İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
Farsça Hocam çok iyi kalpli biri idi. Ders anlatışını da çok beğeniyordum. Haftada sadece iki-üç saat ders alarak Farsçam çok iyi bir seviyeye geldi. Tabii Farsçaya çok ehemmiyet göstermeye başladım. Bunun sebebi İran’a muhabbet duymam değil Rabbime şöyle dua ediyordum. Rabbim Ortadoğu’nun en iyi tarihçisi ve uzmanı olayım diyordum. Rabbim de zannediyorum bu duamı kabul etmek için dengeleri değiştiriyordu. Yani bana yol gösteriyordu. Samimiyetimi ve ihlası mı da kanıtlamaya çalışınca bütün dengeleri değiştirdi Rabbim. Farsça öğrenmeye başladım İran araştırmaları merkezi kuruldu ve orada gittim eğitim aldım.
Kalacak yer bulamadım. 29 Mayıs’ın öğrencisiydim ve diyanetin okulu orası. Gittim diyanetle konuştum ve beni bir müdüre yönlendirdiler, müdür beni azarladı. Kalacak yerim yok hiç düşünmeden gitmiştim Ankara’ya. Ama Allah orada da bana yardım etti. Bülent Amcamın çalıştığı bir boya fabrikası vardı. Bu yer Ostim’de bulunuyordu yani Sanayi bölgesinde. Orasının üst katına çıktım ama karanlık ve biraz da korkuyordum tabii. Tek başıma kalıyorum ve sanayii bölgesi olduğu için kimse yok etrafta. Patron dükkanı da korursun burada yat dedi. Sağolsun bana 100 tl idi galiba harçlık da vermişti. Ben de o paranın önemli bir kısmıyla onlara tarih kitabı aldım. Zannediyorum Halil İnalcık’ın tarih kitabı idi ve hediye etmiştim. Oradan İram’a gider gelirdim. Sabah yürüme mesafesi vardı ve patrona da gözükmemek, rahatsız etmemek için erkenden çıkar ve geç olarak gelirdim. Böyle kimsenin yaşamayacağı bir yerde ilim öğrenebilmek için kaldım :) Eee bir zorluk çekmek lazım.
Sonraki sene İram yine yaz kursu açtı. Bu sefer kalacak yer bulamadım herhalde ve Turhal’dan Ankara’ya otobüsle gitmeye çalışırdım. Cuma günü gidiyordum akşam biniyordum ve sabah iniyordum. Sabah otobüs erken iniyordu ve uyuyamıyordum. Camii vardı otogarda, orada uyumaya çalışıyordum ama görevliler kaldırıyordu. Eşyalarım çalınır vesaire diye de çok korkuyordum. Böyle böyle Turhal’dan Ankara’ya gittim geldim. Devletimizden burs alırdım ve o parayı otobüse vererek kuru bitirdim. Kurs sonunda sertifika vereceklerdi ve ben sertifika istemiyorum deyip almadım:) İram’dan bir sertifikam var ve onu da cv hazırlamak istediğimde geçen senelerde istedim Onlardan. Sertifika dahi almazdım ve değer vermezdim. Hedefim ilim öğrenmekti sadece. Daha sonrasında Farsça biliyorum diyorum, sertifikan nerede diyorlar. Hiçbir cv vesaire istenilene kadar hazırlamamıştım. Bunlar hiç umrumda değildi. Sadece öğrenmek ve Ortadoğu uzmanı olmak istiyordum.
İram’dan iki kez ders aldım ve Farsçayı da iyi bir şekilde öğrenmiştim. İram’da Hocalarımız adeta beni kapmak istediler. Herkes kendileri için çalışmam konusunda davet etti. Ben X. Hocamı seçmiştim ve Onunla başarısız bir YL girişimim de oldu. Tabii hepsi iyi Hocalarımız idi ve hepsinden çokça faydalandım.
Derste ismini ve cismini hatırlamadığım bir Hocamız Farsça bir metin açtı. Bunu kim okuyabilir dedi. Derste kimseden ses yok, ben okurum Hocam dedim. Hemen okumaya başladım ve bir yerde zannediyorum telaffuz hatası yaptım. Herkes şok:) Yani işin güzel tarafı ilmin karşılığını hemen alıyorsun. Lisansta tez ile alakalı kısma gelelim. M. Hocamın yanına gittim tez belirlemeden önce ve İran’a dair yazmak istiyorum dedim. Ondan önce Hocalarımız makale istediğinde İran’a dair yazardım. Şehname, Rıza Şah, İmam Humeyni gibi konulara dair yazdıklarım çoktur.
O da bana Muhammed Ali Furuği ismini önerdi. 2015’de İran’a gitmiştim. Orada Hüccet isminde bir arkadaşım oldu. Onunla gezdik ve bana çok yardımcı oldu. Normalde ben zenginlere hiç yardım etmiyorum demişti ve ben de demiştim babam at arabacılık yapıyor diye. Bana zengin olmadığım için çok yardımcı oldu. Orada Türkiye’den gelen bir abimiz vardı. Bana bir gün kitaptan bir parça okuttu ve sen Farsçayı çözmüşsün dedi. Aynı zamanda İranlılarla derse katıldım ve Hocamız derste bir Farsça kelime sorardı ve eş anlamını sorardı. Ben de söylerdim ve diğerleri bilemezdi. Hoca en sonunda tamam sen biliyorsun diğerleri söylesin artık demişti. Buna benzer bir ifade kullandı. İran’da birçok yeri gezdim ve fotoğrafladım sonra o fotoğraflarım kayboldu. Kaybolmadan önce Persepolis’e dair yazabilmiştim. Bir de Tahran Üniversitesi’nin önünde arkadaşım ile bir fotoğrafım vardı.
Farsça serüvenim bu şekilde oldu. İran’da radyoyu dinlerdim. Hamaney’in bir konuşmasını dinlemiştim. Bir de arkadaşım bana bizim yurdun karşısına gelen insanları göstererek bunlar velayet-i fakih ideolojisini yayıyorlar demişti. Bir de bir amca benimle konuşup namaz kılıyor musun diye sormuştu. Are demiştim ve bana sen öyle kılma şöyle kıl dedi. Yani bir nevi Şiileştirme operasyonundan geçtim:) ama bildiğim gibi kıldım ve Ülkemizde kılındığı gibi kıldım.
Çok güzel Camileri var İran’ın. Bizdeki Camilere lüks diyorlar, gidip oradakileri görsünler. Tamamen aynadan yapmışlar. Dine çok önem veriyor mevcut yönetim. Türkiye’de dilde sadeleştirme çabaları oldu ve Farsça Arapça kelimeleri dilimizden belli oranlarda atmaya çalıştılar. İran’da da aynısı aynı dönemde oldu. Onlarda Arapça Türkçe kelimeleri dillerinden çıkarmak istediler. Günümüzde hem İran hem de Türkiye Arapçaya çok önem veriyor. Birbirmizde olan gelişme bir diğerini de mutlaka etkiliyor. Meşrutiyet hareketleri var mesela ve bu hareketler de birbirinden etkileniyor. Biz İran’dan daha Batı’dayız ama İran’da doğu’nun Batısın’da denilebilir. Edebiyatı, şiiri ve Farsça dilleri çok güçlü. Arapça Kur’an olarak inince İranlıların da yapacağı bir şey kalmadı. Ama Modern dönemde İran’da Batıni bir din çıktı ve evrensel oldu. Bu dinin mensupları Arapça ve Farsça yazdılar ama çoğunlukla farsça. Bunlar Babiler ve Bahai diyoruz onlara. Tabii İran bu hareketi kabul etmedi ve ona destek çıkmadı. Tarihte Zerdüştlük vardı İran’da ve Modern dönemde de Bahailiği kabul edebilirdi ama daha dar kapsamlı olan Velayet-i Fakih doktrinini kabul etti. Bahailiği savunduğum gibi bir görüş çıkmasın değerli arkadaşlar. İran genelde Şiidir ve Şii hafıza güçlüdür. Özellikle İran-Irak arasında yaşanan 8 yıllık savaş İran’da bizi yalnız bıraktılar algısı oluşturmuştur. Ama dini boyuttan ziyade bölgesel rekabet ve nüfuz mücadelesi söz konusu. Dini boyut bir kisve, iç politika için ve içerideki halkı yatıştırmak için. Bahailik daha evrensel, vatanım ruyi zemin, milletim nevi beşer diyorlar
Ozan Dur
Yorum Yaz