ARAF'TA ON ALTINCI GÜN

EDEBİYAT

Bir yanda yokluk ve yoksullukla mücadele var, öbür yanda da mutlu insanlar. İnsanları çok mütebessim. Sanırım hiç somurtan Afrikalı görmedim, desem yeridir. Diyorum ki şu kadar mutlu olsam yeterdi.

Ouagadougou/Burkina Faso, 29 Kasım 2015

Akşam saatlerinde, uçağımız başkent Ouagadougou semalarında yavaş yavaş alçalırken şehrin rengârenk ışıklarla süslü olması dikkatimi çekmişti. Çünkü benim Afrika tahayyülümün bayağı üstündeydi bu görüntü. Hatta ve hatta ülkenin bir havaalanına sahip olması dahi benim için beklenmedik bir şeydi. Çünkü Afrika deyince aklıma ormanlar, kabileler, yerel halkın o tuhaf giysileri, elektriksiz, susuz insanlar gelirdi. Havaalanına doğru alçalışa geçtiğimizde yukarıdayken bize göz kırpan o rengârenk ışıkların tekleştiğini ve hareket ettiğini gördüm. Çok fazla idiler. Sordum, onlar Burkina Faso’da, ulaşımın bel kemiği olan motorlarmış. Hayatımda hiç bu kadar motoru bir arada görmemiştim.

Ouagadougou şehrindeyiz. Bu şehir Burkina Faso’nun başkenti. Çok tuhaf bir tınısı var. Tam telaffuzu Vagadugu şeklinde. Sanki tencere yere düşünce çıkan sesten şehir ismi koymuşlar gibi. Tebessüm etmemek elde değil. İlk Afrika ziyaretim bu ve bu tarz tuhaflıklar ilgimi çekiyor doğal olarak.

Havaalanından çıktığımızda hava iyice kararmıştı. Gece olmasına rağmen Afrika’nın rahatsız eden sıcaklığı karşısında bunalmıştım. Gündüz nasıl bir manzara ile karşılacağım meçhuldü. Sıcaklık korkutmuştu gözümü.

İlk gece yorgunluktan nasıl uyuduğumu dahi hatırlamıyorum. Uçak yolculuğumuz tamı tamına 9 saat sürmüştü. Önce Nijer’in başkenti Niamey’e indi uçağımız. Yolcu indirip aldıktan sonra Burkina’ya uçtuk. Uçak yolculuğunun uzun sürmesinden dolayı şekilden şekle girmiştim. Sağımda solumda boş koltuklar olunca da uzanarak seyahat yapma fırsatım oldu. Bu kadar uzun bir yolculuğa daha önce hiç şahit olmamıştım. Ardından havalanındaki oyalanmamız ve misafirhaneye ulaşmamız ile birlikte bu vakit, 11 saati buluyor. Bu az bir zaman değil.

Lojmanında kaldığımız vakıf; Fosapa (Fondation de Solidarite et D'aideau Peuple Africain), yani “Afrika Halkına Yardım ve Dayanışma Vakfı” yedi senedir Burkina Faso’da hizmet veriyor. Vakıf bir Türk vakfı ve vakıfta çalışan bir çok Türk var. Aziz Mahmud Hüdayi Vakfı’nın buradaki kolu olarak hizmet veriyorlar. Bu insanlar büyük bir fedakarlık yaparak ailelerini de yanlarına alarak "İslam’a nasıl hizmet edebiliriz?" şuuruyla Türkiye'den kalkıp taaa Afrika'nın bir ucu olan Burkina Faso'ya gelmişler. Doğrusu böyle insanlarımızın olması çok gurur verici.

Sabah uyandığımda çocuk sesleri geliyordu odama. Pencereyi açtığımda vakıf binasının arka bahçesinde, küçük çocukların oyun oynadığını gördüm. Vakfın en alt katı kreş olarak kullanılıyormuş. Bu çocuklar da bu kreşte eğitim gören çocuklarmış.

Ouagadougou'yu gündüz gözüyle izledim. Bulunduğumuz bina dışında 2-3 katın üstünde herhangi bir yapı yok. Bizim bulunduğumuz bina ise 4 katlı idi ve buradan bütün şehir gözüküyor. Yokuş veya tepe namına şehirde hiçbir şey olmamasından dolayı bütün şehir sanki ayaklarımızın altındaymış gibi. Seyahatimiz müddetince burada kalacaktık.

Burkina Faso’nun en büyük etnik grubu, halkın %40’ını oluşturan Mossiler’miş. Nüfusun geri kalanını ise bir çok etnik grup paylaşmakta. Burkina coğrafyasında 56’ya yakın dil konuşulduğu tespit edilmiş. Ama bu dillerin ne kadarı aktif olarak kullanılmakta, bilemiyorum. Resmi dil olan Fransızca’yı konuşabilen insan sayısının da sınırlı olduğu söyleniyor. Açıkçası Afrika genelinde 1500 ile 2000 arası dil konuşulduğunu duyunca, Burkina’nın bu dil fazlalığına çok da şaşırmadım. Her kabilenin kendine ait bir dili var. Kabileler arasında dışarıya karşı bir kapalılık söz konusu ve bu da insanların arasında bir birliğin oluşmasına ket vurmuş durumda. Belki de Avrupalıların, Afrika Coğrafyası’nı bu kadar rahat sömürmesinin en büyük sebebi de budur, elle tutulur bir birliğin sağlanmamış olmasıdır.

Her tarafta derme çatma evler var.

-Nasara, nasara, nasara!

Nedenini anlamlandıramadığım bir kelime ile sokakta bağırıp çağıran Afrikalı küçük çocuklar etrafımı sarmıştı. İlk kez böyle bir durumla karşılaşıyordum. Şaşırdım. Bu kelimenin iki durumdan dolayı olabileceğini söylediler. İlki bu coğrafyaya gelen beyazların daha çok hıristiyan olmasından dolayı hıristiyan anlamına gelen nasara. Diğeri de beyaz görünce alışkanlık edindikleri yardım isteği anlamında nasara. Her iki durumda da olumsuz algılıyorum olanı. Her ne kadar “Müslim, Müslim” desek de adımız “Nasara” olarak kaldı. Müslümanlar ah müslümanlar. Hala neden ihmal edersiniz bu coğrafyaları bilmem.

Birkaç gün sonra Burkina Faso’da demokratik seçimler var. Burada yaşayan Türklerin dediğine göre çok da sağlıklı bir seçim olmayabilirmiş. Seçim sabahına kalktığınızda şehrin her yerinden dumanlar yükselebilir ve yakılan lastiklerin kokuları sarabilirmiş tüm şehri. Askeri darbeler bu coğrafyanın kaderinde var. Toplumun bir kısmı tarafından istenmeyen biri seçilince böyle olaylar olabiliyormuş. Tecrübeyle sabit dediler.

1960’ta kurulmuş, 1966, 1974, 1980, 1982, 1983, 1984, 1987 ve 2014 yıllarında yaşanan darbe, ihtilal vs. gibi girişimlere sahne olmuş Burkina Faso, son olarak 17 Eylül 2015’te yani bizim burada bulunduğumuz zamandan iki ay önce bir darbeye daha şahit olmuş. Ama bu darbe girişimi bir hafta sürmüş. Halk ayaklanması ile bastırılan bu darbe girişiminden sonra ilerleyen günlerde bir seçim yapılması bekleniyor. Halk ayaklanması sevindirici doğrusu. Ve öğrendiğimiz kadarıyla artık yeni nesil, yetişen yeni gençlik sömürüyü artık kabullenemiyor. Bizim de temennimiz odur ki bu insanların artık boynu bükülmesin, ezilmesin bu insanlar..

Frankofoni bir ülke Burkina Faso. Yıllarca Fransa’nın sömürüsü altında kalmış. Şimdi de yine Fransa’nın güdümünde olduğu biliniyor. Paralarını bile Fransa basıyor. CFA yani Batı Afrika Frankı. Bu nasıl özgürlükse artık. Halbuki 1960’da bağımsızlığını kazanmış diğer birçok Afrika ülkesi gibi. En favori aday ise Fransa karşıtı bir adam diyorlar. Hatta biri dedi ki bu seçilirse de ömrü çok uzun olmazmış.

Bir yanda yokluk ve yoksullukla mücadele var, öbür yanda da mutlu insanlar. İnsanları çok mütebessim. Sanırım hiç somurtan Afrikalı görmedim, desem yeridir.  Diyorum ki şu kadar mutlu olsam yeterdi.

Buraya su kuyusu açmak için gelmiştik. Eş dost akrabadan üç beş kuruş derken tulumbalı da olsa bir su kuyusu yaptıracak kadar miktar para toplamıştık. İstemekten hiç çekinmemiştim. Nereden baksanız 4.500 dolarlık bir miktar topladım. Gençlik ve Spor Bakanlığı da sağ olsun bir proje dahilinde bizim bütün masraflarımızı üstlenmişti. Daha önce iki defa umre vesilesi ile yurtdışına çıkmıştım. Onlar da birkaç yarışma vesilesi ileydi.

Ezan okunuyor.

Sokaktan kaldığım misafirhaneye doğru yol alayım dedim ama bir şey dikkatimi çekti. Hemen hemen tüm dükkan sahipleri elinde seccade kapısının önünde namaz kılmaya başladı. Halbuki cami çok uzak değildi. Ezanın bitmesini bile beklememişlerdi. Cemaatle namaz kılma adetinin çok fazla olmadığını anlıyorum. Bu aslında birçok şeyin özeti gibiydi. Afrika toplumlarının genel özeti de denebilir. Topluca hareket etmeyi pek de beceremedikleri için belki de Afrika bu halde.

Resmi rakamlara göre ülke nüfusunun %60’ı Müslüman, %25’i Hıristiyan, %15’i Animist dinlere yani putperestliğe inanıyor. Bu sayısal veriler Fransızlar tarafından hazırlandığı için gerçek verilerle uyuşmuyor doğrusu. Müslüman nüfusun %80 civarında olduğu, Hristiyanların nüfusunun ise %10 ile %15 arasında değiştiği tahmin ediliyor. Müslümanlar, demografik olarak bu kadar kalabalık olmasına rağmen politikada, eğitimde, ekonomide bu kadar aktif değiller.

Gördüğüm birkaç manzara islami bilincin de zayıf olduğu kanaatini oluşturdu bende. Mesela kadınlar abdest alırken mahrem yerlerini gizlemekten çekinmiyorlardı. Veya namaz kılarken saf düzenine pek riayet etmemeleri gibi. Kırsalda karşılığı olduktan sonra din değiştirenlerin olduğunu duyunca bu kanaatim daha da pekişti.

Öğle vaktine doğru Radyo Rıdwan'ı ziyaret ettik. Radyo Rıdwan Burkina’nın en çok dinlenen Müslüman radyosu. Ülkede Müslümanların dört radyosu ve bir televizyon kanalı varmış. Radyo Rıdwan bunların arasında en rağbet göreni. Radyo binası derme çatma, tek katlı bir yer. İçerisinde bir stüdyo, bir toplantı odası ve bir de kayıt odası var. Radyonun sahibi olan (ismini hatırlayamadığım) kişiyle yarım saate yakın bir görüşmemiz oldu. Kendisi bize Radyo Rıdwan'ın kurulmasından tutun şu anda yayınlanan programlara kadar, her şeyi en ince ayrıntısına kadar uzun uzun anlattı. Daha önce de dediğim gibi, en büyük etnik nüfus Müslümanlar olmasına rağmen sosyal yaşamda aktiflikleri çok söz konusu değil.

Radyo ziyaretinden sonra ikindi vaktine doğru, Burkina’nın iki devlet üniversitesinden biri olan Ouagadougou Üniversitesi’ni ziyaret ettik. Üniversite çok geniş bir araziye sahip. İçeriye girdiğimizde gözümüze ilk çarpan şeyler; üniversite içindeki kazı çalışmaları, tahrip olmuş binalar ve üniversite öğrencilerinin bize olan bakışları.. Bir kaç fakülte gezerek amfileri ziyaret ettik. Hayatımdaki en büyük amfi ile karşılaştım ki bin beş yüz kişilik dev amfiden bahsediyorum, gerçekten inanılır gibi değildi. Sınıf kapasitesi bin beş yüz kişi olsada, iki bin kişi aynı anda, aynı yerde, tek bir hocadan ders görebiliyormuş. Biz gittiğimiz zaman ders işlenmeyen boş amfileri gezdik. Eski püskü tahta sıralar ve pejmürde binalar Burkina’nın eğitim sistemi ile birleşince ortaya korkunç bir bilanço çıkıyor. Belki de ülkenin, en geri kalmış ülkeler arasında zikredilmesinin sebeplerinden biri de bu olsa gerek. Mutlu gelip, hüzünlü ayrılıyoruz Ouagadougou Üniversitesi'nden. Eğitimin bu ayaklar altına alınmış hali bize Türkiye'deki imkânlarla burası arasında bir muhasebe imkânı tanıyor.

Burkina’da altyapı hizmetleri sıfır. Altyapı anlayışları bir metreden öteye gidemiyor. Cadde ve sokak kenarlarında, yol boyunca ızgaralarla üstü kapatılan 1 metrelik lağım çukurları bu durumun en bariz göstergesi. Ouagadougou’nun o sisli caddelerinin pis kokusuna rağmen yol kenarlarında bulunan seyyar manavlara uğradık. Tuhaftır ki cadde kenarları alışveriş merkezleri gibi. Bir tarafta yol kenarı mobilyacıları, bir tarafta terziler, bir tarafta meyve pazarı vb... Meyve pazarında sayısız meyve vardı: Hindistan cevizi, mango, ananas, muz, kavun, karpuz, Burkina eriği ve ismini cismini bilmediğim bir sürü meyve. Meyve pazarındaki meyve çeşitliliğini gördükten sonra bu coğrafyaların ne kadar bereketli topraklara sahip olduğunu anladım. Gerçekten çok münbit topraklar..

Sıradaki durağımız Bazoule. Bazoule timsahlı gölleri ile meşhurdu. Biz de yola koyulduk. Ouagadougou şehir sınırını geçtikten sonra Bazoule’ye yaklaştık. Asfaltlı yol bitmişti. Topraklı yolda ilerlerken orman içinde küçük bir kızı otururken gördüm ve el salladım. Açıkçası buradayken herkese el sallamak ve yahut selam vermek adetim olmuştu. O da ayağa kalktı ve el salladı. Belki de çok nadir beyaz insan gördüğünden olsa gerek, tuvalet ihtiyacını giderdiğin farkında bile değildi. O pozisyonda bizi selamladı ve yüzümüzü güldürdü.

Timsahların evcil olanlarını ilk defa orada gördüm. Evcil dediğime bakmayın, bu bataklıktaki timsahların kutsal olduğuna inanılıyor. Bu sebeple insanlara saldırmıyorlarmış. Hatta ve hatta timsahların üstünde oturabileceğimizi söylediklerinde inanamamıştım. Çekindim ve yanlarına dahi yaklaşmadım. Ne de olsa hayvan. Ola ki hayvanlığı tuttu. Kaçış imkânın da yok. Bir lokmalık canın var timsah karşısında.

Vakfa doğru ilerlerken Afrikalıların hayvan taşımacılığına şahit oldum. Büyük bir kamyon ve içi büyükbaş hayvanlarla dolu. Kamyon kasasının dışında da küçükbaşlar yani tavuklar ve horozlar ayaklarından bağlanmış bir biçimde kafa üstü asılı. İlk başta komik bir görüntü olduğunu düşünmüştüm. Daha sonra bunun hayvana merhametten çok uzak bir yaklaşım olduğunu fark edince bu kanaatim değişti. Afrika insanın yaşam standartları zorluk ve yokluk üzerine kurulu olduğu için bu coğrafyada şefkat ve merhamet aramak abes iştigal etmek olacaktı.

Gördüğüm tüm manzaralar hafızamda uzun süre silinmeyecek bir dizi duyguyu da beraberinde taşıdı.

M. Fatih Özmen

M. Fatih ÖZMEN
M. Fatih ÖZMEN

İstanbul Üsküdar doğumlu olan M. Fatih Özmen lisans eğitimini İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler bölümünde tamamladı. Yüksek lisans eğitimine Artuk ...

Yorum Yaz