İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
İsrail’de Radikalizm’in Temelleri ve Günümüze Yansıması
TDK radikalizm için “köktencilik” ifadesini kullanıyor. İsrael Shahak ise kitabına Yahudi Fundamentalizmi demişti. Bazı karar alıcılarımızın da bu ismi kullandığını görmekteyiz. Bununla birlikte dünyada radikalizm çalışmaları Batı ve ABD öncülüğünde ikiz kulelere yapılan saldırı sonrasında başlamıştır. O günden bugüne “İslami Radikalizm” çalışmalarına ağırlık verilmiş ve evanjelikler ve Yahudilerin radikalleşmesi çok dikkat çekmemiştir. İkiz kule sonrasında Daeş ve Arap baharı sürecinde yaşananlar da bu bağlamda değerlendirilmiştir. Bu makalede Yahudilerin radikalleşmesi ve bunun kökleri ele alınacaktır.
İsrail diyebilmemiz için süreci 1948 ile başlatmak uygun olabilir ama İsrail’i kuran ideoloji olan Siyonizm 19. Yüzyıldan itibaren dünyanın gündemine girmiştir. Siyonizm’in radikal bir ideoloji olduğu iddia edilebilir. Özellikle Yahudiler Siyonizm’i siyasileştirdiklerinde bu bölgede tehlike çanlarının çalması demekti. Herzl’in hatıratlarından ve günlüklerinden bilinmektedir ki Herzl büyük devletlerle anlaşma yolunu seçmişti. Her büyük devlete o büyük devleti memnun edecek tekliflerle gidiyordu. Batı devletlerine ise onların kolonyal projelerinin bir parçası olma misyonuyla gitti. Bölgeyi sömürmeye geldiğinizde doğal olarak bir direniş ile karşılaşmak mümkündür. Arap milliyetçiliğinin de doğduğu zamanlara denk geldiği için çatışma kaçınılmaz oldu.
Siyonizm Moses Mendelshon ve Haskala sonrasında dini kisvesinden çıktı. Ortodoks Yahudi olarak kalsalardı, bugün elde ettikleri dünyevi başarıları elde edemeyeceklerdi. Seküler Sosyalist bir hareket olarak komun bir hayat çerçevesinde kibutzlar kurdular. Bu kibutzlar Yişuv’a dönüştü ve güvenlik bağlamında Ha-Şomer “koruyucu”isminde ilk “savunma” birliklerini kurdular. Herzl, Araplar Yahudilerin getireceği refahı anlayacaklar ve çatışma çıkmayacak diyordu. O zaman bu Yahudiler neden savunma ihtiyacı duydular. ? Aslında Yahudiler bölgeye geldiklerinde Arapların iş gücünü ellerinden almaya çalıştılar. Bu da beraberinde çatışmayı gerektirdi. Bu çatışmanın sebebi dini değil idi. Dini olarak lanse edilen savaşların arkasında farklı nedenler genelde bulunmaktadır. Burada da bölgesel güç, tarım alanları ve su kaynakları temel çatışma alanlarından idi.
Devamı için bakınız:
Ozan Dur
Yorum Yaz