İlim ve Medeniyet

TÜRKLÜK VE ÇİNGENELİK

Eski Moskof politikacıları ruyı baştan başa dolduran Türkü dağıtmış ve böylelikle onları kısım kısım ayırarak acizliğe düşmemek için ortaya melʿun bir siyaset çıkarmışlar ,( Türklük – Tatarlık ) altında güçlü ve kuvvetli milletimizi birbirinden ayırarak onların ensesi üstünde yıllarca boza pişirmişlerdi. Hala bu güne bugün öyle kasabalar öyle köyler vardır ki Türklerle Tatarlar – bir usulden oldukları halde- birbirlerine düşman gözüyle (vururlar) ayrı mahallelerde oturuyor ayrı mezarlıklarda gömülüyorlar.

Birçok yerlerde kederlenerek görüyoruz ki kara bir düşmanca yanlış hesaplama ile bir pomaklık Türk ve Çingeneliktir gidiyor. Bu el hesaplamalar, bu yanlış parmaklar zavallı milletimizi çok yerlerde çarpışmalara da sürüklüyor. Günden güne azalıp durduğumuz şu köyde aramızda bir de pomaklık, Türklük ve Çingenelik yolları açacak olursak ziyade korkarız ki yarın en küçük milli hakkımızı bile muhafazaya kadar alamayacağız.

Selasina Naziye Hanım isminde kızcağızla görüştük. On dokuz yaşlarında olan bu zeki ve çalışkan kızcağız Bulgar kimnâziyesine ikmâl ettikten sonra Sofya (ebelik) mektebine devam etmiş ve bir taraftan tarlalarda, güneş altında çalışarak, diğer taraftan ev işleriyle boğuşarak kazandığı para ile ʿali tahsilini de bitirmiş ve kasabasına gelmiştir. Türkçeyi aşağı yukarı anlayan, kıza karşı derin bir bağlantısı her yerde Türk kızı olduğunu söyleyen bununla iftihar eden bu ʿali kız bu gün Palesletina’da adeta Bulgar kızı kıyafeti ile gezmektedir. Ve millete derin bir aşk ile merbut olan bu münevver kıza birçok şeyler sorduk; aldığımız cevaplardan hem mahzun hem de mesrur olduk. Mesrur olduk; çünkü şehadet-namesinde adını (Naziye) olarak yazdırmış, dinini (İslam dini) olarak kaydettirmişti. Mahzun olduk; çünkü Çingeneliğin aşağı bir cemaʿat olduğunu düşünüyor, kendisinin ise dul kalmış çingene kızı olduğundan ötürü Türkler tarafından daima ihmal edildiğini görüyor, bunun için de evlenmek sırası gelince ister istemez Türk’ten ve Çingene’den gayrı diğer millet genci ile evlenmek mecburiyetinde kalacağını söylüyordu.

Bu hal, bu feciʿ ihtimal bizi çok mükedder etti. Dimağını yüksek bilgilerle doldurmuş bir kızcağızımız neden kalksın da milletimizden başka bir millet genci ile evlenmeğe mecbur olsundu. Böyle kendi kendine yetişmiş ve bütün şu hayat zorluklarına karşı dinini, bu namuskar kızı (sen çingene bir anadan doğmuşsun!) diyerek sürümüzden dışarı atmak, ʿalemin kucağına fırlatmak bilemeyiz ne derece insafa muvaffaktır? Bu yetişmiş kızın, maazallah aramızdan çekilmesi bizim için büyük bir boşluk olmaz mı? Bizim ağaçtan insan yapup aramıza katmağa mecbur olduğumuz şu yıllarda muhazzâ ʿaleminin entrikaları hatırı için şu Çingenedir, bu Pomaktır diyerek bizi uyandıracak kıymetli kimselerimizi el kucaklarına fırlatmakta ne maʿna var? Naziye hanım (Çingene) adlı cemaʿat arasına karışmak istemiyor. Çünkü kendisinin (firavun) taʾifesine mensūb olduğunu iddia etmiyor ve her sırasında Türk olduğunu ve bununla iftihar ettiğini söylüyor. Türkler ise onu yabancı gözlerle karşılamak gafletinde bulunuyorlar. Şu halde bu okumuş, ʿali-i terbiyeler görmüş kızımızın ʿakıbeti ne olacak? Bulgaristan Türkleri bu yanlış kanaʿatler yüzünden çok büyük zararlar görmektedirler: reʾyleri dağılmakta, kuvvetleri azalmakta, sesleri kısılmaktadır. Halbuki bizim nokta-i nazarımızca (Türküm!) diyen Türk ve müslüman dinine tapan Türk ʿadetlerine boyun eğen, Türk tarihini kendi Türk tarihi, Türk yurdunu kendi yurdu tanıyan her fert Türk olsun, Kürd olsun, Çingene, Pomak, Arnavud . . . hasılı ne olursa olsun Türk’tür ve müʾebbeden Türk olarak kalacak demektir.

 

 

 

 

LATİN ALFABESİNE AKTARAN:

MUSTAFA ÇAĞLAR & EROL TURUNÇ

 

Not:Bu metnin seçiminde emeği geçen ve yardımlarını esirgemeyen değerli hocamız Yard.Doç.Dr. Abidin KARASU’ya teşekkür ederiz.

 

KAYNAK: AHALİ GAZETESİ (1919-1921)

Exit mobile version