Dil öğreniminde stratejik bir hamle
Dil öğrenirken seçtiğimiz dillerin bir sebebi olmalı. En baştan güçlü motivasyonlarla hareket etmeliyiz. Mesela iş bulmak, daha iyi yaşam şartları, ekonomi, kültür, akademi, ticaret ve birçok sebep sayabiliriz. Bu sebepler ne kadar güçlü ve vazgeçilmez olursa, o kadar iyi olur. Çünkü bunlar bizim pes etmek istediğimizde ve canımız sıkıldığında işimize yarayacak. İlk yoğunlukta öğrendiğimiz dili feda etmeyeceğiz demektir. Eğer güçlü bir sebebimiz ve hedefimiz yoksa dili sadece derste görür geçeriz. Ama ulvi bir gaye edinmek yani ilim için öğrenmek gibi hedeflerimiz olursa vazgeçmeyiz.
Ya sebebini önceden belirle ya da dilin seni götürdüğü yere git. Sebepsiz bir şekilde tesadüfen de dil öğrenilebiliyor. Mesela Anime izleyicileri istemeden belli bir seviye Japonca öğrenebilirler.[1] Bu durumda bu dili kullanmak isteyeceksin. Dil ne kadar zorsa o kadar çok o dili kullanmak isteyeceksindir. Bu dili kullanarak araştırmalar yapacak ve güzel işlere imzalar atacaksındır. Dil seni bir yerlere götürecek ve belki bu senin için hayırlı olacaktır. Ama sen yine de önceden hedeflerini belirlersen güzel olur. Hedefin yoksa ve disiplinin varsa o zaman dil öğrenmeye yine başla. O dil seni umarım bir yerlere götürecektir ve bu gittiğin yerde umarım ülkemiz için faydalı olacağın bir yer olur.
Dil öğreniminde günümüzde İngilizce bilmenin pek bir hükmü kalmadı. Türkiye’de Azerice bilmek gibi bir şey oldu herhalde. Ama yine, hala dili iyi bilen ve kullanan sayısı bence sınırlı. Yurt dışı tecrübesi olanları da bu işe kattığımızda daha da sınırlı oluyor. Mevcut ekonomik durumda yurt dışı olanakları da işi zorlaştırıyor ama iyi bir eğitim evimizin içine kadar girebiliyor. Bilgisayar ve interneti olan bir insan hiçbir ücret ödemeden kendisini çok iyi yetiştirebilir. [2]
Burada sizlere bir tavsiyem olacak. Bunu herkes yapamaz ama yapanlar kazanacaktır mevcut durumda. İngilizce öğrendikten sonra az bilinen bir dil öğrenmeyi düşünebilirsiniz. Mesela Hausa dilini. Afrika’ya ilgi artıyor ve Hausaca bilen biri olarak STK’larda, ilgili düşünce kuruluşlarında çalışabilirsiniz. Özellikle Afrika çalışanlar bu dili öğrenmelidir diye düşünüyorum. Herkes Fransızca/İspanyolca/Portekizce ve Almanca öğrenmesin. Bu diller de öğrenilsin. Bu dillerle ilgili de kitaplar yazılsın ve araştırmalar yapılsın. Hep Batı dillerini çalışarak eksik kalırız.
Az bilinen ama stratejik bir dil olan Malayca ve Endonezce gibi dilleri öğrenmelidir bir genç. Bu diller ile yapacağı iş daha çok olacaktır. Herkesin yürüdüğü yollarda rekabet çok olur. Bu rekabet alanlarında en iyilerden birisi olabilmek sanıldığı kadar kolay değil. Ama rekabetin az olduğu alanlarda yapılan hamleler de çok değerli. Mesela bir Ermenice bilen bir genç birçok iş yapabilir. Ortada bir devlet var. Geçmişte bazı özellikleriyle öne çıkmış olan bir halk var. Bu gibi diller ve ülkeler üzerine araştırma yapmazsak çok şey kaybederiz. Yunanca, Bulgarca ve Sırpça gibi diller öğrenilmeli. Bu ülkelere gidip gelinilmeli. Önemli işlere imza atılmalı. Edebiyat, tarih ve sanat gibi alanlarda çalışmalar yürütülmelidir.
Ömrüm boyunca Rabbim bu şevk, iştiyak ve aşkı verir/devam ettirirse gençlerin dil problemleriyle ilgileneceğim inş. Belki dillerin önemi ortadan kalkacak ama uzun bir süre daha dil öğrenmeye devam edeceğiz gibi görünüyor. Gençlere ve ruhu genç olanlara başarılar dilerim…
[1] Animeler çok sağlıklı değiller.
[2] Güzel bir niyet ve ardından yoğun çalışma olursa güzel olur.