İlim ve Medeniyet

MAVİ MİNİBÜS GELMESE OLMAZ MI?

Her Seferinde Nur Topu Gibi Bir Ayrılığımız Oluyor; Sabahın erken saatlerinde ayrılık niyetiyle vuku bulan 43 dakikalık bir serüven… “Ölüm ve ayrılık sırrını keşfedenlere.”



06:00

-Hazır mısın oğlum?

-Iııım, Henüz değil anne.

-Acele et, yola çıkıp bekleyelim; minibüsü kaçırırız yoksa.

-Minibüs mü?

-Anne, babama söylesen, beni yarın arabayla sabah erkenden bıraksa havaalanına…

-Olmaz oğlum, baban çalışıyor. Hem bizim arabamız yok ki. Böyle bir şey için başkasının arabasını ödünç almaz zaten baban. Sen vilayete gidip bu gece halanda kal. Yarın da oradan havaalanına geçersin.

(Offf ya bizim köy ne kadar garip bir yer, günde sadece bir minibüs kalkıyor. Sabahın köründe ilçeye gidip ikindiden sonra geri dönüyor. Ne var sanki akşamları da ilçeye giden minibüs olsa. Annemle beraber en azından birkaç saat daha geçirmiş olurum.)

-Anne, ben burada kalsam. Yıllardır okula gidiyorum. Bir kere de evde durayım ha olmaz mı?

-Olmaz oğlum. Sen okuyup büyük adam olacaksın. Biz de seninle gurur duyacağız. Bütün bunların kıymetini o zaman anlayacaksın. Hadi acele et, yoksa minibüs gidiyor bak.

( Olmazmış! Büyük adam olacakmışım. Ben büyük adam olmak istemiyorum ki…  Ne var sanki halimde? Büyüyünce ne olacak yani? Hep böyle küçük kalayım. En azından annemin yanında dururum. Hem fena mı olur? Annem de büyümez. Gül gibi yaşayıp gideriz işte. Annem çok garip. Herkes kendi gibi büyüsün istiyor iyice.)

-Off anne ya.

-Anneye of denmez! Bak oğlum, oraya gidince dikkat et, hastalanma, öğretmenlerine saygıda kusur etme. Derslerine iyi çalış. Sakın kavga etme arkadaşlarınla. Namazını ihmal etme ki, Allah da sana yardım etsin. Üstünü başını kirletme. Temizliğine dikkat et. Oyun oynayıp terleme. Yemeklerde beğenmemezlik yapma, karnını iyice doyur. Babanın sana verdiği parayı har vurup harman savurma. Bizi ihmal etme, dua et.

( Dersmiş, okulmuş. Yok, temizliğe dikkat etmiş. Allah bilir, şimdi okul ne haldedir. Yurtta yine etraf pislik içinde yüzüyordur. Ranzanın altı bir karış toz bağlamıştır. Yatağa gelince, renk değiştirmiş yırtık pırtık çarşaflar, terleye terleye beyazdan sarıya dönmüş yastıklar derken. Düşününce bile gidesi gelmiyor insanın. Yok yok bunları şimdi başka tarafa bırakayım. Annemi düşüneyim. Hasret kalacağım yüzüne. Bol bol gözlerine bakayım. Normalde bu kadar yakışıklı değilim. Annemin göz bebeklerinde ne kadar karizma olmuşum. Yurdun girişindeki ayakkabılık temizlenmiş midir acep? Midem bulandı. Başka şeyler düşünmeli. Bu nasıl bir hayat tarzı? İnsan kirli çoraplarını ayakkabılıkta kalıp bağlayana dek unutur mu? İyisi mi anneme bakayım. Bunlardan uzak durmalı. Başım dönüyor. Karnımı iyice doyurup, beğenmemezlik etmeyecekmişim. Annem mutfağın halini görse bir daha ömrü hayatı boyunca yemek yemez. Kahretsin. Fayanslar yapış yapış. Her taraf yağ içinde yavaş yürümezsen her an yağlı zeminde kapaklanabilirsin. Düşünme bunları. Bu nasıl bardak, parmak izi ve yağdan içindekilerin rengi değişmiş. Lanet gelsin. Düşünme. Düşünme! Gitmesem olmaz mı?)

-Anne, ben okuldayken seni çok özlüyorum biliyor musun?

– Oğlum, sen yokken ben de seni çok özlüyorum. Abin ve kardeşin evde olmazsa inan duvarlar üzerime üzerime geliyorlarmış gibi hissediyorum. Ama okula gitmek zorundasın.

(Üzdüm galiba annemi. Ne gerek vardı şimdi. Özlüyor olabilirim ama her türlü gideceğim. Yani başkasını üzmeye ne gerek var. Her seferinde bir şey kırılıyor içimde. İşin kötüsü kırılması değil, on yıl oldu artık alıştım kırılmalara. Ama saplanışı canımı acıtıyor. Öksürüp atmaya da gelmiyor. Öksürdükçe daha da batıyor. Bak işte yine öksürdüm, annem çok üzüldü ben öksürünce. Bu seferki öksürmem bana çok pahalıya mal oldu. Kan kaybediyorum. Üşümeye başladım. Bu ayrılıklar her seferinde benim umrumda oluyor. Onlar alışmış sanırım. Aitlik diyorum yani. İnsan kendini ait hissetmiyor ya da insan oraya aitmiş gibi kabul edilmiyor. Çok üşüyorum. Eve mi dönsem, sobanın başında battaniyeye sarılıp uyursam bir daha öksürmem ve hiç üşümem. Yok yok olmaz. Öksürük krizlerim tutar MaazAllah. Annem daha çok üzülür ve ben daha çok üşürüm. Kocaman adam oldum bunu düşünebilirim. )

-Anne, abim ve kardeşim gelmeyecek mi beni uğurlamaya. Hem dönüşte beraber dönersiniz eve. Ha olmaz mı?

– Gerek yok oğlum. Ben dönerim bir başıma. Sabah çok erken uyandırmayalım şimdi onları. Rahatsız olmasınlar. He mi?

( Yok rahatsız olacaklarmış. Olsunlar. Ne olur ki yani. Ama ben biliyorum. Annem yine eve dönerken benim hasretime dayanamayıp, ağlayacak işte. Kardeşlerim yanında olursa ağlayamaz. Utanır. Sıkılır. Rahat rahat, hüngür hüngür ağlamak ister o şimdi. Ama ben de çok ağlıyorum. Üstelik utanarak. Geceleri yorganı başımdan yukarı çekmeyegöreyim kimse duymasın diye utanarak. Erkek adamım ben. Ağlıyorum işte. Zaten erkek adam ağlar yani. Erkek oğlan ne yapsa yeridir ya da. O değil de, ben de sabah erken uyanınca çok rahatsız oluyorum. Gitmezsem yani olmaz mı?)

-Anne hadi gidelim. Hazırım ben.

– Ayakkabılarının ucunu yere vurma oğlum. Çabuk eskir dikkat et.

– Peki anne. Anne, ben dün gece bir rüya gördüm biliyor musun?

-Neymiş oğlum, anlat bakayım hem yolda zaman geçer.

– Anne benim okulum bitmiş artık, eve gelmişim. Senin yanına bütün hayatımı buraya taşımışım. Artık hiç senden ayrılmayacakmışım. Sonra başımı senin dizine yatırmışım…

Sonra…

…Sonra…

…Sonra…

…Sonra…

– Hah işte, minibüs de geldi. Hadi Allah’a emanet. Allah birini bin etsin. Ayağına taş değdirmesin. Hakkında hayırlı olanı nasip etsin. Seni çok seviyorum yavrum. Gel bakalım, seni kocaman öpeyim…

– Ama rüya bitmedi anne. Gitmesem…

  06:43



Bakalım bu gün nasibimizde ezberlenecek hangi şiir varmış:

 

     Seyyah oldum gezdim gurbet elleri

            Kar etti canıma yeter ayrılık

            Anlatayım başa gelen halleri

            Ölümden çok çektim beter ayrılık

            Gurbet eli bizim için yapmışlar

            Çatısını çok muntazam çatmışlar

            Ölüm ile ayrılığı tartmışlar

            Elli dirhem fazla gelmiş ayrılık

            Karac’oğlan der ki telkin verince

            Ötüşür bülbüller gonca gülünce

            Ben orda yar burda böyle kalınca

            İster ölüm olsun ister ayrılık

       KARACAOĞLAN


Oktay KAYMAK

Exit mobile version