ENDÜLÜS İSLAM MEDENİYETİ’Nİ YENİDEN ANLAMAK | İlim ve Medeniyet

Ey güzel El Hamra
Ey Allah’ın Sarayı
Çeşmelerle sarılı
Yemyeşil çayırlar ırmağı[1]

Napolyon Fransa’sının ünlü şair ve yazarı aynı zamanda Fransız romantizm akımının babası olarak kabul edilen François Rene de Chateaubriand, Son İbni Sirac’ın Maceraları adlı ölümsüz eserinde Endülüs İslam Medeniyeti’ni ana tema olarak kullanır ve Endülüs üzerine yeniden bir anlama ve anlamlandırma sürecine girmemize katkıda bulunur. Endülüs Medeniyeti üzerine bugüne kadar çok şey yazılıp çizildi. Bu kısa ama hacimli eser, Endülüs’te yıkılan İslam Medeniyeti sonrası yurdunu terk etmiş olmanın verdiği acılarla yoğrulan ve vatanına sadık bir insanın portresini çıkarır. Bu kişi Gırnata Devleti’nin son Sirac’ı İbni Hamit’tir. Son Gırnata varisi İbni Hamit atalarının topraklarını ziyaret ettiğinde çok farklı bir ortamla yüzleşmek zorunda kalır. Zira ata toprakları İspanyolların yeniden fetih hareketi sonucu ele geçirilmiş, İslam Medeniyeti’nin en önemli eserleri kiliseye çevrilmiştir.

711 yılında Tarık bin Ziyad’ın Afrika sahillerinden gemilerle karşıya geçerek yeni bir kültür ve medeniyetin temellerini attığı Endülüs toprakları 1492’de sona erinceye kadar dünya medeniyetine büyük katkılar sunmuş bir merkezdi. İber Yarımadası’nda filizlenen İslam Medeniyeti pek çok cami, kümbet, medrese, saray ve eşsiz yapılarla kalıcı bir iz bıraktı. Öyle ki Chateaubriand Paris-Kudüs Yolculuğu adlı eserinde: ‘‘Elhamra bana, Yunanistan’ın tapınaklarından sonra bile seyredilmeye değer göründü. Gırnata vadisi pek şirindir ve Sparta vadisine çok benzer. Mağriplilerin böyle bir ülkeyi yitirdiklerine yanmaları kolayca anlaşılabilir.’’ demektedir. Endülüs İslam Medeniyeti döneminde dünyanın en önemli kütüphaneleri, araştırma merkezleri yapılmış ve buralarda ilmi ve felsefi pek çok çalışma ortaya konulmuştur. Bir ekol olarak Endülüs İslam kültürü ve bilim insanları birçok açıdan çağını ve sonrasını etkilemeyi başarmıştır. İspanyolların reconquista hareketi sonucu Müslümanların yarımadadan çıkarılmasıyla Endülüs’teki İslam izinin tamamen silinmesi amaçlanmıştır.

Elhamra Sarayı süslemeleri

İslam Medeniyeti, ilk büyük darbeyi Moğollar’dan ikinci büyük darbeyi ise reconquista hareketinden yemiştir. İlkinde Bağdat, ikincisinde ise Endülüs’ün taşıdıkları İslam medeniyeti meşalesi söndürülmek istenmiştir. Bağdat, Abbasi Halifeliği’nin merkeziydi, Endülüs ise Emevi kökenleri olmakla beraber daha sonra bağımsız bir yol izlemeyi tercih etmişti. Endülüs İslam Medeniyeti’ni farklı kılan temel unsur, Ortaçağ’ın karanlık sayfalarının arasında Müslüman, Yahudi ve Hristiyanların bir arada barış içinde yaşamalarına imkan sağlamasında yatmaktadır. Bugün Endülüs’ü yeniden anlayıp yorumlamak bu bağlamda önem arz etmektedir. Üstelik bu İslam kültürünün taşıyıcıları Kuzey Afrikalı Müslümanlardı. Dolayısıyla Endülüs tarihsel olarak günümüze ışık tutabilecek ince ayrıntılara ve değerli hazinelere sahiptir.

Endülüs İslam Medeniyeti’nin mimari ihtişamını sergileyen en nadide eser şüphesiz El Hamra Sarayı’dır. Duvarlarını süsleyen ‘‘La Galibe İllallah – Allah’tan başka galip yoktur.’’ lafızlarıyla Endülüs’ün bu kızıl renkli incisi, avlusuyla, havuzlarıyla, cennet bahçesiyle İslam mimarisinin en büyük şaheserlerinden biri olarak yaşamaya devam ediyor. Yüzlerce Berberi işçi ve mimarın el emeğiyle yoğrularak ortaya çıkarılan bu nadide eser, böbürlenmemeyi her durumda asıl mutlak galibin Allah olduğunu her fırsatta hatırlatmaktadır.

Endülüs İslam Medeniyeti’ni yeniden anlamak için El Hamra Sarayı’nın verdiği derin mesajları tefekkür etmekle işe başlamak gerekir. Bu medeniyetin ortaya çıkmasında esas taşıyıcı rolün Berberi yani Moriskolar’ın, Afrika kökenli  Müslümanların gayret ve çabalarının etkili olduğunu unutmamak gerekir. İslam Medeniyeti’ni bir bütün halinde değerlendirmek ve geçmişteki barış huzur ve birlikte yaşama iradesinin yine bizim kendi köklerimizde neşvünema bulduğunu hatırdan çıkarmamak icap eder. Bu minvalde Endülüs İslam Medeniyeti’ni yeniden anlama ve anlamlandırmanın ona bir nostalji, tarihsel bir anıt olarak bakarak değil mirasını ve değerlerini günümüze entegre ve enjekte ederek sağlanabileceğinin altı çizilmelidir.

Abdulkadir AKSÖZ

KAYNAKÇA

Chateaubriand François, Son İbni Sirac’ın Maceraları, Mevsimler Kitap, 1. Baskı, Kasım 2015

Montgomery Watt ve Pierre Cachia, Endülüs Tarihi, Küre Yayınları, 1. Baskı, Temmuz 2011

 

[1] François Rene de Chateaubriand, Son İbni Sirac’ın Maceraları, Mevsimler Kitap, Kasım 2015

Avatar photo

Abdulkadir AKSÖZ

Political Science Indian Subcontinent Studies [email protected]


Geribildirim

Mail adresiniz gizli kalacaktır.


Biz Kimiz?

Gayemiz, asırlardır mirasçısı olduğumuz medeniyetin gelişimine katkı sağlamak adına kurduğumuz ilim halkasındaki ilmî faaliyetleri geniş kitlelere ulaştırmaktır.

Cemiyetimizde, genç ve hareketli yazar kadromuz ile Siyaset, Hukuk, Ekonomi, Sosyoloji, Edebiyat ve Tarih gibi ilmî alanlarda gerek akademik gerekse de gündeme ilişkin yazılar kaleme alınmaktadır.


İletişim


Küçük Çamlıca Mahallesi, Filiz Sokak, No:3
Üsküdar/İstanbul