İlim ve Medeniyet

CENGİZ DÖNEMİ VE SONRASINDA AVAMDA VE HANEDANDA MOĞOL KADINI ÜZERİNE İNCELEME


Toplumsal ve siyasal yapılar tarihin başlangıcından bu yana bir takım görev, sorumluluk ve çıkar paylaşımları üzerinden şekillenmiştir. Bu paylar dinî, seküler, avam şeklinde sınıfsal olabileceği gibi; kadın, erkek; yaşlı, genç gibi toplumsal kutuplar üzerinden paylaşılabilmektedir. Bu kutupların her bir parçası da kendi içlerinde bir hiyerarşiye sahiptir. Örneğin siyasal makamlar hiyerarşik olarak diğer bir siyasal makamdan daha üstün olabilir hatta hiyerarşik konumuna göre bu yapılanmanın mensupları daha fazla görev ve sorumluluğa sahip olmalarına rağmen daha az çıkar sağlayabilir.

Toplumsal yapılanmalar da sınıfsal yapılanma ile aynı takaddümü gösterecektir. Cinsiyet temelli oluşan bir merâtib silsilesi gerek diğer kutuplarla ve gerekse de kendi içerisinde bir tabakalaşma gösterecektir. Bu tabakalaşmayı şekillendiren şey ise bir alt çatının, üstündeki çatı ile olan ilişiği ve bağıdır. Örneğin Orta Çağ toplumlarını düşündüğümüzde çiftçi bir erkek, cinsiyetine biçilen toplumsal görev ve yetkileri kapsamında çiftçi bir kadından daha üstün bir konumdadır. Ancak yine aynı çiftçi erkek, bir asker erkeğin sınıfsal konumuna biçilen görev ve yetkiler bağlamında onun gerisinde kalır. Oysa bu asker erkek de hanedan mensubu bir kadından, bu kadının nüfuz sahibi siyasî bir erkeğin yakını olması bağlamında daha aşağı bir statüde görülür. Bu kademeleşme, toplumun ve siyasal yapının temel itki unsurunun son basamağına kadar devam edecektir. Eğer toplumun temel itkisi din ise dinî otorite; askerî bir itki ile şekillenen bir toplumsal ve siyasal bir yapı varsa da bu seküler otorite önce sınıfsal olarak akabinde de toplumsal yapının da bu sınıfa müdahalesi ile cinsiyet rolleri üzerinden kademeleşecektir. Nitekim toplumdaki görev ve yetki dağılımlarını etkileyen temel etken toplumsal cinsiyet rolleridir.

Toplumların cinsiyetlere bakışını anlamamızda en büyük kaynaklarımız isimler, atasözleri, destanlar, masallar ve hukuk kayıtlarıdır. Çünkü ortadan kalkmış bir siyasal yapıya ya da pasif duruma geçmiş bir kültürdeki avama ait bilgiler bulmak hayli güçtür. Çünkü gerek kadın gerek erkek olsun avam, kayda değer görülmez. Bu yüzden bir hanedan kadınının saray ve siyasetteki yeri hakkında bilgiler edinebilsek de toplumdaki sıradan bir kadına dair bilgiler edinmek pek mümkün değildir. Burada tartışmamız gereken en temel şey, hanedan mensuplarının kadın ya da erkek olarak toplumu ne kadar temsil ettiğidir?

  1. Moğol Toplumunda Kadınlar

 Moğol toplumları göçebe yaşam tarzının getirileri neticesinde cinsiyet bazlı görece ciddi bir tefrikten ‘korunmuşlardır’. Bu durumun yaşanmasında temel etken olarak Moğol siyasî yapılanmasının kabilevî özelliklerini koruması gösterilebilir. Nitekim bir siyasal yapı devletleştiğinde kültürel alış-verişleri daha sürekli bir hale gelecektir. Bunun sonucunda değişim ve dönüşüme maruz kalan değerler sistemi katmanlaşarak bugüne kadar uzanır. Ancak toplumun inanç ve yaşam tarzları tarafından kabul edilmiş bu ‘yeni’ değerler, toplumdaki sınıfsal ve cinsiyete dayalı rolleri de şekillendirmiştir. [1] Örneğin öncesi ile kıyasladığımızda 14. yüzyılda Yuan Hanedanı’ndaki Moğol kadınlarının Çinlilerin etkisiyle siyasetten çektirildiğini görebiliyoruz.[2]  Aslında devletleşen göçebe toplumlarda egalitarianismin (eşitlikçilik) yavaş yavaş ortadan kalktığını söylebiliriz.[3]

  • Moğol Kadınının İsimlerde Gizlenmiş Toplumsal Konumu

Moğol yaşam tarzının cinsiyet algısına etkisini çocuklara koydukları isimler üzerinden de okumak mümkündür. Erkek çocuklara, “Arslan…; Baavgai ‘ayı’; Bar ‘kaplan’…” gibi maskülen, yırtıcı ve avcı hayvan isimleri verilirken; kız çocuklarına “Bulga ‘samur’; … Maral ‘dişi geyik’; Togos ‘tavus kuşu’; Xulan ‘yabani at’…”gibi yuva yapıcı, nazik, zarif ve güzellikleri ön planda olan hayvanların isimleri konulabiliyor.[4] Bu isimler bize Moğol toplumunda erkeklerin ve kadınların ön plana çıkan hasletleri hakkında ışık tutmaktadır.

  • Evlilik Müessesesinde ve Akrabalık İlişkilerinde Moğol Kadını

Toplumsal cinsiyet rollerinin en belirgin okunabildiği diğer bir kaynak da evlilik müessesesi, akrabalık bağları ve onlarla ilgili semboller ve geleneklerdir.

Moğol kadınlarının genç yaşta evlenmeleri ve tabiri caizse ‘evde kalmamaları’ gerekmektedir.[5] Çünkü bir genç kızın evde kalması hane / hanedan için utanç kaynağı ve itibar ve ittifak kaybı olarak görülmektedir. Gelin almak, “… hem aileyi genişletmek hem de ekonomik kazançlar bakımından faydalı görülmektedir”.[6] Moğollarda boşanma durumu olmadığı için bir haneye gelin gelen bir kadın dul kalsa dahi ölen kocasının akrabalarının ya da varislerinin birisi ile evlendirilerek bu hane içerisinde tutulurdu. Çünkü aksi durumda kadının baba evine dönmesi ile aileler arasında kurulan ittifak bozulmuş ve çeyiz olarak verilen araziler, kimi durumlarda askerî birlikler, temlikler ya da sürüler kocanın hanesinden eksilecektir.

Bunun yanı sıra evlenmeden önce kendilerinden birtakım beklentiler ve sorumluluklar vardır. İyi bir hanım, evin süsü ve mücevheri olarak görülmektedir.[7] Bunun yanı sıra iyi bir Moğol hanımı, hamarat, temiz, vicdanlı, namuslu olmalıdır.

Evli Moğol kadınları, başlarına kayınpederi ve kaynanasını temsilen iki uzantının bulunduğu bogtag denilen bir başlık takıyorlardı. Kayınpederi ya da kayınvalidesi öldüğünde Moğol kadını, bu uzantılardan birisini çıkartır. İkisi de öldüğünde bogtag takmayı bırakırdı.[8]

Bunların haricinde kadınların bir de Cengiz Yasaları kapsamında belirli görevleri vardır. “Kadın, kocası ava veya askere gittiğinde evi tertip ve düzene sokmalıdır; öyle ki eve bir elçi veya misafir geldiğinde her şeyi tertipli görmelidir; iyi bir ateş yakılmış, evin ihtiyaçları giderilmiş olmalıdır; kesinlikle, ortalıkta kocanın iyi namı dolaşmalıdır; kadın, onun ismini yüceltmelidir ki meclislerde başı yüksek dağlar gibi olsun.”[9] Ancak burada kadına hane içerisinde tanınan yetkinin amacı, erkeğin onur ve itibarını korumaktır. Bu bağlamda kadın, üstlendiği temsil makamı ile ferdî itibarı üzerinden değil; kocasının şanını yüksek tuttuğu için iyi bir eş olması hasebiyle övülüyor.

“On a basic level, the image of the mother goddess was a natural addition to imperial iconography, not because it was de rigueur that these women be honored, but because their inclusion in the cult comleted the image of the patriarchal emperor. It was more a part of the discourse about masculine power and patriarchal ideal, than about an individual woman’s power within the imperial state…”[10]

 

  1. Moğol Hanedan Kadınları

Cengiz’in kurduğu Büyük Moğol İmparatorluğu’ndaki hanedan mensubu kadınları incelediğimizde bu kadınların aristokrat erkeklerin yaptıkları işleri yürütebildiğini ve bu erkeklerin yararlandıkları haklardan yararlanabildiklerini görüyoruz. Kurultayın toplanamadığı ya da net bir karara varamadığı bir konjonktürde imparator naibi; -danışmanlık olmasa da- siyasi ve ekonomik anlamda kendisine danışılan bir makam olarak tanımlanabilecek olan Moğol hanedan kadınları, istisnai örneklerle kendi ordusuna ve harekât planlarına sahip olabiliyordu. Temellük hakları da bulunan bu kadınlar, işgal edilen topraklarda ve imparatorluğun paylaştırılmasında pay sahibi olabiliyorlardı. Moğol hanedan kadınlarının nüfuzları o derece etkiliydi ki taht kavgalarında; dinlere ve toplumlara yönelik askerî, ekonomik ve toplumsal politikalarda hayli etkin olabiliyorlardı.

  • Moğol Hanedan Kadınlarının Siyaset ve Politikaya Dolaylı Etkileri: Danışmanlık ve Himaye

 

Cengiz, Merkit seferinden dönerken dinlenmek ve devam etmek hususunda beraberindeki Camuka’yı değil; karısı Börte’yi dinlemiştir. [11]

Başka bir örnekte Harezm’e sefere çıkmak üzere hazırlanan Cengiz[12], karısı Yesüy’ün ikazlarına ve uyarılarına ‘’Yesui, bir kadın olmakla beraber en doğru sözü söylemiştir. Ne kardeşlerim ne oğullarım ne Bo’orçu ve ne de Muhali hiçbiriniz böyle bir fikir ortaya atmamıştı. Hatta kendim de dedelerimi takip edeceğim/Bilmez gibi unutmuştum…’’[13] diyerek yanıt veriyor. Burada Yesüy, erkeklere özgü kabul edilen siyasî aklı temsil etmektedir. Hanedan hanımlarının ulusun bekasını düşünebilecek aklî olgunluk ve ferasete sahip olduklarını ve Cengiz’in itirafı ile de bu özelliklerin kabul gördüğünü anlayabiliriz. Ancak altı çizilmesi gereken bir ifade vardır ki o da ‘’… bir kadın olmakla beraber…’’ ifadesidir. Yani aslında toplumda -hanedan mensubu bile olsa- kadınlardan danışmalık beklentisi bulunmamakta. Bu işi gözetmesi gerekenler hanın yakınındaki erkeklerdir. Aristokrat bir kadının böyle bir ifadeye maruz kalması avamdaki kadınların durumunun daha da aşağı olduğunu düşündürmektedir.

Yine Yesüy, Cengiz’in Tangut seferi esnasında onun oğullarını ve komutanlarını uyararak hazırlık yapmalarını söylüyordu.[14]

Kubilay’ın 1264’te tahtın tek hâkimi olması da Organa Hatun’un kendisine verdiği destek sayesindedir. [15]

Organa Hatun ve onun yanı sıra Sorgaktani Beki gerek şahsî nüfuzu ve gerekse de Mengü üzerindeki etkisi ile Müslüman kurumlarının ve şeriatının diri tutulmasını sağlamıştır.[16] Ayrıca Sorgaktani Beki, çocuklarının birinci dereceden eğitmeni sıfatını taşıyordu. Çocuklarına yönetecekleri halkların dillerini öğrettirmişti.[17] Sorgaktani Beki, Moğol işgal politikasını bile değiştirecek kadar muteber bir kadındı. Yerel ekonominin yıkıldığı Moğol işgal sisteminde köylüleri destekleyerek onları üretime teşvik etti. Bu sayede Moğol devletinin gelirlerini ve ilhak edilen bölgelerin idarelerini sağladı.[18] Sözleri ve karakteri Cengiz Han tarafından takdir edilen Sorgaktani, eşi Tuluy’un ölümü sonrasında ‘beki’ ünvanı ile onure edilmiştir.[19]

Moğol kadınlarının siyasetteki dolaylı nüfuzunu yalnızca Büyük Moğol İmparatorluğu bünyesine hapsetmek uygun olmayacaktır. Karahıtay, Celayir, Çağatay, İlhanlı siyasî yapılarında da bunları görebiliyoruz. Örneğin Celayirli siyasetindeki Dilşad Hatun simgesi, Bağdat kuşatmasında Melik Eşref’e karşı zafer kazanılmasında etkili ve ulema ve vüzeranın kendisine danıştığı hatta bağımsız bir şekilde karar alabilen bir hatun olarak karşımıza çıkar.[20]

 

  • Moğol Hanedan Kadınlarının Siyaset ve Politikaya Doğrudan Müdahalesi: Naip Yönetici

 Büyük Moğol İmparatorluğu’nda büyük han, hanedan mensuplarının toplandığı bir kurultayda seçim ile belirleniyordu. Ancak kimi durumlarda şehzadeler bir seferde olmaları ya da kendi bölgelerinin merkezden uzak olmaları sebebiyle kurultaya katılamıyor ya da gecikebiliyorlardı. Bu siyasî boşluk da genelde en nüfuzlu hanedan kadınına yarıyordu.

Moğol İmparatorluğunun ilk kadın (vekil) imparatoru Töregene Hatun, Ögeday’ın ikinci eşi olmasına rağmen Ögeday ölünce şehzadelere mektuplar yazdı ve kendisinin yeni han belirlenene kadar naiblik etmesi istenmiş ve desteklenmiştir.[21]

Göyük Han’ın karısı Ogul-Gaymış, 1248’den 1251’e kadar onun yerine hanlık görevini üstlendi.

Keza Organa Hatun’da 1252-1261 yılları arasında uzun bir naiplik yürütmüştür.

Kirman Karahıtaylarında da Savvetüddîn Padişah Hatun, ordusunun ve devletinin başındaki bir hatun olarak karşımıza çıkmaktadır.[22] Padişah Hatun, Kirman’ı ihya etmiş, zanaatkar ve ulamayı himaye etmiştir.[23]

Ancak bu kadınların hanlık süreçlerindeki mücadeleyi taht kavgası olarak görmek doğru olmayacaktır. Çünkü bu kadınlar hanlık makamını işgal etmiş olsalar da orada vekaleten durduklarının bilincindeydiler. Bu yüzden nüfuzlarını ancak kendi oğullarının tahta geçişini sağlayarak koruyabilirlerdi. Bu bağlamda naip kadınların yegâne amaçları oğullarını tahta çıkarmak ve nüfuzlarını müdafaa etmek olarak yorumlanabilir.

 

Sonuç

 Moğol kadınları, kabile hayat şartlarının getirisi ile beraber erkekler ile aralarındaki toplumsal rolleri birbirlerine yakın tutmayı başarmıştır. Yeri geldiğinde feshedilmesi mümkün gözükmeyen bir ittifak kontratı olarak görülen kadın figürü; siyasal şartlar sağlandığında ordusu, toprakları ve maiyeti olan; hanlara, vezirlere, komutanlara ve şehzadelere sözünü geçirebilen bir danışman ya da imparatoriçe olarak karşımıza çıkabiliyordu.

Ancak bunlara rağmen Moğol toplumunun anaerkil bir topluma ya da bugünkü anlamda eşitlikçi bir yapıya sahip olduğu yanılgısına düşmemek gerekmektedir. Çünkü Moğol toplumları da devletin ve hanenin riyasetini tarihteki bilinen diğer tüm toplumlar gibi ferdîlik üzerinden değil, cinsiyet üzerinden teşekkül etmişti. Kadınların buradaki konumu yalnızca ataerkil Moğol toplumunun tamamlayıcı unsuru olmak yönündedir.

 

 Kaynakça

 

  • DE NİCOLA, Bruno (2017), Women in Mongol Iran: The Khatuns, 1206-1335, Edinburgh University Press
  • MACİT, Ensar (2019), Celâyirliler’de Kadın ve Siyaset, Selçuklu Üniversitesi Selçuklu Araştırmaları Dergisi, Sayı: 11
  • ERDOĞAN, Coşkun (2019), Moğollarda Kullanılan Beki/Begi Unvanı Üzerine Notlar, Mavi Atlas Dergisi, Sayı: 7, Cilt:1,
  • ÖNCEL, Sümeyye Melek (2019), Moğollarda Kadın, Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi, Necmettin Erbakan
  • NUGRETEN, Hans & WILKENS, Jens (2019), A Female Mongol Headdress in Old Uyghur Secular Documents, İnternational Journal of Old Uyghur Studies, 1/2
  • GÜL, Bülent (2017), Aile ve Akrabalık Anlayışı Bağlamında Moğol Atasözleri, Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Sayı: 27
  • Anonim, Moğolların Gizli Tarihi (1986), Ankara, (çev. Prof. Dr. Ahmet TEMİR),Türk Tarih Kurumu Basımevi
  • GÜL, Bülent (2010), Moğol Kişi Adları, Modern Türklük Araştırmaları Dergisi, Cilt: 7, Sayı: 1
  • DALKESEN, Nilgün (2017), Cult of Alan-Gho’a and the Unique Position of Women in the Chinggisid Dynasties, Avrasya Uluslararası Araştırmalar Dergisi, Cilt: 5, Sayı: 10
  • ROSSABİ, Morris, Women of the Mongol Court (Rossabi’nin Denver Sanat Müzesi’nde düzenlenen Mongolia: The Legacy of Genghis Khan konferansının düzenlenmiş notlarıdır)
  • DALKESEN, Nilgün (2008), İslam Öncesi Devirlerde Orta Asya’da Değişen Kadın Erkek İlişkilerinde Töre, Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 7, Cilt: 2
  • GENÇTÜRK, Cihan (2017), Kirman’da Saltanat Süren Kadın Bir Hükümdar: Savvetüddîn Padişah Hatun, Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 1

 

[1] DELKESEN, Nilgün (2008), İslam Öncesi Devirlerde Orta Asya’da Değişen Kadın Erkek İlişkilerinde Töre, Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 7, Cilt: 2, sf. 444-445

[2] ROSSABI, Morris, Women of the Mongol Court ( Rossabi’nin Denver Sanat Müzesi’nde düzenlenen Mongolia: The Legacy of Genghis Khan konferansının düzenlenmiş notlarıdır), sf.5

[3] DALKESEN, Nilgün (2017), Cult of Alan-Gho’a and the Unique Position of Women in the Chinggisid Dynasties, Avrasya Uluslararası Araştırmalar Dergisi, Cilt: 5, Sayı: 10, Ocak, sf. 194

[4] GÜL, Bülent (2010), Moğol Kişi Adları, Modern Türklük Araştırmaları Dergisi, Cilt: 7, Sayı:1, sf. 222

[5] Moğolların Gizli Tarihi (1986), Ankara, (Çev. Prof. Dr. Ahmet TEMİR), Türk Tarih Kurumu Basımevi, sf. 21

[6] GÜL, Bülent (2017), Aile ve Akrabalık Anlayışı Bağlamında Moğol Atasözleri, Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Sayı: 27, sf. 177

[7] Gül, 2017: 181.

[8] NUGRETEN, Hans; WILKENS (2019), Jens, A Female Mongol Headdress in Old Uyghur Secular Documents, İnternational Journal of Old Uyghur Studies, 1/2,sf. 162

[9] GÜL, 2017: 181.

[10] DALKESEN, 2017: 195.

[11] ÖNCEL, Sümeyye Melek (2019), Moğollarda Kadın, Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi, Konya, Necmettin Erbakan Üniversitesi, sf. 47

[12] ÖNCEL, 2019: 52.

[13] Moğolların Gizli Tarihi, 1986: 174-175.

[14] ÖNCEL, 2019: 53.

[15] ÖNCEL, 2019: 83.

[16] ÖNCEL, 2019: 81.

[17] ROSSABI, 3

[18] ROSSABI, 3

[19] Erdoğan, Coşkun (2019), Moğollarda Kullanılan Beki/Begi Unvanı Üzerine Notlar, Mavi Atlas Dergisi, Sayı: 7, Cilt: 1, sf. 266-267

[20] Macit, Ensar (2019), Celâyirliler’de Kadın ve Siyaset, Selçuklu Üniversitesi Selçuklu Araştırmaları Dergisi, Sayı: 11, sf. 21

[21] DE NICOLA, Bruno (2017), Women in Mongol Iran: The Khatuns: 1206-1335, Edinburgh University Press, sf. 69

[22] GENÇTÜRK, Cihan (2017), Kirman’da Saltanat Süren Kadın Bir Hükümdar: Savvetüddîn Padişah Hatun, Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 1, sf. 70

[23] GENÇTÜRK, 2017: 80.

 

Exit mobile version