TELEFONU ARKA CEBİNDE BAŞI DİMDİK YÜRÜYENLER | İlim ve Medeniyet

Yeni bir başlangıç yapmaya karar verdi bizim mahalle bakkalının ergen çırağı. Her şey Kadir İnanır’ın Ceza filmindeki o meşhur repliği gibi başladı.

-Hepsinin canı cehenneme… İnsanlık için çalıştık, sokakta kaldık. Yazar kasa da,  pos cihazı da yerin dibine batsın! …Bundan sonra başka bir adam olacağım.

+Nasıl başka bir adam? Sen esnaf adamsın, başka ne iş bilirsin ki?

– Öğreniciiim…

+Neyi öğreniceksin?

-Youtuber olmayı, #İnstaBoy olmayı, tweet fleetlemeyi, flood oluşturmayı, tiktoku… Hepsini öğrenicim.

Hemen işe koyuldu. Önce telefonun modelini yükseltmeliydi. Düşük model telefonla olmaz bu işler. Eskiden komşusu olan telefoncudan içeriye girdi.

– Merhaba canım diye mırıldandı. (Ayak takımı cahil bunlar, çok muhatap olmamak lazım diye geçirdi içinden.)

+ Ooo aleykümselam dedi telefoncu, nerden çıktıya ya bu merhaba canım muhabbetleri falan?

– Canım biraz acelem var bana bir ayfon12 lazım, parası mühim değil. (Bu yola girdiyse böyle ufak riskler almalıydı. Esnaf zihniyetini terk etmeli ne öyle pazarlık falan…)

Telefoncu durumu biraz garipsedi, yarım yamalak yayvan bir konuşmayla;

+Hayırdır ya köşeyi döndün ellam!

Ayak takımı diye içinden geçirdi bir kez daha.

– Sana ne canım ver şunu offf!

Diyerek ilk tribini de telefoncuya atınca, olacak olacak diye geçirdi içinden. Aldı telefonunu, dar kesim düşük bel pantolunun arka cebine koydu. Gözlerini karşıya kenetledi. Mahalleden sahile doğru yürüyordu. Dimdik, ağır ağır yürüdü. Önce Berke gördü onu. Sonra Mert. Atakan. Gördüler onu… Batmanlı Pelinsu, Bayburtlu Ece ve daha niceleri. Zeytinburnu Sahili böyle yiğit görmedi. Yüzüne dökülen perçemini şöyle eliyle geriye doğru savurdu.  (ufak bir iç geçirdi, acaba telefonu avmden mi alsaydım, mahalleli ile muhatap olmasam iyi olur.)

Durmadı fütursuzca yeni benimsediği denyo kimliğinin gerekliklerini yaptı. Mutsuz gibi olacaktı ki aklına düştü hemen. Ben bunu nasıl unuturum? Deyip hemen Instagram hesabı açtı.  Kullanıcı sözleşmesini okumayı ihmal etmedi.

Herkesin mutlu mesut yaşadığı bu uygulamada ben de paylaştığım her resmimde, her hikâyemde; aşırı mutlu olacağıma, umarsızca gezip tozacağıma, eğlencenin ve şamatanın anasını ağlatacağıma, hiç dertlenmeyeceğime, mala bağlayacağıma… bütün denyoluğum üzerine yemin ederim. Bundan sonra denyoluğun bayrağını aşırı mutlu bir şekilde ben gezdireceğim, gittiğim her yerde, yaptığım her işte bu bayrağı ben dalgalandıracağım bunu da herkes görsün diye bu uygulamada paylaşacağım diye kendime söz veriyorum.

Sözleşmeyi onayladı, sahilde tanıştığı arkadaşlarını takip etti. Batmanlı Pelinsu’nun hikâyesine yanıt verdi. “Aleyna Tilki’yi takip edenler, beni takipten çıksın please!” diye afili bir hikaye paylaştı. Kocaman gözlüklerini taktı, Zeytinburnu sahilde gemileri avucunun içine alacak şekilde bir perspektif yakaladı. #ship #beach #follow4follow #love #photooftheday #iphoneonly #instacool #smile #instalike… ve daha bir çok #Tag paylaştı. #200like aldı. Altına Atakan yorum geçti. ‘+1 please! ☺☺❤❤’ Kısa vadede çok büyük işler başarmıştı. Telefonu arka cebine koydu, başı dimdik yürüdü.

Sonra işleri büyütmeye karar verdi. Hemen bir Youtube hesabı açmalıyım dedi. Yaptı da. Önce sözleşme ile başladı.

Bu uygulamayı kullanırken, saçmalama konusunda  elimden gelenin en iyisini yapacağıma. Umum challangelara katılacağıma, -Arkadaşlar merhaba kanalıma hoş geldiniz, abone olup yorum ve like atmayı unutmayın lütfen! diye söze başlayacağıma, b*ktan içerik üreteceğime, aklımı kullanmayacağıma, yeni medya aptallığına katkıda bulunacağıma, yerel basit şive komedisi işinde tavan yapacağıma, umum aile eşrafını bu b*ktan platformda ifşa edeceğime, kendimi mal gibi göstermek için elimden gelen tüm çabayı göstereceğime tüm dengesizliğim üzerine and içerim.

Hayatında hiç bu kadar verdiği sözlerin hakkını vermemişti. İlk içeriğini yayımladı; “Merhaba arkadaşlar, bugün Berkecan ile beraber saç kesme cezalı gülmekten ölmeme challenge yapacağız. Kanalıma hoş geldiniz like ve yorum atmayı unutmayın!”  İlk like ve yorumu Mert yaptığı için bir sonraki challenge onunla yapmaya kara verdi. Telefonu arka cebine koydu, başı dimdik yürüdü.

Artık kendi çapında bir fenomen sayılırdı. Twitter şart olmuştu. Daha ciddi tartışmalarını buradan yapmalıydı. Ülkenin bu eşsiz fenomeni, olup bitene kayıtsız kalmazdı. Onca sorun, adaletsizlik, eleştirilecek onca adam hemen bir hesap açmalıyım dedi. Tabii ki sözleşme imzalamadan olmazdı.

Şeyma Subaşı-Acun Ilıcalı aşkı ile ilgili flood paylaşacağıma, Şeyma Subaşı’nı takip edenleri bloklayacağıma, Özgür, Emin ve Celal’i Rtleyeceğime, Özgür’ün Youtube kanalına abone olacağıma, siyaset namına günlük düzenli tweetleri aksatmayacağıma, aydınlanma yaşayacağıma, yapay zekanın gelişimine azami gayreti sarf edeceğime, Sapiens ve Homo Deus okuyacağıma, bunlarla ilgili tüm çekilişlere katılacağıma, Eşarp çekilişlerini kaçırmayacağıma söz veriyorum.

#İlkTweet’ini attı. Sonra hemen bir flood oluşturdu. “Elon Musk’a inanmayın arkadaşlar önce Paypal, sonra Tesla, filmleri belgeselleri saymıyorum bile, SpaceX, yapay zeka felan derken şimdi de aşı ayağına çip takacak bize+++ Elon ve Rockfeller güçlerini birleştirmiş dünyayı ele geçirecekler, her yer robot olacak, kendileri Mars’a koloni kuracaklar++ Uyanın artık, bedava bile olsa yaptırmayın aşıyı, alsın aşısını sktrsin gitsin. Geleceğimizi ele geçirecek…”  Hoş İnşallah Emin, Celal ve Özgür bu floodu görmemiştir. Yoksa her şeyi satıp bilime yatırmamız gereken şu günlerde böyle bir flood atmak akıl almazdı. Sonra düşündü ve amaaan ne iplyeceğim bunları, en fazla beni engellerler. Bak canımı sıkmasınlar UYARI/YORUM. Bu arada biraz daha adalet dağıtmalıyım, diye not aldı. Ben olmasam nasıl çözülecek kadın cinayetleri? Ayrıca burası çok sıkıcı bir ülke LGBTİ+ karşıtlığı hala gündemde,  Bir tweet daha atayım da TT’de yerimi alayım. “Velev ki ibneyiz! #İstanbulSözleşmesiKorur”  Bu görev de tamam sayılırdı, baya takipçiye ulaşmıştı. Telefonu arka cebine koydu başı dimdik yürüdü.

Altın vuruşu yapmanın vakti gelmişti. Zirvede yerini almalıydı. Arkadaşları haklıydı. Acilen TikTok’a geçmeliydi. Hem bu Amerikan hegemonyasından kurtulmak lazım azıcık uzak doğuya doğru yol almak… Devrimci olmak bunu gerektiriyordu. Önce sözleşmeyi imzalamalı;

Ülkenin ırzına geçeceğime, nükleer bir felaket yaşatacağıma, benden ve insanlıktan umut kestireceğime, bulduğum her müzikle acayip hareketler yapacağıma, dünyanın sonun geldi diye düşündüreceğime, ailesi yok galiba varsa Allah yardım etsin diye dua alacağıma, zihin açıcı her türlü faaliyetten uzak duracağıma, beynimi bırakıp bağırsaklarımı kullanacağıma, yarın babamı torunlarının yüzüne baktırmayacağıma, tinerci ve baliciye rahmet okutacağıma… ve daha nice saçmalıkları hayatımın merkezine alacağıma haysiyetsizliğim üzerine yemin ederim.

Sözleşmeyi imzalar imzalamaz hemen arkadaşlarıyla Zeytinburnu sahilde buluştu. Arkaya remixli bir müzik lazımdı. Mahpus damlarına düşünce öğüt verenin çok olurmuş. Slow-motion hareket etmeliydi, öncesinde zorlandı ama sonra alıştı. Sözleşmeye uymak lazımdı annesi babası olmayan yahut varsa da Allah yardım etsin dedirten bir Pelinsu ve Atakan’a ihtiyacı vardı.  Sorun yok. Memlekette ondan bol ne vardı. Çekti bir sürü ayıcık topladı. Bir insan her yerin fenomeni olur mu ya olur abi. Üç ay, sadece sözleşmeleri imzalayıp gereğini yapmak yeterliydi.  Telefonu arka cebine koydu başı dimdik yürüdü.

Sonrasında boş durmadı geçmişte Facebook hesabı vardı onu çok aktif kullanmadı ama onu ikame etti. Bir sürü yeni sözleşmeler imzaladı Twitch’te küfür etti önüne gelene, Tinder’da şerefini ve onurunu koydu ortaya, Musically’de o da ne yaptığını anlamadı. Snapchat, Happn, Azar, Badoo, Scope derken artık tam bir fenomen olmuştu. Ohhhoo takipçileri bazı platformlarda milyona yaklaşmış en kıytırık yerde bile on bin bandının altına düşmemişti. Oldu bu iş! dedi. Her şey sözleşmeye uymakta gizli ve her uygulamada şahsiyetinden ve şerefinden ödün verirsen fenomen olmamak için herhangi bir engel yok. Telefonuna şöyle bir baktı 13 çıksa da alsak dedi. Gözlüklerini geçirdi gözüne. Perçemlerini eliyle şöyle bir yukarı savurdu. Telefonu arka cebine koydu başı dimdik yürüdü.

Böyle oldu işte. Bakkalın çırak fenomen oldu.  Beyni ile bağırsakları arasında bir git gel yaşadı. Telefonu arka cebine koydu başı dimdik yürüdü. (Sebebini buldum sanırım; başı dimdik yürüyordu çünkü boğazına kadar b*ka batmıştı…) Eskiden zeki insanlarımız vardı. Ama şimdi zeki zannettiğimiz çocuklar, aslında zeki değilmiş. “Malın önde gideniymiş.” Bunu hakaret olarak algılamayın lütfen. Bu bir övgü ya da durum belirteci sayılabilir. Yani ne bileyim; birisi okkalı bir küfür ediyor. Bir diğeri ulan ne adamsın be deyip okkalı küfür savuranın ensesine şaplak atıyor. Sonra arta kalanlar hep beraber gülüyorlar. Demeye kalmadan, birisi kızı kurtaracağım diye yüksekçe bir yerden atlıyor. Kızın biri videoda 3 tane erkeğin kucağından kucağına, dudağından dudağına düşüyor. Sonra birisi çıkıp g*tünde peçete çeviriyor. Bu bir akım oluyor. Onu gören bir diğeri elindeki bir şişeyi umarsızca fırlatıp dik durmasını sağlayarak yeni bir akım başlatıyor.  En nihayetinde bir başkası çıkıp ötekinin eşofmanını gizlice çekip dımdızlak bıraktıktan sonra, trend listesine giriyor. Yer yerinden oynuyor. En zeki olduğunu düşünenler TC kimlik numaralarını ezbere bilenlerimiz. İtiraf edelim zeki olan ya da beynine ihtiyaç duyanımız yok. Geri dönüşümüz yok artık herkes kendinden daha mal birisini bulup onunla avunuyor. Öyledir zaten. Bunu yeni buldum, atasözü sayılmaz; her mal daha mal birine mecburdur. Belki Emin ve Özgür haklı olabilir, yapay zeka önemli galiba. Bu çağda gerçekten önemli. Artık cümbür cemaat mal olduk.  Zeki insanımız kalmadı . Yapay da olsa bir zeka artık bu duruma el atıp bizi kurtarmalı. Yapay mapay idare edeceğiz.  Ya da Elon Musk, Mars’ta kuracağı koloniye, tüm fenomenleri ve fenomen olmak isteyenleri gönderecek. Belki öylece kurtulabiliriz.  Yandık ki ne yandık… Siz hala WhatsApp sözleşmesini tartışa durun…

Vesselam.

Biz şehir ahalisi,üstü çizilmiş kişiler
Kalırız orda senetler,ahizeler ve tren tarifesiyle
Kimbilir kimden umarız emr-i b’il-ma’ruf
Kimbilir kimden umarız neyh-i ani’l-münker
Bize yalnız oğulları asılmış bir kadının
Memeleri ve boynu itimat telkin eder.

İsmet ÖZEL


Oktay KAYMAK


 

Avatar photo

Oktay KAYMAK

PSIR Doctrine, Practice and Theory oktaykaymak02[at]gmail.com


Geribildirim

Mail adresiniz gizli kalacaktır.


Biz Kimiz?

Gayemiz, asırlardır mirasçısı olduğumuz medeniyetin gelişimine katkı sağlamak adına kurduğumuz ilim halkasındaki ilmî faaliyetleri geniş kitlelere ulaştırmaktır.

Cemiyetimizde, genç ve hareketli yazar kadromuz ile Siyaset, Hukuk, Ekonomi, Sosyoloji, Edebiyat ve Tarih gibi ilmî alanlarda gerek akademik gerekse de gündeme ilişkin yazılar kaleme alınmaktadır.


İletişim


Küçük Çamlıca Mahallesi, Filiz Sokak, No:3
Üsküdar/İstanbul