İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
Latin Amerika kıtasında varlık ve yokluk birbirine zıt iki kavram değildir. Yeraltı ve yerüstü zengin kaynaklarına rağmen yoksulluk seviyesinin çok yüksek olduğu bir coğrafya için söylediğim bu cümle elbette ki altı doldurulmuş bir cümledir. Elverişli tarım arazilerine sahip ve dünyanın en büyük gıda üreticisi konumunda olan Latin Amerika ülkelerinde yaşayan halklar maalesef başarısız ve istikrarsız yönetimlerin elinde fakirleştirilmiş ve işsizliğe, yoksulluğa terk edilmiştir.
Gelir eşitsizliğinin had seviyede olduğu bölge, bağımsızlıkların kazanıldığı 1800’lü yıllardan bu güne dek dünya ekonomisinde ciddi bir yer edinemediği gibi kendisinden sonra bağımsızlığını kazanmış birçok ülkeden de geri kalmıştır. Dünya nüfusunun %8,55’ine sahip olan bölge coğrafyası ekonomide, dünya Gayri Safi Yurt İçi Hasılası’nın %8’ine karşılık gelmektedir. Bu rakamlar potansiyelinin büyüklüğü ile kıyaslandığında bölgenin ne kadar yetersiz olduğunun bir göstergesidir.
Siyasi istikrarsızlıkların baş gösterdiği bir dizi süreç içerisinde varlık göstermeye çalışan bölge halkları, yoksulluk ile mücadele kapsamında yapılan araştırmalarda genellikle dünya sıralamasında üçüncü dünya ülke halkları ile aynı statüde yer almaktadır. Ülke bazında incelendiğinde Brezilya ve Arjantin gibi bölgede başat rol oynayan ülkelerde dahi aynı duruma rastlanmaktadır. Yoksulluk bu coğrafyanın kodlarına işlenmiştir adeta.
Brezilya gibi dünya ekonomik seviye sıralamasında dokuzuncu sırada yer alan bir ülkede açlık sınırının altında insan kalabalıklarının olması bölge üzerine gözlem yapan araştırmacıları düşündürmektedir. Meksika bölgede petrol üretimi bakımından önde gelen devletlerden biridir. Buna rağmen gelir seviyesindeki gözle görülür eşitsizlik, halk bazında büyük bir kırılmayı da beraberinde getirmektedir. Resmi rakamlara göre Arjantin’de 2.5 milyon insan açlık sınırının altındadır. Latin Amerika’da durum böyleyken Karayip ülkelerinde vaziyet daha da içler acısıdır. Haiti başta olmak üzere birçok ülkede nüfusun %80’i açlık sınırının altındadır. Bunun yanında Panama gibi ülkelerde yaşanan sektörel gelişmeler, ekonomik dönüşüm, haberleşme ve turizm alanındaki yenilikler, bölge coğrafyası adına umut vermektedir.
Tüm bunlardan hareketle denebilir ki, işsizlik oranının dünya ortalamasının epey üstünde olduğu Latin Amerika kıtası, küreselleşen dünyada eksik sektörel geri kalmışlığıyla yeni yatırımcılara ve girişimcilere ve buna bağlı olarak araştırmacılara potansiyel ürün vadetmektedir. Adeta el değmemiş bir kıta görünümünde olan bölge, gelir seviyesini normal düzeye çıkaracak ve buna bağlı eşitsizlikleri sıfıra indirecek bölgesel liderlere, küresel çapta yatırımlara imkân sağlayacak ve kredi oluşturacak yöneticilere muhtaçtır. Kısa vadede küçük gözüken, lakin uzun vadede ciddi bir kalkınmayı sağlayacak bu tarz girişimler bölge halkına istihdam sağlayarak yoksulluk seviyesini asgariye indirecek etmenlerin başında gelir. Bu noktadan hareketle Latin Amerika ve Karayipler’in potansiyeli yüksek bir coğrafya olduğunu söylemek mümkün.
M. Fatih Özmen
Yorum Yaz