip dalga olarak Siyonizm karşıtlığı bu tarihten itibaren artarak devam etmiş olmalıdır.
Bütün bu gelişmeler olütfen İran 6 Mart 1950 tarihinde İsrail’i tanımıştır. Farshad Roomi’nin belirttiğine göre bu durumun bazı sebepleri bulunmaktadır. İran ve İsrail’in devrim öncesindeki bu ilişkisini bir “mantık evliliği” diyebiliriz. Her ikisi de Araplardan baskı görmekteydi. İran bu baskıdan kurtulmak için İsrail’e yaklaşmıştır. Bir diğer yakınlaşma aracı ise Sovyet Rusya tehdidi idi. Her ikisi de Sovyet Rusya’dan endişe duyuyordu. Son olarak ise Farshad, İran’ın İsrail’i bir araç olarak ABD ile ilişkilerinde kullanmak istemesiydi.
Oxford Üniversitesi tarihiçisi olan Eirik Kvindesland bu konuda şunları söylemektedir. “İran, Hindistan ve Yugoslavya ile birlikte alternatif bir plan ortaya koydu; bu federatif çözüm, Filistin’in tek bir devlet ve tek bir parlamento olarak kalmasını ama Arap ve Yahudi kantonlarına bölünmesini öngörüyordu. Bu İran’ın hem Siyonist yanlısı Batı ve Siyonizt hareketle olumlu ilişkileri sürdürme, hem de Arap ve Müslüman komşu ülkeleriyle iyi ilişkilerini koruma çabası olarak geliştirdiği bir uzlaşmaydı”
İran’ın bu dönem ve sonraki dönemlerde devam eden politikası Batı ve Doğu’yu küstürmemek ve İsrail ile ilişkileri gizli bir şekilde sürdürmek olmuştu.
Bu gelişmelerin öncesinde İsrail ile ilişkilerin geliştirilmesine yönelik bazı gelişmeler vuku bulmuştu. 1949’da Şah Muhammed Rıza’ya bir suikast düzenlendi. Suikast başarısız oldu ama İsrail karşıtı Ayetullahlar, sistemin dışına itilip tutuklandılar. Tutuklanan Ayetullahlardan birisi İsrail karşıtlığı ile tanınan Abdülkasım Keşani idi. İsrail özellikle Filistinlilerden öğreneceği ve İngilizlerden aldığı eğitimler sayesinde halkları kontrol altında tutabilecek sistemleri öğreniyordu. Ayrıca güçlü bir istihbarat birimi oluşturabilmişti. İran, Musaddık’ın devrilmesinden sonra buna ihtiyaç duyacaktı.
İran, Arap ülkelerindeki Yahudiler için İsrail’e giriş kapısıydı. Mısır, Irak ve Suriye’den gelen Yahudiler resmi veya kaçak yollardan İran’a giriyor ve buradan İsrail’e göç ediyordu. Dönemin başbakanı Muhammed Said Yahudilerin göç etmesine izin vermişti. O dönem Muhammed Said hakkında İsrail’den rüşvet aldığı yönünde iddialar çıktı. Ayrıca İran İsrail’i resmen tanıyıncada Bağdat ve Şam’daki gazeteler İran’ın İsrail’den 3 milyon dinar borç aldığını ve buna mukabil İsrail’i tanıdığını iddia ettiler. İran ise bu iddiaları yalanladı. Bölge ülkeleri ile İsrail’in ilişkileri gerilmeye başlamıştı.
Rıza Şah döneminde İran’da İslami dönem öncesi İran büyük önem kazanmıştı. Dolayısıyla Ahamenişler dönemindeki Kiros’un Yahudilere yaptığı iyilik ve hoşgörü gündeme getirildi. Muhammed Rıza Şah ise İslamiyet öncesi İran’ına daha çok atıf yapacak ve 1971 yılında Pers İmparatorluğunun 2500. yılını kutlayacaktı. Dolayısıyla İran seküler bir milliyetçilik anlayışı sunuyordu ve İsrail ile ilişkilerde de Kiros dönemindeki hoşgörüye atıf yapılmaktaydı.
Dönemin ulemasından Ayetullah Kaşani’ye Mısır ve Irak’ın Ezher ve Gençlik gruplarından Keşani’ye mesajlar gelmekte ve İsrail ile bağların kesilmesi gündeme getirilmekte idi. Keşani ise olumlu cevaplar veriyordu ve Musaddık ile görüşme dahi gerçekleştirdi. Mecliste de Hüseyin Mekki gibi isimler, İsrail’in tanınmasının arkasında rüşvet ve dış güçler olduğunu söylüyordu.
Musaddık ile Keşani’nin görüşmesi
Kaynak: Diruzban
Arap ülkelerinden ve İran’daki İslami çevrelerden gelen baskılar üzerine Başbakan Bakır Kazimi İran’ın Kudüs’teki elçiliğinin kapatıldığını bildirdi. Musaddık hükümetinin ayrıca İran’dan gelebilecek bir elçiyi kabul etmeyeceği bildirildi. İsrail’in tanınması yönünde de bir atım atılmayacağı belirtildi. Musaddık’ın bu hamlesinin arkasında petrolün millileştirilmesi karşısında Arap ülkelerinin de desteğinin alınması yatıyordu.
Muhammed Musaddık büyük güçler tarafından tehlikeli bulundu ve ABD-İngiliz ve Şah operasyonuyla tahttan indirildi. Yeniden ülkeye dönen Muhammed Rıza Şah ülkedeki siyasi partileri yasakladı.
ABD, İran’daki petrolün güvenliğini de sağlamak istiyordu. İngilizler petrolün gelecekte çok etkili olabileceğini en erkenden fark eden milletlerden birisiydi. Bu bağlamda İran’da, Abadan’da petrol bulununca İngilizler İran ile ilişkilerini farklı bir boyuta taşıdılar. II. Dünya Savaşı ise İngiliz ve Fransız büyük güçlerinin yerini ABD’ye bırakması demek oluyordu. ABD ikinci dünya savaşında İran’a gelmiş ve bölgede ilişkiler kurmuşlardı. Rıza Şah devrildikten sonraki yıllarda İran’a ABD yardımları akmaya başladı. İsrail’in öncülüğünde istihbarat örgütü olan SAVAK kuruldu. Musaddık’ı devirmeye yardımcı olan generaller üst mevkilere getirildiler. Musaddık petrolü millileştirmeye çalışmıştı ve İngilizler, İran’a verilen gelirin oranını çok miktarda artırdılar ve eşit olarak paylaşır oldular. 1954-55’de 34 milyon dolar olan petrol gelirleri 1962-63’de 437 milyon dolara çıkmıştı.
Muhammed Rıza Şah döneminin önemli olaylarından birisi de İsrail’in uygulamış olduğu Periferi doktrinidir. İsrail, Arap ülkelerinden büyük bir tehlike algıladığından bölgenin Arap olmayan halklarıyla anlaşma yoluna gitmek istiyordu. İran, Türkiye ve Etiyopya ile bu bağlamda ilişkiler geliştirirken, bölgenin azınlıklarıyla da yakın ilişkiler kuruyordu. Maruniler, Dürziler ve Kürtler bu bakımdan İsrail tarafından doğal müttefik olarak görülmekteydi. Bu bağlamda İsrail ve İran yakın ilişkiler geliştirdiler.
Muhammed Rıza Şah döneminde Yahudiler devlet kurumlarına dahi girebildiler. İran’daki Yahudilerin önemli bir kısmı doktor, mühendis gibi bilim adamı olabildi. Eğitimli kesmin önemli bir kısmı daha sonra İsrail’e göç etmek istemediler. Çünkü İsrail’de alt sınıf olarak addedileceklerdi. Aşkenaz Yahudilerin, Mizrahim denilen Doğu Yahudilerine bakışı iyi değildi. İranlı Yahudiler de bunun farkındaydı ve İsrail’e son ana kadar göç etmek istemeyenler oldu.
Rıza Şah döneminde maddi durumları da iyileşen Yahudiler, 1970’li yılların sonlarından itibaren Şah karşıtı gösterilere Yahudiler de katıldı. Yahudiler kendilerini yakın hissettikleri Tudeh’e katılmayı uygun gördüler. Lakin günün sonunda İran’da İslami kesim Şah karşıtı mücadelede baskın gelen taraf oldu. Halkın neredeyse bütün kesimler devrime katılsa da İslami kesim yönetimi ele geçirmişti. İran-Irak savaşında da Tudeh üyeleri tasfiye edilip, rejimin İslami yönü pekiştirildi.
Humeyni’nin iktidara gelmesiyle İran-İsrail ilişkileri bozuldu. İran halkının Savak döneminde gördüğü işkencelerin arkasında İsrail bulunuyordu. Humeyni, İsrail’e uzun zamandır karşı çıkıyordu ve politikaları eleştiriyordu. Devrimden sonra Humeyni, ABD’ye büyük şeytan ve İsrail’e ise küçük şeytan dedi. İlk başlarda ne batı ne doğu dediyse de tek başına Batıya karşı çıkamayacağından zamanla Rusya ve Çin ile önemli ilişkiler geliştirdi.
Yaser Arafat ve Humeyni’nin görüşmesi
Kaynak: Parsi Euronews
Humeyni, ilk iş olarak İsrail büyükelçilik binasını Filistinlilere verdi. İran’da Kudüs günü ilan etti. Ramazan ayının son cuması Filistin günü ilan edildi. Irak ile olan savaşında İsrail’den yardım görse de savaş bitince İsrail’e yönelik mücadelesine devam etti. Hizbullah ve İslami Cihad örgütlerinin kuruluşuna öncülük etti. Hamas’a birçok farklı alanda lojistik, teçhizat ve istihbarat desteği sağlamaya devam etti. Irak, İsrail’i bombalayan ilk ülke idi ve İran bu bağlamda ikinci ülke olma özelliğini kazandı.
FKÖ’nün lideri Yaser Arafat’a elçilik binasının teslimi
Kaynak: Parsi Euronews
Humeyni döneminde gerilen ilişkiler sonucu direniş ekseni oluşturuldu. Suriye, Yemen ve Lübnan direniş eksenine dahil oldular. Ahmedinejad döneminde ilişkiler daha da gerginleşti ve Ahmedinejad holokostu reddedip, İsrail'i haritadan sileceklerini defalarca tekrarladı. Bu durum İsrail’in elini Batı’da oldukça güçlendirdi. Medya, Finans ve lobi alanlarında güçlü olan İsrail, Batı ve ABD’yi İran’a karşı mobilize ederek İran’ı ekonomik olarak çökertme yoluna gitti. Bu süreçlerde siber saldırılar dahi gerçekleştirildi. Çünkü İsrail’in engellemeye çalıştığı diğer bir konu ise İran’ın nükleer güç elde edebilmesini engellemekti. Bu bağlamda İsrail, Suriye ve Irak’a da saldırılar düzenlemişti.
İsrail, İran karşısında son zamanlarda ahtapot doktrinini geliştirdi. Bu doktrine göre ahtapotun başı İran’dı ve ahtapotun kolları ise Suriye, Yemen ve Lübnan idi. Bugüne gelindiğinde ise İsrail, "ahtapotun" kollarını kesmeye yönelik önemli suikastler düzenledi. Fahrizade, Süleymani ve Nasrallah öldürüldü. İsrail, bu bağlamda İran karşısında kesin adımlarla ilerlemektedir ve Batı ülkeleri ile birlikte Snapback yaptırımı geri getirmeye çalışmaktadır. On yıllardır ambargo altında yaşayan İran, belki de ekonomik olarak çökecektir. Bunu ilerleyen günler gösterecektir.
Sonuç:
İsrail ve İran kırk yıldan fazla mücadele etmektedir. Bu mücadelede birçok isim hayatını kaybetmiştir. İki ülkede doğrudan savaştan kaçınmış ve vekil güçler üzerinden mücadelelerine devam etmişlerdir. İsrail, İran karşısında Batı ve ABD’nin desteğini alırken, İran daha dezavantajlı bir konumdadır. Batı ve ABD bu mücadele dönemlerinde çok güçlü bir konumda iken, İran’ın baş destekçisi Rusya soğuk savaş dönemindeki mücadeleyi kaybederek eski gücünü kaybetmiştir. Çin ise ülkelerin iç işlerine karışmamakta ve daha çok dünyaya ticari gözlüklerle bakmaktadır.
İran’ın İsrail karşıtı politikaları ve bölgede Şiiliği yayması Arap ülkelerini tedirgin etmiştir. Özellikle İran anayasasına eklenen “devrim ihracı” maddesi ve direniş ekseni bölge ülkelerini İran karşıtı bir konuma itmiştir. İsrail ise bu durumdan en çok faydalanan taraf olmuştur ve Abraham Anlaşmaları bu dönemde hayata geçirilmiştir. Ayrıca İran, İsrail’deki aşırılık yanlılarını güçlendirmiştir. Netanyahu iktidara gelmeden önce terörizm ve güvenlik çalışmaları yapıyordu. Çok erken bir tarihte 1992 yılında İran’ın nükleer tehdidine dair konuşma yapmıştı ve daha sonrada 1995 yılındaki “Terörizmle Savaş” kitabında bu fikrini yinelemişti. İsrail devlet aklı, Netanyahu’yu bu vizyonundan dolayı sisteme dahil etmiş olabilir. Dolayısıyla İsrail’in birinci önceliği İran olmaya devam edecektir gibi gözükmektedir.
Referanslar
Önal, K. (2025, Ağustos 4). Babil’den günümüze Pers-Yahudi ilişkileri ve İran Yahudilerinin bugünkü durumu. Türkiye Araştırmaları Vakfı. https://www.turkiyearastirmalari.org/2025/08/04/yayinlar/analiz/babilden-gunumuze-pers-yahudi-iliskileri-ve-iran-yahudilerinin-bugunku-durumu/
Dur, O. (2024, Eylül 5). İran’ın en çalkantılı döneminde Muhammed Ali Furuği. İlim ve Medeniyet. https://www.ilimvemedeniyet.com/iranin-en-calkantili-doneminde-muhammed-ali-furugi
Roomi, F. (2023). The Iran-Israel conflict: An ultra-ideological explanation. Middle East Policy, 30(2), 1-16.
Motamedi, M. (2023, November 6). Iran and Israel: From allies to archenemies – how did they get here? Al Jazeera. https://www.aljazeera.com/news/2023/11/6/iran-and-israel-from-allies-to-archenemies-how-did-they-get-here
Fateh, F. (2025, Temmuz 10). ایران و اسرائیل در دوره مصدق: از نبرد دیپلماتیک تا قطع روابط. Diroozban. https://diroozban.ir/ایران-و-اسرائیل-در-دوره-مصدق-از-نبرد-دی/
Abrahamian, E. (1982). Iran between two revolutions. Princeton University Press.
Bayraklı, E. (2023, Kasım 28). İsrail’in dış politika doktrini. Haber7. https://www.haber7.com/yazarlar/prof-dr-enes-bayrakli/3528291-israilin-dis-politika-doktrini
Ozan Dur
Yorum Yaz