İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, 19 Ekim’de yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimine hazırlanıyor. Bu seçim, yalnızca yeni bir cumhurbaşkanını belirlemekten ibaret değil; aynı zamanda Kıbrıs Türk halkının geleceğini, yönünü ve uluslararası arenadaki duruşunu da tayin edecek.
Yakın geçmişte Mustafa Akıncı dönemi, özellikle Rum tarafıyla federasyon temelinde yürütülen müzakerelerle hafızalarda yer etti. Ancak Crans-Montana’dan başlayarak, Rum tarafının “eşitlik” kavramını kabul etmeyen tavrı, bu müzakerelerin neden çıkmaza girdiğini açıkça gösterdi. Türk halkı bir kez daha anladı ki, Rumların zihninde Kıbrıs Türkleri hâlâ “azınlık” olarak görülüyor.
Oysa Kıbrıs Türkleri, bu topraklarda varlığını kanıyla, canıyla savundu. 1963’ten başlayarak 1974’e kadar geçen dönemde verilen mücadele, Erenköy’den Lefkoşa sokaklarına kadar bir varoluş savaşıydı. Bu savaşta en kritik rolü ise şüphesiz Türkiye üstlendi. 20 Temmuz 1974 Barış Harekâtı, yalnızca bir askerî operasyon değil, aynı zamanda Kıbrıs Türk halkının varlığını güvence altına alan tarihî bir dönüm noktasıydı.
Bugün geldiğimiz noktada Kıbrıs Türklerinin önünde bir tercih var: Federasyon masalına dönmek mi, yoksa Türkiye ile omuz omuza iki devletli çözüm yolunda ilerlemek mi? 19 Ekim’de yapılacak seçim, işte tam da bu tercihin sandığa yansıyacağı kritik bir dönemeç olacak. Kıbrıs Türk halkı, yarım asrı aşan bir süredir Rum tarafının eşitlikten ne kadar uzak olduğunu yaşayarak gördü. Sayısız müzakere, sayısız masa, sayısız umut... Sonuç? Hep aynı: Rum tarafının azınlık gördüğü Kıbrıs Türklerini ikinci plana itme çabası.
Buna rağmen hâlâ federasyon hayaliyle oyalananlar var. Federasyon, artık bizim için bir çözüm değil; olsa olsa bir kısır döngü. Rum tarafı, Türklerle eşitliği kabul etmedikçe federasyon masası sadece bir aldatmaca olmaktan öteye geçemez.
Ana muhalefet adayı Tufan Erhürman, ısrarla federasyon çizgisinde yürümekte ya da yürütülmekte... Ancak Kıbrıs Türk halkının beklentisi artık bu değil. Halk, yıllardır Rum’un “evet” demeyeceği bir masaya zincirlenmek istemiyor. Bizim gerçekliğimiz, iki devletli çözüm. Eşitlik ancak böyle mümkün olur.
Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Ersin Tatar ise, iki devletli çözüm perspektifi ve Türkiye ile yakın iş birliği çerçevesinde KKTC’nin güvenliği ve geleceği üzerinde duruyor. Tatar’ın stratejisi, Kıbrıs Türk halkının güvenliğinin Türkiye ile olan bağla sağlanabileceği ve adada güçlü bir Türk varlığının sürdürülmesi yönünde.
Oysa Erhürman’ın politikaları Türkiye ile uyumlu değil. Türkiye ile ters düşmek, Kıbrıs Türk halkını yalnızlığa, çaresizliğe iter. Küçük bir ada devleti olarak, tek dostumuz ve en büyük destekçimiz olan Türkiye ile omuz omuza yürümekten başka bir seçeneğimiz yok.
Kıbrıs Türk halkının önünde net bir yol var:
Ya federasyon masalıyla vakit kaybedip geleceğimizi tehlikeye atacağız,
Ya da iki devletli çözümü kararlılıkla savunarak, Türkiye ile birlikte güçlü yarınlara yürüyeceğiz.
Tarih, halkların doğru zamanda doğru tercihi yapıp yapmadığını yazar. Bizim tercihimizi yanlış yapmaya tahammülümüz yok.
19 Ekim’de yapılacak seçim, Kıbrıs Türk Halkını sağlam bir zeminde mi ilerletecek yoksa tartışmalı seçenekler üzerinden belirsizliğe mi sürükleyecek, bunu belirleyecek bir dönemeç olacak. Seçim, hem Erhürman’ın federasyon odaklı yaklaşımı hem de Tatar’ın Türkiye ile uyumlu iki devletli çözüm vizyonu üzerinden KKTC halkına önemli bir tercih sunuyor.
Taha Ramazan Güneş
Yorum Yaz