İlim ve Medeniyet

BİR TEBESSÜM SONRASI-2

Az önce yıldız kaydı ve içinde senli hayallerimi gizlediğim dilekler diledim. Olmadı. Ya yıldızlar bitecekti gökyüzünde ya da varlığın şereflendirecekti yüreğimi. Hayali bile bu kadar güzelken ve adın zihnimin köşesinde yankılanırken dökülür gözyaşlarım. Gözyaşlarıma “Erkek adam ağlar mı?” sorularıyla engel olmaya çalışır, beni, seni, bendeki varlığının değerini bilmeyenler…

Sen bakma böyle öfkelendiğime, gülüşün düşer birazdan hatırıma ve gülüşüne eşlik eden kirpiklerine takılır öfkelerim. Korkuyor yüreğim ve hançer gibi saplanıyor bir anda, gülüşüne başka gözlerin şahit oluşu ve bunun fikrinin aklımda yankılanması. Artık uzun bir solukla yazılmaya çalışılmış düşlerim savruluyor kalemimin yorgun ucunda.

Ve susmayı denedim, bir çocuk acemiliği idi satırlarım ve emekleyerek yetişemiyordum sana. Masum gözyaşlarımın buğusuyla kaplanmış gözlerimin ardından baka, baka sen diledim. Küçük yüreğime dar geldin. Başka bir izah bulamadım zihnimde yoksa çaresiz yakarışlarım döner miydi geri?

Kaçacak yeri olmayan bir mahkûm gibiydim. Seni bulmak için kazıyorum yüreğimin derinliklerini. Her kelime bir adım ve ben satır, satır yaklaşıyordum sana boğulurken sen kokan kendi kanımda. Kirpiklerime dizdim seni andıran kelimeleri ağır geldi ve kapattı gözlerimi. Senli rüyalara hapsoldum şimdi.

Gözkapaklarım morgu andırıyor. Binlerce sen yatıyor içinde düşlerime gömdüğüm. Hâkim olamıyorum ve sen vuruyorlar gözlerime. Geçiş vermez oldular gözyaşlarıma. Artık dar geliyor kelimelerim gözyaşlarına dönüşüyor, oradan gelip kızgınlığımda yoğrulup asit misali yüreğime akıyor. Bitmiyor bu savaş bendeki senin savaşı. Bütün yalnızlıkların ipuçlarını biriktiriyorum “sen” çıkıyor.

Seni yenmek için sana sığınıyorum.

Olmuyor…

Exit mobile version