SİYASETTE KAYBOLMA | İlim ve Medeniyet

Bugün yeni bir sürecin temellerini atmak için halk oylamasının gündemde olduğunu günlerden bir gün. Ne yazık ki ülkemde her zaman olduğu gibi bunda da bir türlü kendimize sahip olmadık. Bu sahip olamayış tamamen duygusal bir mesele. İllaki alınacak bir kararın destekleri ve muhalifleri olacaktır. Bu doğanın kanunudur. İnsanın olduğu yerde sorgulamalar vardır ve bu kimi zaman tartışmaya dönüşebilmektedir. Bizde ise ne yazık ki hep tartışmaya dönüşmektedir. Oysaki her iki görüşün kendi içerisinde bir saygınlığı mevcuttur. Muhakkak haklı olan bir taraf var. Burada toz pembe bir bakış açısı sergileme niyetinde değilim. Derdim şu ki; bizler artık siyasette kaybolmak yerine, kendimizi ve kendi benliğimizi yakalamak zorundayız.

Kendimiz bulmak; yalnızca kendi düşüncelerimizden çıkardığımız sonuçlarla yapabileceğimiz bir şeydir. Çünkü kimse kendisine karşı objektif yaklaşamaz. Haliyle ihtiyacımız olan dıştan bir bakış vardır. Bu bakış yanlış ya da doğru olsun, kendi kendimizi sorgulamaktan daha faydalıdır. İnsanlar kendileri hakkındaki şüpheleri ancak böyle giderir. Bizde ise bunu yapmak yerine, hep karşı tarafı kötüleme gayretine girişiyoruz. Bu ülkemde her siyasi parti için geçerlidir. İnsanlar birbirlerinde gördükleri kusurları ya da kusur zannettikleri doğruları karşı tarafı hepten yok etme maksadıyla dile getirmektedir. Oysaki “biz” derken ve bu kavrama layık olurken kastettiğim, Çanakkale’dir. Burada ne sağcılar ne solcular vardır, sadece bir bayrak ve inanç uğruna ölüme koşmak vardı. Şimdi bu bayrağın peşinde koşanların torunları ne yazık ki kendi içinde bölünmeye başladı. Hangi partiye sorsan hepsinin davası “Al Bayrak” davasıdır. Ama herkes birbirini bu davadan uzak olmakla suçlamaktan başka bir şey yapmıyor.

Bize lazım olan, muhalefetiyle masaya oturup konuşan iktidar ile, iktidarın teklifini kabul edip masaya oturabilen muhalefettir. Çünkü meclise “Milletin” temsil ettiği partiler girmektedir ve meclis eşittir Türkiye’dir. Bu sorumluluk bilincini her parti taşımalıdır. Ben “Millet” kavramına dahil olarak yapabileceğimi şuan durumda yaptım. Elimden geldiğince ülkemi savundum ve oy atılması gerektiğinde oyumu kullandım. Bir vatandaşa düşen görevler bunlardan ibarettir. Şimdi iş milletvekillerine düşmektedir. Eğer dava “Al Bayrak” davası ise, her vekil elini taşın altına koyması gerekir. Çünkü orada 550 milletvekili yoktur. 80 milyonun temsilcisi olan insanlar vardır.

Son olarak şunu unutmamalıdır ki, bir vekilin sözü 80 milyonun sözüdür ve yine bir vekilin kararı 80 milyonun kararıdır. Kendi çıkarlarımız milletin çıkarlarından üstün değildir. Böyle düşünüp de milletinin zararına alınan her kararın elbet hesabı olacaktır. Belki şimdilik imkansız gibidir. Ama her partinin bir araya gelip de: “Kardeşim hepimiz bu toprakların insanlarının temsil ettiği partileriz, bizim kavgamız dostu üzüp düşmanı güldürmektedir. Öyleyse gün birlik ve beraberlik günüdür.” düşüncesiyle hareket etmeye başladığı zaman, bilin ki modern dünyanın ülkemizde uygulamaya çalıştığı zihin savaşı karşısında muzaffer olan bu millet olacaktır.

Avatar photo

Mustafa ÇAĞLAR

Kabil yüreğini Habilleştirme gayretinde biri. İletişim: [email protected]


Geribildirim

Mail adresiniz gizli kalacaktır.


Biz Kimiz?

Gayemiz, asırlardır mirasçısı olduğumuz medeniyetin gelişimine katkı sağlamak adına kurduğumuz ilim halkasındaki ilmî faaliyetleri geniş kitlelere ulaştırmaktır.

Cemiyetimizde, genç ve hareketli yazar kadromuz ile Siyaset, Hukuk, Ekonomi, Sosyoloji, Edebiyat ve Tarih gibi ilmî alanlarda gerek akademik gerekse de gündeme ilişkin yazılar kaleme alınmaktadır.


İletişim


Küçük Çamlıca Mahallesi, Filiz Sokak, No:3
Üsküdar/İstanbul