İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
Eğer anlatacaksan bize hikâyeler,
Olsun içinde ecdadımızdan örnekler.
Ey her şeyde yücelmeyi uman,
Umduğuna ulaşamazsın çalışmadan.
Bil ki kişiyi edepsiz kılan cehlidir
Hem ışık görmeyen gözlere gizlidir
Kalma sakın yerinde kıymetin gizlenir
Derinlerde incinin kadrini kim bilir!
İlim içinse gurbet bakma dönüp geriye
Tartışmasız çıkarsın her zaman ileriye
Misk kokar mı hiç başta, kalsa ceylân içinde
İnci kokar mı tâca, kalsa deryâ içinde
Senedi yoktu vardı dâr-ı ukbâya
Ne emeller yatar toprağın bağrında.
Haydi veda zamanı deyince dostlar artık,
Onlar inci döktü gözlerinden bize akik,
Boşaldı üstümüze şerab misali ayrılık,
Sekri bitmez onun asla başımızdan artık.
Aktı artlarından gözyaşlarım oluk oluk,
Ben değilim dostlar, içimi yakan ayrılık.
Niyetidir insanın ruhuna veren heyecan,
Muradı olsun kılmasa da zafer Hazreti Yezdan.
Yürümene bak bıraksa da seni yolda vasıta,
Allah verir ecrini bil ki sen gidersen yolunda.
İlim elde etmekten uzaklaşılınca şu şiir söylenmiştir
Ne elim ne ayağım tutar oldu bak şimdi,
Kağıt kalem dostumdu bırakıp gitti beni.
Elif elif dokur insanoğluna ilmini,
Elemim yoktu yazardım cildlerce eseri,
Bil ki, ilim ancak âmil olanın sevinci,
Amelsiz ilim olmaz kemeselilhimari
Bir de ilim, sahibinin hüsnü ve şerefi,
Âmil olsa talebe ilim olur alemi.
Daima istedim ve yazıp durdum ben ilmi,
Bir kemikle bir deri olana dek pîr-i fâni.
Yüce payeye varmak için ilerledim hep yavaşça
Ancak canını dişine takanlar ulaştılar ona
Çoğu bırakarak gitti dayananlar kaldı bu yolda
Kucakladı onu kim sabırlı ve de kararlıysa
Sanma sakın ha yüce paye çiğnenir kolay lokma
Acı ilacı içmedikçe bulmazsın şifayı asla.
Yeğdir bana ilim için uykusuz geceler,
Şu dünyanın zineti, yanında kaç paha eder,
Neşe ve sevinç bulduğum zor bir mesele,
Dünya şerabından daha tatlı ve daha güzelce,
Kalem cızırtısı kağıdımın üzerindeki,
Daha hoş değil ondan ehl-i aşkın namesi,
Ve tefe parmakların vurması,
Ondan hoştur elimin kağıda teması.
Arzuları için çalışana eylerim nida,
İlimde aldığım rütbeden kalır daha aşağıda,
Sen uyurken gece, ben seferiyim daima,
Yapamam senle teşrik-i mesai asla.
Yükseldikçe kişi daha da yükselir isteği,
Küçük insanlarsa küçük şeylere olur kani.
Gönül büyükse eğer kişide,
Beden yorulur onun peşinde.
Her ne zaman acıktımsa set çektim önüne,
Çeşit ne bilmedim, kani oldum tek öğüne.
İlim için sabreden nail olur maksada,
Güzele talip olan kıyar pek çok masrafa.
Yüce olanı iste, tevazuyu bırakma,
Yoksa zillet yapışır ömür boyu yakana.
Bir kuru ekmek yetmez mi açlığa?
Ne gerek var, iç çekmeye tasaya
Varacaktır ölüm adil karara
Kul mu sultan mı bakmadan makama.
Ne sema inciyle yağsa, boşalsa
Ne de arz taşsa altınla umrumda
Nasılsa kalmam hayatta azıksız
Düşsem de bir gün toprağa mezarsız
Gönlüm geniştir sultanlar misali
Nefsim hürdür, ağır görür zilleti
Ömrümce bir lokmaya etsem kanaat
Ne umayım kuldan hayır hasenat?
Dediler zenginliğe var tevazuyla
Tevazunun aslı fakirliktir oysa
İki şey engeldir mülkle aramızda
Biri zaman diğeri dokunması gururuna
Denilse ki, bu kolaydır ne var bunda?
Lakin ne erler var benden daha zorda
Yaşadıklarım takati aşmadıkça
Sesim çıkmaz vursunlar sabır taşıma.
Gelmedikçe ekabirden bir teklif sana
Sen sen ol da sakin ha birine el açma!
Hep zorlayıp durmuştur beni şu hayatım,
Fakat, üstünde olan bendim hep zamanın.
Gösterince bana zaman düşmanlığını,
O da gördü nasıldır sabrımın cevabı
Sabra öyle sabretti ki, sabır imdat diledi,
Sabredenler imrenip “sabırdan sabırlı” dedi.
Sıkıntıya düştüğümü arkadaşım bilmedi,
Ben ondan müstağniyim, o benden müstağni,
Haya duygum izzet-i nefsimin koruyucusudur,
Nezaketim ilim yolunda yoldaşımdır.
Şayet kendimi düşürüp dökseydim yüzsuyu,
Zenginliğe ulaştıran en kolay elbet buydu.
Dedim ki bana vefalı bir dost gösterin yarenler,
Bu öyle pek mümkün değil dediler.
Eğer bulursan birini samimi cana yakın,
Ne saadet bırakma peşini sakın.
İlimden aziz bir şey yoktur bana,
İlimden hayrı aramam bir dost da,
Zillettir kaynaşma sakın insanlarla,
Bırak onları hep aziz olarak yaşa.
Sorduklarında bir gün halim,
Derim ki iyiyim yok bir ihtiyacım.
Elbet bir gün feraha çıkarım,
Sarsa da gönlümü ğumum (gamlar, kederler)
Arkadaşım kedim ve şu mum
Kitaplarım ise enis-i ruhum.
Kitabını kaybeden kaybetmiş gibidir şuurunu,
Kitabını kaybetmektir felaketlerin en korkuncu.
Sattım yirmi yıldır dost olduğum kitabımı,
Ona olan iştiyakım ve muhabbetim daha da arttı.
Onu hiç satmam diyordum zannımca,
Borçların götürse de beni zindana.
Fakat fakirlik, zayıflığım,
Ve küçüklüğümdendir gözyaşlarım.
Fakat sahip olmadı gözyaşlarım geçmişte,
Hüzünle dağlanmış bir kalbin sözlerine.
Ey cömert ana bu ihtiyaçlar,
Cimri zenginler yüzünden ortaya çıkar.
Kitapları yanan bir Hoca şöyle söyledi
Kitaplarına üzülmeyesin Siraceddin,
Dokundu onlara diye ateşten diller,
Sen onları Allah’a kurban ettin,
Ateş kabul olunmuş kurbanı yer.
Her iyilik yapmak isteyen buna başlayamaz,
Her başlayan da bunu tamamlayamaz.
Kim ilim uğrunda sabrederse ulaşır isteğine,
Kim bir güzeli isterse harcar varunu yoğunu sevdiğine.
Kim her şeyden daha değerli görmezse ilmi,
Onu iflah etmez başka şey ölümden gayri.
Daldığında düşüncem tefekkür denizine,
Ulaşmak için ilmin gizemli incilerine.
Dünya meliklerinin malı yok gözümde,
Kitaplarımla ulaştım ben Mina’ya
Ulaşmadım ne büyüyle ne efsunla.
İlimde gurbetin önemi ve çekilen zorluklara dair bir şiir
Geceler boyunca vardır nice yolcu,
Yastığı ya devesidir ya elinin avucu.
Melikler hükmeder bütün ademoğluna,
Ve bütün meliklere hükmeder ulema.
İlim ehillerine ve ilim toplantılarına yazılmış bir şiir
Her ziyaret ettiğimde gördüm onları ehl-i hilm,
Her taraftan gelirler dolar taşardı gönüllere ilim,
Takva bahçesinden ve ilim kasesinden sunulur hiç kurumazdı dilim,
Hiçbir münakaşa duyulmaz herkes birbirinin dilinden salim,
Sanma bu cehaletten, değişik silahlarım var şaşmaz hedefim,
Her biri mis kokulu bir çiçek her biri zeka fışkıran bir âlim.
Abdülfettah Ebu Gudde
Çevirenler: Recep Orhan Özel ve Semih Yolaçan
"İlim Yolunda Sabır" kitabı
Hocalarımıza şükranlarımızla..
Yorum Yaz