İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
Not: Bugün burada anlatacaklarımız herhangi bir yerde görebileceğiniz genel geçer bilgiler değildir. Araştırmalara ve bilimsel verilere değil, tamamen 23 yıllık hayat tecrübemden ilham alarak yazdıklarımdır.
Hiç düşündünüz mü, son zamanlardaki psikolojik rahatsızlıklar neden bu denli arttı?
Eski dönemlerde hastalıklar sadece fiziksel alanda inceleniyordu. Zamanın ilerlemesiyle bu rahatsızlıklara bir de psikoloji alanı eklendi.
1) İnsanın Gideremediği İhtiyaçlar İçinde Ukte Bırakır
Artan ihtiyaçların giderilememesi insan psikolojisini olumsuz yönde etkiler. Bunu şöyle bir örnek üzerinden açıklayabiliriz: Bundan yaklaşık 60 yıl öncesine kadar insanların “internetim çekmiyor” diye bir problemi yoktu.
Modernitenin ve teknolojinin yaygınlaşmasıyla insanların ihtiyaç alanları genişledi ve bu artan ihtiyaçların da insan doğası gereği karşılanması gerekiyordu. Ancak bu ihtiyaçların bir hayli artması, insanların tamamına yetişmesine imkân tanımıyordu. Bu ihtiyaçların karşılanamaması insanın moralini bozup dolaylı yoldan psikolojisini etkiler.
2) Toplumsallaşmanın Artması
İnsan psikolojisini etkileyen en büyük faktör, çevresindeki diğer insanlardır. Biyolojik ruhsal bozukluklar bunun dışında kalır. İnsanın iç dünyasını, karşısındaki insanla olan iletişimi bir hayli etkiler.
Birçok psikolojik problemin ana sebebine baktığımızda, bu konuda insanın yaşadığı travmaların büyük bir rol üstlendiğini görürüz. Ve bu travmaların birçoğu, insanın kendi kendine geliştirdiği sorunlar değil; karşı taraftaki kişiyle olan iletişimiyle ilgilidir.
Gelişen dünyada etkileşimin daha kolay bir boyut kazanması, insanların diğer insanlarla olan iletişimini bir hayli artırmış durumda. Bu da bu etkileşimlerin birçok zaman olumsuz sonuçlanmasına yol açmaktadır.
3) Artan Madde Kullanımı ve İkili İlişkilerdeki Toksiklik (Karşı Cins)
Günümüzde bunlar, insan psikolojisini etkileyen iki büyük etkendir.
İkili İlişkiler:
İkili ilişkilerde elde edilemeyen sonuçlar psikolojiyi kötü yönde etkiler. Son zamanlarda da bu sebepten ötürü intihar vakaları artmış durumda.
Bu intiharlardaki en büyük düşünce “ya benimsin ya da toprağınsın” ifadesinde gizlidir. Burada bir kabullenememe ve inkâr düşüncesi söz konusudur. İnsanoğlu bazı durumları sonuçlandırmayı bir hayat mottosu hâline getirir.
Temel düşünce şudur: “Bu istediğim olmazsa yaşamamın bir anlamı yok.” Ve istek hayata geçirilmediği zaman maalesef intiharlar kaçınılmaz bir duruma geliyor.
Artan Madde Kullanımı:
Zamanın ilerleyişi, bu maddelerin çeşitlenmesini ve tedarik yollarının kolaylaşmasını sağlamıştır. Bu maddeler insanı sadece çok kısa vadede rahatlatır. Uzun vadeli bir çözüm değildir.
Aksine, insan psikolojisi üzerinde kötü etkiler bırakıp bağımlılık yaratır. İlerleyen süreçlerde vücut, bahsi geçen bu ürünlerin içinde bulunan etken maddelere ihtiyaç duyar. Bu ihtiyacın karşılanmaması da insanı intihara kadar sürükleyebilir.
4) Yalnızlık Duygusu
Şimdi gözümüzü kapatıp bundan yaklaşık 400–500 yıl öncesine gidelim. Bu dönemlerde insanlar arasındaki bağ daha güçlüydü; halk arasında daha çok “imece” dediğimiz usul hâkimdi. Bir insanın ihtiyaçları, kişiler tarafından ortak bir şekilde çözülürdü.
Günümüzde ise özellikle erkek çocuklar arasında bunu daha çok görüyoruz. Yaş ilerledikten sonra aile tarafından olan destek kesilmeye başlıyor. Bu da kişinin hedeflerine ulaşmasında kendini yalnız hissetmesine yol açıyor.
Bu yalnızlık bir de başaramama duygusuyla bütünleşince, insan psikolojisinin bozulması kaçınılmaz hâle geliyor. Ve maalesef bu “yetememe” duygusu kişiyi intihara kadar götürebiliyor.
Kader Meşe
Yorum Yaz