Bir Sapkın Dinî Hareket olarak Kadîyânîlik-2

İSLAM TARİHİ

Gûlam Ahmed, 2 Kasım 1904’te kendisinin Müslümanlar ve Hristiyanlar için mehdi ve mesih olduğunu iddia ettiği gibi, Hindular için de Tanrı Vişnu’nun iki şahsiyetinden biri ve insanın Tanrı’yı tanımasının aracı olan Krişna-Avatar olduğunu ilan etti.

Bir Sapkın Dinî Hareket olarak Kadîyânîlik-2

Kadîyânîliğin çıkış noktasından ve temel bazı inançlarından geçtiğimiz yazımızda bahsetmiştik. Tabii ki Kadîyânîliğin bu aşırı iddiaları ne Müslümanlar ne de Hristiyanlar tarafından kabul gördü. Gûlam Ahmed’in bu fikirlerine karşı bazı Müslüman âlimler onun küfrüne dair fetvalar çıkardılar. Hem Müslüman hem de Hristiyanlardan gelen tepkilere aldırmayan Gûlam Ahmed, fikirlerini çeşitli eserlerle anlatmaya ve yaymaya devam etti.

Eserlerini neşretmekte büyük bir sebat gösteren Gûlam Ahmed, muhaliflerinin çeşitli belalara ve kötülüklere maruz kalacağına dair kehanetlerde bulundu. Fikirlerini sadece Hindistan ve çevresine değil, bütün dünyaya duyurmak isteyen Gûlam Ahmed, İngilizce olarak eserler kaleme aldı. Ardından, İngiliz hükümetine bağlılığını dile getirdiği ve adalet ile iyilik yıldızı olarak gördüğü kraliçenin duacısı olduğunu açıkladığı kitaplar yazdı.

Takvimler 11 Nisan 1900 tarihini gösterdiğinde Gûlam Ahmed, Arapça bir hutbe irad etti. Bu hutbenin iradından bir sene sonra, hutbe yazılı olarak yayımlandı. Yazılı olarak yayımlanan bu hutbeden sonra, taraftarlarından Mevlevî Abdülkerim onun için “nebi” ve “resul” sıfatlarını kullandı. Taraftarlarından bazıları, Gûlam Ahmed’in böyle anılmasından rahatsızlık duyduklarını belirtip itiraz etseler de, Gûlam Ahmed onların itirazlarına kulak asmadığı gibi tevile gitti. Kendisinin “yeni bir kitap getiren kişi” manasında peygamber olmadığını, nübüvvetin “Allah’ın has ve seçilmiş bir kulu” manasında değerlendirilmesi gerektiğini iddia etti. Gûlam Ahmed’in peygamberlik noktasındaki bu iddiaları, ölümünden sonra taraftarları arasındaki ayrımın sebebini teşkil etmektedir.

Kadîyân grubunun mensupları onun gerçek manada nebîliğini ileri sürerken, Lahor grubu Hz. Muhammed’in (sav) son peygamber olduğunu; ondan sonra hakikî veya mecazî manada hiçbir nebinin gelmeyeceğini ve Gûlam Ahmed’in sadece müceddid yahut mesih ve mehdi olduğunu ileri sürdü. Gûlam Ahmed, 2 Kasım 1904’te kendisinin Müslümanlar ve Hristiyanlar için mehdi ve mesih olduğunu iddia ettiği gibi, Hindular için de Tanrı Vişnu’nun iki şahsiyetinden biri ve insanın Tanrı’yı tanımasının aracı olan Krişna-Avatar olduğunu ilan etti.

Bu ilandan dört sene sonra, yani 1908’de Gûlam Ahmed ansızın öldü. 1905 yılında yayımladığı vasiyetine uygun olarak, sağlığında oluşturulan Sadr-ı Encümen-i Ahmediye’nin ileri gelenlerinden hazır bulunanların katılımıyla yapılan seçimde Hâkim Nureddin, mesihin birinci halifesi sıfatıyla hareketin başına getirildi.

Hâkim Nureddin’in yönetiminde cemaatte bazı hadiseler sebebiyle huzursuzluk oluşsa da, herhangi bir bölünme gerçekleşmemiştir. Hâkim Nureddin, 1914’teki ölümünden önce halifeliğe Gûlam Ahmed’in oğlu Mirza Beşirüddin Mahmud Ahmed’i aday göstermişti. Bu arada, Mevlâna Muhammed Ali ve arkadaşları, Gûlam Ahmed’in vasiyetine bağlı kalınarak halife seçilmemesi ve mezhebin işlerini Sadr-ı Encümen-i Ahmediye’nin yürütmesi gerektiğini ileri sürmüşse de, Mahmud Ahmed halife seçilmiş ve böylece cemaat ikiye bölünmüştür. O zamana kadar müntesiplerinin kahir ekseriyeti Kadîyân’da yaşayan Ahmedîlerin bir kısmı, halifelik konusundaki bu ihtilaftan sonra Lahor’a yerleşmiştir.

Kadîyân Ahmedîleri, Mirza Beşirüddin Mahmud Ahmed’in önderliğinde Gûlam Ahmed’in peygamberliğini ve ona inanmayanların kâfirliğini ileri sürmüş ve Mahmud Ahmed’i bütün dünyanın halifesi olarak belirlemiştir. Pakistan’ın kurulması ile birlikte merkezlerini Rabve şehrine taşımışlardır. Mahmud Ahmed, Kadîyânîliğin tüm dünyaya yayılması için çalışmış ve cemaatini başarılı bir şekilde teşkilatlandırmıştır. Yine tanıtım amacıyla çeşitli süreli yayınları farklı dillerde neşretmişlerdir. Mahmud Ahmed’den sonra cemaatin başına, 4. halife unvanıyla Mirza Tahir Ahmed geçmiş, daha sonra da Mirza Masroor Ahmed halifeliği devralmıştır.

Lahor Ahmedîleri, Mevlâna Muhammed Ali’nin önderliğinde Lahor’a yerleşmişlerdir. Sayıları Kadîyân kolu kadar çok olmasa da onlar çok daha faaldirler. Kendi düşüncelerini yaymak için çeşitli ülkelerde faaliyetlerde bulunmuş ve süreli yayınlar yapmışlardır. Lahor Ahmedîleri, Gûlam Ahmed’in peygamberliğinden söz etmemekte; onu sadece bir müceddid ve zaman zaman “mesih-i mev’ud” olarak nitelemekte, kendilerini de İslam’a hizmet eden kişiler olarak görmektedirler.

Kadîyânîlik, İslam’a zıt düşüncelerinden dolayı 7 Eylül 1974’te Pakistan Parlamentosu tarafından İslam dışı ilan edilmiş ve Kadîyânîlik fikirlerine sahip olan kimsenin Müslüman olmadığı duyurulmuştur. Kadîyânîler, nübüvvet, mehdilik ve cihad konuları dışında, İslam’ın temel ilkeleri açısından Ehl-i Sünnet âlimleri gibi düşünmekle birlikte Hanefî fıkhına tabidirler.

Genel olarak bakacak olursak; İslam dininin sapkın kollarında bulunan cihad fikrinin tahrifi, zalim emperyal güçlere karşı sevecen ve yumuşak başlı olma, İslam’ın temellerinden olan kaideleri yok sayma, değiştirme ya da tahrif etme Kadîyânîlikte de görülmektedir.

Minallahi’t-tevfîk

Ahmet Furkan USTA
Ahmet Furkan USTA

2003 yılı Mart ayında İstanbul'da doğdu. İlk ve Ortaöğretimini İstanbul'da tamamladı. Lise eğitimine Aziz Mahmud Hüdayi Anadolu İmam Hatip Lisesi ve Ümraniye Anadolu İmam Hatip Lisesi'nde devam ...

Yorum Yaz