15 TEMMUZ DİRENİŞİ | İlim ve Medeniyet

15 Temmuz gecesi yaşanan darbe teşebbüsü tarih sayfaları karıştırıldığında geçmişteki darbeler ile epeyce bir farklılık arz ettiği görülmektedir. Dünya siyasi tarihinde eşi benzeri bulunmayan olaylar silsilesini içerisinde barındıran bu kalkışmanın, bir sivil direniş ile akamete uğratılarak püskürtülmüş olması, üzerinde hassasiyetle durulmasını zaruri hale getirmiştir. Türkiye’de iktidarı illegal yollardan ele geçirmenin temel aracı olan darbe mekanizması geçmişten günümüze değin politik bir kart olarak kullanılagelmiştir. 15 Temmuz Darbe Girişimi, Türkiye’deki darbe kültürünün geleneksel cazibesini yeniden diriltmiş ve aynı zamanda geleneksel çerçevenin ötesine geçen davranış biçimlerini sergilemiştir. Her bileşenin hesaplandığı darbe girişimini akamete uğratan faktör ise halk kitlelerinin direnişi olmuştur. Şimdi darbe teşebbüsünün püskürtülmesinde rol oynayan bu direniş harekatının önümüze koyduğu resmi okumaya çalışalım.

Sorumuz şu: ‘‘Halkın direnme hakkı hangi şart ve durumlarda söz konusu olabilir?’’ Öncelikle 15 Temmuz Darbe Girişimi karşısında gösterilen yüksek mukavemet örneğinin zihnimde John Locke’un direnme hakkı meselesini uyandırdığını belirtmeliyim. Locke’a göre insanların temel hak ve özgürlüklerinin can ve mal güvenliğinin ortadan kalkması durumunda devlet meşruiyetini kaybeder. Bu durumda halkın direnme hakkının doğacağına vurgu yapılır. Yöneten ile yönetilen arasındaki karşılıklı güvenin ortadan kalkması, halkın özünde sahip olduğu hürriyetlerinin adaletsizce ipotek altına alınması ve bireylerin yaşam sınırlarının daraltılması itaat etmenin asıl şartının yok edilmesine sebep olur. Tarih sayfalarını biraz karıştırıp direnme hakkı üzerine araştırma yaptığınızda Türkiye’deki 1961 Anayasası’nın başlangıç kısmındaki şu ifadelerle karşılaşırsınız: ‘‘Tarihi boyunca bağımsız yaşamış, hak ve hürriyetleri için savaşmış olan; Anayasa ve Hukuk dışı tutum ve davranışlarıyla meşruluğunu kaybetmiş bir iktidara karşı direnme hakkını kullanarak 27 Mayıs 1960 Devrimini yapan Türk Milleti…’’ 27 Mayıs Darbesi’ni yapan cuntacıların hazırladığı darbe anayasasında da vurgulanan direnme hakkına 15 Temmuz ile artık farklı bir açıdan bakmamız gerekiyor.

Locke’un direnme hakkı konusundaki düşünceleri devrimci sol olarak tabir edilen Marksist-Leninist ve Maocu çevrelerce sürekli istismar edilmiş. Türkiye’de de başarıya ulaşan 1960 Darbesi, direnme hakkı üzerinden devrimsel bir motif yaratmaya çalışmış. Ancak bizim yaşadığımız olaylarla bir farklılığı var. 15 Temmuz 2016, klasik direnme hakkının tamamen değiştiği gün olmuştur. Zira meşruiyeti girdiği seçimlerde halk oylarıyla tescillenmiş olan cumhurbaşkanı ve hükümet yetkililerinin hiçbir meşru ve akli temele dayanmayan bir grup çeteci(FETÖ) asker tarafından görevden el çektirilmeye çalışılması sonrası yaşananlar teyit edici niteliktedir. Yasal ve demokratik yollarla iş başına gelen bir hükümetin askeri bir kalkışma ile alaşağı edilmesine yönelik girişim halk direnişiyle karşılaşmıştır. Geçmişteki darbelerin Türkiye’de nasıl sonuçlar doğurduğu göz önünde tutulduğunda halk özgürlüklerini, iradesini ve geleceğini savunmak ve korumak adına cuntacıların karşısına çıkmıştır. Toplumun ülke topraklarındaki egemenlik haklarını işgalcilere bırakmak istememesi ve sonuna kadar direnme hakkını kullanarak ulaştığı bu zafer unutulacak türden değildir. Tarihte hiçbir darbe girişimi bu denli bir halk direnişiyle karşılaşmamış ve akamete uğratılmamıştır. Bu nedenle çok değerlidir, kıymeti büyüktür. Locke’un direnme hakkı 15 Temmuz’da ilk kez, meşru bir otoriteyi yıkmak isteyenlere karşı uygulanması açısından dünyada tektir. Halk, devletin gerçek sahibi olduğunu ve siyasal değişimlerin ancak kendi iradesinde saklı olduğunu göstermiştir.

88062Toplumun darbe teşebbüsü karşısında gösterdiği refleksin böylesine senkronize olmasında güçlü bir liderliğin payı büyüktür. Cumhurbaşkanımız Sayın Tayyip Erdoğan’ın önderliği halkın inancını pekiştirmiş ve direnişi başarılı kılmıştır. Belirtilmelidir ki bütün bir milleti aptal yerine koyup aşağı gören gruplar eninde sonunda yenilgiye uğrar. Bir kitle hareketinin kuvvet kullanmak suretiyle sindirilebileceği inancı 15 Temmuz itibariyle sona ermiştir. Bu direniş, genel savaş tehlikesinin büyük oranda kaybolduğu günümüzde, hizaya getirilmek istenilen ülkelerde hayata geçirilen darbelerin miadını artık doldurduğunu göstermiştir.

Demokrasi misyonerliği yapan AB ve ABD’nin darbeye karşı tutumları demokrasiden çıkartılan mananın karmaşıklaştırılmasına neden olmaktadır. Tüm dünyada demokrasi ileri bir felce uğratılmışken Türkiye’deki direniş, demokrasi etiketine iade-i itibarını geri kazandırmıştır. Uluslararası politikayı ve temel değerleri konjonktürel ve ulusal çıkarlarına göre istismar eden ve kendi ölçütlerine göre ayarlama özgürlüğüne sahipmiş gibi hareket eden güçler, elbette Türkiye’deki darbe karşıtı direnişi görmezden gelecektir. Darbe ile tükenmiş, bozguna uğramış, bölünmüş ve perişan bir Türkiye hayali fazla ince hazırlanmıştı. Ancak milletin ilk baştan itibaren tereddütsüz biçimde ve inançla karşı koyma ihtimali hesap edilememiştir. Askeriyeyi politikaya etki etmede ısrarlı bir şekilde kullanma ve bu yolla yıpratma girişiminin son örneği, kendi vatandaşına, kendi silah arkadaşlarına, kendi meclisine ve kurumlarına ateş açacak kadar cinnet noktasına ulaştırılmıştır. Sonuç itibariye dünya siyasi tarihinde eşi görülmemiş bu kalkışma, inançlı halk iradesinin dirayetli güçlü liderlik ile bütünleşmesiyle bertaraf edilmiştir.

Türkiye’deki bu direniş, demokrasisi sallantılı ve tehlike altında olan dünya ülkelerine büyük bir örnek olmuştur. Türkiye ve Türk halkı bu darbe girişiminde vatanını, değerlerini ve özgürlüklerini korumak adına deyim yerindeyse işgal karşıtı reaksiyonunu sergilemiştir. Bir tarih yazılmıştır. Ancak dünya sağır ve dilsizdir. Buna rağmen asla unutulmamalıdır ki; Türkiye 15 Temmuz direnişi ile sadece darbeyi ve darbeci zihniyeti püskürtmemiştir. Aynı zamanda tüm dünyada havariliği yapılan demokrasinin şeref ve haysiyetini kurtarmıştır!

Abdulkadir AKSÖZ

Yazının ilk yayınlanma tarihi: 22 Temmuz 2016

Avatar photo

Abdulkadir AKSÖZ

Political Science Indian Subcontinent Studies [email protected]


3 comments

  • Hasan Hadi

    23 Temmuz 2016 at 20:55

    Rabbimize sonsuz şükürler olsun… Bu darbenin asıl gayesi sadece Türkiye hükümetini düşürmek değil, aynı zamanda Alem-i İslam’ın dirilişine ket vurmak, Alem-i İslam’ı uyutmaya devam etmekti.
    Rabbimize sonsuz hamd u senalar olsun ki, bizi uyutmadı, kalbimizden korkuyu aldı, bizlere cesaret verdi ve bu mel’un darbenin karşısında ayaklarımızı sabit kıldı.

    Yanıt

  • Burcu Taşkın

    24 Temmuz 2016 at 18:39

    Toplumsal bir reaksiyon gösterildi. Bu Türkiye için büyük bir şans olabilir. Direnme hakkı üzerinden ele almanız anlamlı olmuş.

    Yanıt

  • Enes akgun

    25 Temmuz 2016 at 13:46

    Bu alcakca darbe girisimi uzerine okudugum en guzel yazilardan biri devamini bekleme dilegiyle…

    Yanıt

Leave a Reply to Burcu Taşkın Cancel Reply

Mail adresiniz gizli kalacaktır.


Biz Kimiz?

Gayemiz, asırlardır mirasçısı olduğumuz medeniyetin gelişimine katkı sağlamak adına kurduğumuz ilim halkasındaki ilmî faaliyetleri geniş kitlelere ulaştırmaktır.

Cemiyetimizde, genç ve hareketli yazar kadromuz ile Siyaset, Hukuk, Ekonomi, Sosyoloji, Edebiyat ve Tarih gibi ilmî alanlarda gerek akademik gerekse de gündeme ilişkin yazılar kaleme alınmaktadır.


İletişim


Küçük Çamlıca Mahallesi, Filiz Sokak, No:3
Üsküdar/İstanbul