EMEVÎ ULU CAMİİ (ŞAM): SESSİZ MERMERLER ÜZERİNDE YÜKSELEN MİRAS

MİMARİ

Şam Ulu Camii’nin duvarlarında hâlâ antik çağın yankısı vardır. Ama bu yankı, İslam’ın sesiyle birleşmiştir.

Bazen bir yapı, yalnızca yükseldiği değil, yıktığı zeminde de anlam kazanır. Şam’daki Emevî Ulu Camii, bu anlamın taşlaşmış halidir. O, bir zaferin anıtı değil, bir devrin dönüşümüdür. Putların gölgesinde doğan bir inanç, işte bu avluda kendi ayakları üzerinde durmayı öğrenmiştir. Ve o an, İslam mimarisi, ilk defa başka bir medeniyetin taşlarını yerinden oynatmadan, kendi ruhunu oraya nakşetmiştir.

Caminin inşa edildiği alan, aslında bir geçiş bölgesidir. Mekân, Roma döneminde Jüpiter Tapınağı'ydı; ardından Bizans’ın Aziz Yahya Kilisesi. Sonra İslam geldi, ama yok etmeye değil, dönüştürmeye geldi. Hz. Ömer’in adaletini taşıyan o ince çizgi, burayı yıkmak yerine, yeni anlamlarla örmeyi seçti. Emevî Halifesi I. Velid, bu alanı bir cami olarak yeniden inşa ettiğinde, sadece bir tapınağı dönüştürmüyor; bir medeniyetler anlatısını başlatıyordu1.

İşte bu yüzden, Şam Ulu Camii’nin duvarlarında hâlâ antik çağın yankısı vardır. Ama bu yankı, İslam’ın sesiyle birleşmiştir. Bir taş, önce paganların duasını duymuş; sonra kilise ilahilerini; en son da ezanı. Aynı duvar, üç farklı çağın gölgesini taşır. Ama artık yön birdir. Çünkü Kıble, mimariyi hizaya getiren değil, hikmeti hizaya getiren şeydir. Ve bu camide o hizalanış ilk defa büyük ölçekli olarak gerçekleşir.

Avlu geniştir. Sütunlar uzanır. Duvarlarda mozaikler parlar; ama göz kamaştırmaz. Doğudan yükselen güneş, bu mozaiklerin üstüne düştüğünde, taş değil, tefekkür parlar. Bu yapı ihtişamla değil, istikrarla konuşur. Çünkü İslam mimarisi, başta gösterişli olmamayı seçer. Kudretini mimariyle değil, anlamla gösterir. Ve Şam Ulu Camii, bu tercihin ilk büyük örneğidir: ne bir saray, ne bir kale, sadece bir mescid ama bir medeniyetin taşıyıcısı.

Caminin iç mekânı, Roma bazilikalarını andırır. Nefsani bir kopyalama değil bu; bilerek ve isteyerek yapılmış bir medeniyet sentezidir. İslam, antik dünyanın taşıdığı deneyimi dışlamaz; onun üzerinden yürür, ama yönünü değiştirir. Kubbe yerinde kalır, ama altındaki söz değişmiştir. Duvarlar yükselir, ama ayetle süslenir. Bu camide Bizans’ın formu vardır ama artık onun ruhunu taşıyan başka bir söz dolaşır içeride: “O Allah ki, birdir; hiçbir şeye muhtaç değildir.”

Bu yapı, sadece ilklerden biri olmakla kalmaz; İslam’ın dünyayı algılama biçiminin de habercisidir. Çünkü ilk defa burada, bir yapı kentin kalbi olur. Cami sadece ibadet değil, adaletin, siyasetin, ilmin, dayanışmanın mekânı olur. Şehir onun etrafında büyür; merkez, kutsallaşır. Bugün modern şehirler AVM’lerin çevresinde dönerken, bu cami bize kaybettiğimiz merkezi hatırlatır: sukunet, tevazu ve yöneliş.

Yüzyıllar geçer. Moğollar gelir, Memlûklar, Osmanlılar, Fransızlar... Ama Şam Ulu Camii, her yıkımdan sonra yeniden ayağa kalkar. Çünkü onu ayakta tutan sadece taşlar değil; hafızadır. Bu yapı, zamanın sınavlarından geçmiş bir sabırdır. Ve hâlâ oradadır. Şehir darmadağın olsa da, bu cami hâlâ bir tür iç sığınaktır. Onun revaklarında gezen biri, geçmişin sesini değil, sabrın yankısını duyar.

Bugün bu yapı bir harita değildir, ama bir pusuladır. Çünkü İslam mimarisi, haritayı değil, yönü gösterir. Ve yön, bazen sadece kıble değildir; bazen adalete, bazen tevazua, bazen de sabra yönelmek gerekir. Bu cami, hepsini içinde taşır.

Ve belki de en çok da bunu anlatır: Mimari, sadece yapılarla değil, yerleştirdiği anlamlarla kalıcı olur. Taş, biçim, kubbe, plan — bunlar geçicidir. Ama bir caminin içinden doğan anlam, ona yönelen her kalpte yerini bulur.

Emevî Ulu Camii işte böyle bir anlamdır. Ne başlangıçtır ne son. Ama her baktığında insan, onunla beraber İslam’ın ilk büyük yürüyüşünü görür. Taşlara sinmiş bir yöneliş, sütunlar arasında yankılanan bir çağrı: Birlik, denge, ve hikmet. İşte mimari de bazen böyle dua eder. Yüksek sesle değil; taşın sessizliğinde.

Alıntı

  1. Finbarr Flood, The Great Mosque of Damascus: Studies on the Makings of an Umayyad Visual Culture, Brill, 2000.
Davut Ufuk Erdoğan
Davut Ufuk Erdoğan

Mimarlık / Tarih / Sanat Felsefesi / Kamu Yönetimi

Yorumlar
Yorum Yaz