HAYATIMIZ YAĞMURLA KAİMDİR | İlim ve Medeniyet

Avatar photoMuhammed Abdalla Khazin7 Nisan 202311min0

Yağmur, hayatımızda sadece susuzluğumuzu gideren bir şey değildir. Yağmur, hayatımıza renk katan, mutluluk sunan, günlerimizi neşelendiren bir güzelliktir. Yağmur, toprağa, hayvana; insana ve yeryüzündeki bulunan tüm varlıklara hayat sunuyor. Yağmur çiçekten ağaca, çimenden goncaya, bahçeden yeşilliklere, çamurdan kuma ve kayadan yeşilliklere her şeyi renklendiriyor. Yağmur öyle bir şey ki, yaşarken sabırsızlıkla beklediğimiz, beklerken neşe ile özlediğimiz, özlerken gökyüzünden damla damla yağan ve ruhumuzu ıslatan bir nimettir. Yağmur sözcüğü birçok mana taşır. Yağmur; hayattır, rahmettir, berekettir ve şifadır. Yağmur mevsimi, Afrika’da ve bilhassa tropikal arazilerde harikulade bir mevsimdir. Ne kadar güzel demiş Hz. Mevlana: “Bulutlar ağlamasa yeşillikler nasıl güler.” Bu muhteşem söz ile devam edelim…

Yağmur yağdıktan birkaç hafta sonra çiçekler açmaya başlar, ağaçları yeşillik sarar, insanların yüzü güler. Yağmur yağar yağmaz, çoluk çocuk oynar. Kuşlar uçar, serçeler güzel şarkılar söyler. Kurbağalar mutluluktan geceden sabaha kadar vıraklar. Yağmur kokusu, topraktan, ormandan ve her taraftan yayılır. Tropikal iklim yağmurunun havası bambaşka bir eser. Tropikal yerlerde yağıştan hemen sonra, esen rüzgarın kokusu mis gibi kokar, etrafa güzellik saçar.

Afrika’da birkaç devlet hariç diğer ülkelerde sadece üç mevsim bulunmaktadır. Yaz, kış ve sonbahar, her mevsim dört ay sürmektedir. Bunun için yağmur mevsiminin bizim için çok önemli bir yeri vardır. Afrika’da genel olarak hayatımız hayvancılıkla ve çiftçilikle sürer, bunun için yağmur mühim bir unsur teşkil etmektedir. Yağmur, bize hem hayat hem de yaşam demektir. Daha doğrusu hayatımız yağmurla kaimdir. Yağmur mevsimi girerken çok mutlu oluyoruz. Yağmur mevsimini karşılamak için, vazgeçilmez geleneklerimizi yerine getirmeden hiç kimse tohumu toprağa vermez. Örnek olarak; kurbanlar keseriz, mısır çorbası pişiririz veyahut hurma dağıtımı yaparız. Yağmurla ilgili ünlü bir atasözümüz vardır. “Sonbahar mevsiminin (yani yağmurun) sana verecek olduğu nimeti, ne ana ne baba verir.” Bu nimet sadece maddi anlamda algılanmasın. Manevi açıdan da büyük bir anlam içermektedir. Yağmurun bize sunduğu mutluluk ve neşe sofrası hakkında konuşacak olursam, şüphesiz sözlerim eksik kalacaktır. Ne diyebilirim ki yağmur için, damla damla yağar. Yemyeşil ormanları çiyden beyaz bir gelinlikle örter. Herkes bilmez, biz Afrika’da yağmurun değerini susuzluktan öğrendik. Yağmurun önemini yaz güneşinden ve çölde yaşamaktan öğrendik. İyi ki yağmur vardır, iyi ki bizleri unutmayan rahmet gönderen, yüce bir Allah vardır.

Yağmurla yolumuza devam edelim. Kasidelerde şiirlerde ve tüm edebiyat türlerinde yağmur büyük bir etken olmuştur. Dünya edebiyatında yüzlerce sanatçıların eserlerini okurken, yağmur sözcüğü ile karşılaşmanız mümkündür. Edebiyatta yer alan yağmur, kimi için bereket, kimi için rahmet, kimi için ilham, kimi için güzel bir sevgili olmuştur. Yazarlar, şairler ve sanatçılar yağmur kokan mısralar yazılmıştır. Bu yağmur yazısında Sezai Karakoç’un Yağmur Duası şiirini okumadan olmaz.

“Bir yağmur bilirim, bir de kaldırım
Biri damla damla alnıma düşer
Diğerinde durur göğe bakarım
Ne şehir, ne de deniz kokan gemiler
Bir yağmur bilirim, bir de kaldırım”[1]

Yağmuru dünyanın dört tarafından abide şahsiyetler, farklı bir şekilde betimlemişlerdir. Uzun yıllardır memleketinden uzak kalan Sudanlı yazar Tayip Salih, memleketine döndüğünde yağmur mevsimine rast gelmiştir. Gece ortasından sabaha kadar yağan yağmur, hem ağaçlara hem de toprağa mükemmel bir manzara vermiştir. Çamurdan, hurma ağacından, Nil kıyılarından ve ormandan hoş kokular yayılmıştır. Bu güzel manzarayı seyreden, meltemli havalarda nefes alıp veren Tayip Bey’in kaleminden şu cümleler yazıya dökülmüştür:

Nehre baktım, mutlaka Habeşistan’ın tepelerindeki sağanakların boşalttığı alüvyonlu çamurlarla bulunmaya başlamıştı. Yağmurların getirdiği sular ve bedenleriyle sabahlarına dayanan ya da çapalarıyla toprağı döven adamlara baktım; gözlerim evlerin sıralandığı çöl kıyısına dek, avuç içi kadar, düz tarlalara daldı. Bir kuşun ötüşünü, bir köpeğin havlamasını ya da ağaç saplanan bir baltanın sesini duyuyor ve bir denge hissediyorum.”[2]

Bu güzel yağmur kime yazdırmadı ki! İstanbul tepelerinde Necip Fazıl’ı şiir söyletmedi mi, Garip döneminde Orhan Veli’ye unutulmaz sözler yazdırmadı mı? İnceden inceye yağan yağmur Cemal Süreyya’ya ve İsmet Özel’e muhteşem mısralar dizdirmedi mi? Listeyi istediğiniz kadar uzatabilirsiniz. Yağmur edebiyatta güzel yaşatılmıştır. Şiir sayfalarında yağmurlu mısralar saklanmıştır. Edebiyatta yağmur yağmaya devam edecektir. Edebiyatın yüzü yağmur yüzü oluncaya kadar kalemler durmayacaktır. Yağmur herkes için güzel ama yukarıdaki zikredilen sanatçılar için ayrı güzel. Herkes yağmuru sever fakat onlar farklı sever. Herkes yağmurla iyi yaşar lakin onlar yağmurla bam başka bir hayat yaşamışlar ve farklı bir şekilde nitelemişler. Herkes bilmez, biz yağmurun değerini susuzluktan öğrendik. Yağmurun önemini yaz güneşinden ve sahrada yaşamaktan öğrendik. Sözü birkaç şaire verip susuyorum.

Nazım Hikmet:
“Yağmurlu bir akşam İzmir yaz yağmurunun İstanbul’unkinden ne kadar ayrı olduğunu ilk anlayaşım”.[3] demişti.

Orhan Veli diyor ki:
“Çadırımın üstüne yağmur yağıyor
Saros körfezinden rüzgar esiyordu
Ve ben bir roman kahramanı
Ot yatağın içinde.” [4]

Yavuz Bülent Bakirler ile yağmur yolunu takip edelim. Yavuz Bey, bu mısraları yağmur yağarken yazmıştır. Minarelerden ezan sesleri yükselirken kaleme almıştır.

“Yağmurlar yağmıyor inceden ince
Rüzgarlar esmiyor mu serince
Bir sigara yakıyorum efkarlanarak
Çıkıp karşıma sen geliyorsun”

Yazıyı Sezai Karakoç’tan bir şiir ile noktalayalım:

“Yağmur duasına çıksaydık dostlar,
Bulutlar yarılır, hava açardı.
Şimdi ne ihtimal, ne de imkan var.
Göğe hükmetmekten kolay ne vardı,
Yağmur duasına çıksaydık dostlar !” [5]

 

Muhammed Abdalla Khazin

 

Kaynakça: 

[1] Sezai Karakoç, Monna Rosa Şiirler 1, Diriliş Yayınları, İstanbul- Mart 2022, S.9.

[2] Tayep Salih, Kuzeye Göç Mevsimi, Çeviren: Adnan Cihangir, Ayrıntı Yayınları, İstanbul 2011, S.16.

[3] Nazım Hikmet, Yaşmaak Güzel Şey Be Kardeşim, Romanlar 3, Yapı Kredi Yayınları İstanbul Mayıs 2003, S.19.

[4] Orhan Veli Bütün Şiirleri, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul Şubat 2018, S.71.

[5] Sezai Karakoç, Monna Rosa Şiirler 1, Diriliş Yayınları, İstanbul- Mart 2022, S. 10.

 

Avatar photo

Muhammed Abdalla Khazin

Muhammed Abdalla Khazin 1996'da Sudan'da dünyaya geldi. İlkokul, ortaokul ve lise eğitimini ülkesinde tamamladı. Eylül 2015'te Kur'an-ı Kerim ve İslami İlimler Üniversitesi Dil Fakültesi Türkoloji Bölümü'nü kazanıp, 2020'de başarıyla mezun oldu. 2018'de Yunus Emre Enstitüsü tarafından düzenlenen Türkiye Yaz Okulu programına katılarak, Hacettepe Üniversitesi'nde bir aylık öğrenim gördü. 2021'den bu yana İstanbul Medeniyet Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde yüksek lisans yapmaktadır. 2022'de YTB tarafından düzenlenen Uluslararası Öğrenci Ödülleri edebiyat/şiir kategorisinde “Yaşar mıydım” adlı şiiriyle ikincilik ödülüne layık görülmüştür. Halihazırda farklı dergilerde deneme, hikâye ve şiir yazarak edebi yaşamını sürdürmektedir.


Geribildirim

Mail adresiniz gizli kalacaktır.


Biz Kimiz?

Gayemiz, asırlardır mirasçısı olduğumuz medeniyetin gelişimine katkı sağlamak adına kurduğumuz ilim halkasındaki ilmî faaliyetleri geniş kitlelere ulaştırmaktır.

Cemiyetimizde, genç ve hareketli yazar kadromuz ile Siyaset, Hukuk, Ekonomi, Sosyoloji, Edebiyat ve Tarih gibi ilmî alanlarda gerek akademik gerekse de gündeme ilişkin yazılar kaleme alınmaktadır.


İletişim


Küçük Çamlıca Mahallesi, Filiz Sokak, No:3
Üsküdar/İstanbul