İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
Müslüman Bilimine Adanmış Bir Ömür
Fuat Sezgin 1924 yılında Bitlis’te dünyaya gözlerini açmıştır. 5 kardeşi olan Fuat Sezgin, Mehmet Mirza Efendi ve Cemile Hanım’ın çocuğudur. Soyları Eyyübilerin Hasankeyf koluna kadar dayanmaktadır. Fuat Sezgin ilk eğitimini babasından almıştır. Babasından Türkçenin gramerini öğrenmiştir. Dil öğreniminde gramere büyük vurgu yapması belki buradan gelmektedir. İki kardeşi milletvekili ve bakanlık yapmıştır. Çabasının ürünü onun tanınır olmasında büyük söz sahibidir. 2019 yılı Fuat Sezgin yılı ilan edilmiştir.
Fuat Sezgin, Matematiği çok seviyordu ve mühendislik okumaya karar vermişti. Hellmut Ritter’in bir konuşmasına katılması onu bilim tarihi alanına yöneltmiştir. Ritter, Türkiye’nin ve İslam dünyasının bilgi birikiminin değerini biliyordu. Özellikle bu durum Fuat Sezgin’i etkilemiş olmalıdır. Fuat Sezgin’in İslam dünyasına yönelik hedefleri zaman içerisinde belirginleşmişti. Etrafını istediği gibi ideal İnsanlarla kuşatamadığından yalnız kalmak ve yalnız mücadele etmek durumunda kalmıştı. Dönemin İnsanları, para, makam ve mevki düşünürken, Fuat Sezgin İslam dünyasını düşünüyordu. Geçmişte büyük bir medeniyet kurmuş olan bu toplumun bugünkü hali Fuat Sezgin’i çok üzüyordu. Birşeyler yapmak zorundaydı ve “sorumluluk” ve “çalışma” bilinciyle hedeflerine ulaştı. Onu anlatacak en önemli iki kelimeyi Esra Gözeler şöyle açıklamaktadır:
“Fuat Sezgin’in hayatını ve eserlerini yakından tanımak,hayatın anlamının belki de sadece çalışmak olduğunu gösterir. Fuat Sezgin bu dünyada çalışarak, üreterek, hep bir şeyle meşgul olup zamanını bereketlendirerek var olmuştur...”
Esra Hocanın da belirttiği üzere Fuat Sezgin hayatta çok çalışmayı bir düstur edinmiştir. Günde 17 saate varan çalışmalarıyla tanınmaktadır. Dakika ve zamana o kadar riayet etmektedir ki eski zaman Alimlerinin ilim öğrenirken ki gösterdikleri mücadeleyi göstermiştir adeta.
Fuat Sezgin’i en çok etkileyen isimler arasında eşi ve hocası Ritter gelmektedir. Eşinin sayesinde muhalled (ölümsüz) eseri Arap-İslam Bilimleri Tarihi (GAS)’ı kaleme aldığını söyler. Ciltlerinden birini eşine, birini kızına ve birini de hocası Ritter’e ithaf eder. Kızı babamın bilim tarihine katkısını uzun yıllar anlayamadım der. Anlaşılan o ki kendisinden ailesine övgüyle bahsetmeyecek kadar da mütevazidir. Bu konuları derinlemesine kızına belki de anlatmamış olabilir. Bazı İnsanların hayatları eylemden oluşur sadece ve söze hiç hacet kalmaz. Tarih onları açıklamak zorunda kalır. Fuat Sezgin’in de bu tarz İnsanlardan olması yüksek ihtimallerdendir.

İslam Bilim Tarihi ve Teknoloji Müzesi - Kafkas Edu
Onu etkileyen diğer bir şahsiyet Hocası Ritter’dir. Mühendislik okuyacakken onun bir seminerine denk gelir ve Arap-Fars filolojisi dersini seçmek durumunda kalır. Arapça öğrenmeye başlamıştır ama 2. dünya savaşı sebebiyle verilen aradan yararlanarak 6 ayda iyi bir seviyede Arapça öğrenir. Anladığım kadarıyla karşılaştırmalı olarak Arapça öğreniyordu. Asıl hedef olarakta okumaya önem veriyordu. Anlaşılan o ki zor metinleri okumaya çalışmış ama anlamasa da pes etmemiş ve okumaya devam etmiştir. O dönemde seviye seviye hikâyeler bulabildiğini düşünmek doğru olmaz. Zor tefsirlerden Arapça öğrenmeye çalışmıştır. Bir tarafta Arapçası ve bir tarafta da Türkçesi karşılaştırmalı öğrenmiştir. Yani dilde merdivenleri 8’er-10’ar olacak şekilde zıplamış ve zor yoldan öğrenmeye çalışmıştır. Bir kere karar verince de artık geri dönüş yoktur.
Fuat Sezgin asla geri adım atmamış ve umutsuzluğa kapılmamıştır. Hayatında her şeyi planlamasına rağmen bazen işleri yolunda gitmemiştir. 1960 darbesinden sonra üniversiteden atıldığını gazeteden okuyunca ümitsizliğe kapılmamış gidip kütüphaneye yazma eserler çalışmaya devam etmiştir. Bu derece bir ilme bağlılık olunca olumsuz gelişmeler de Fuat Sezgin’i etkileyememiştir.
Fuat Sezgin’in kaç dil bildiği bir muammadır. Şunları bildiğini kesin olarak söyleyebiliriz. Türkçe, Arapça, Farsça, Rusça, Almanca ve muhtemelen İngilizce de biliyordu. İhtiyaç duyduğu dilleri öğreniyor ve amacı konuşmak olmuyordu. Sadece okuyarak dilleri öğreniyordu. Müslüman olan eşi onun hakkında şunları söylüyor:
... şunu da eklemek isterim ki, eşimin kaç dil bildiğini bilmek aslında önemli değildir. Biraz cesaret kırıcı olabilir ve bunu bilmek kimseye fayda vermez. Önemli olan, ilgilendiğiniz alanın literatürüne erişmeye olanak sağlayan ve bilimsel soruları cevaplamakta ihtiyaç duyduğunuz dil ve dillere çalışmaktır. Bu arada, benim fikrime göre, günde kaç saat çalıştığını da bilmek gerekli değildir. Allah’a çok şükür bunu çok az bir uykuyla yapabilecek güçlü bir yapısı vardı. Allah’ın selamı ve bereketi üzerinize olsun.”

Fuat Sezgin - Anadolu Ajansı
Gelecek nesiller için durup, dinlenmeden çalışıyordu. Prof. Mehmet Akif Koç Hoca Onun için şöyle diyordu
“Durmadan çalışmanın bir yöntemi var mı Hocam diye bir soru yönelttiğimde dedi ki “bütün hücrelerimin dinlenmeye o kadar fazla ihtiyacı olduğunu hissediyorum ki, fakat bunu hissettiğim her an İslam dünyasının hali hazırdaki durumunu göz önünde bulundurarak dinlenmeye hakkım olmadığına kendimi bir kez daha ikna ediyordum.”
Fuat Sezgin kendisini bizden gizlemişti ve bunun da sebeplerini şu şekilde söylüyordu.
“Ben 50 sene önce hali hazırda yaşayan Müslümanlarla bir yere varılamayacağına karar verdim ve ilerde para düşkünlüğü olmayan, makam düşkünlüğü olmayan, Batı ile hesaplaşma derdi olan, çalışma sorunu olmayan muhayyel bir Müslüman nesil için malzeme hazırlamaya karar verdim. Bunun için gizlendim”

Esra Gözeler - Fuat Sezgin'in 147'ler listesinde üniversiteden atılması
Şimdi Fuat Sezgin’in dil öğrenme serüvenine bir göz atalım:
Fuat Sezgin, hocası Ritter’den çok etkileniyor ve hatta büyüleniyor. Hocası Ritter, Fuat’tan zor bir görev talep ediyor. Öğrencisini sınamak istemişte olabilir. Fuat Sezgin’den Arapça öğrenmesini istiyor. Fuat Sezgin’den bu kısmı dinleyelim:
“Ben zaten Arapça öğrenmeye başlamıştım ama hiçbir mesafe katetmiyordum. Bütün gayretlerime rağmen Hoca’m benden memnun değildi ilk aylarda. 1943 yılıydı. Almanlar, Bulgaristan’a girmişlerdi. Bizim hükümet bütün üniversiteleri, mektepleri tatil etti. Hoca’m bana dedi ki: “Şimdi elinizde bir fırsat var. Altı aylık bir tatiliniz olacak, bu zaman içerisinde Arapçayı öğrenin” Ben de zaten öyle düşünüyordum. Fakat bu söz bana çok tesir etti. Hakikaten altı ay kendimi Arapça öğrenmeye verdim. Evimizde babamdan kalma 30 ciltlik bir taberi tefsiri vardı. Onu okumaya başladım. Başlangıçta anlamıyordum. Türkçe tefsirlerle karşılaştırarak yavaş yavaş tefsirin içine girmeye çalıştım. Günde aşağı yukarı 17 saat çalışıyordum. Erken kalkıyordum, gece geç yatıyordum, evden hemen hemen hiç çıkmıyordum. Altı ay sonra Taberi Tefsiri’nin 30 cildini bitirmiş oldum. Başlangıçta hemen hemen hiç anlayamadığım bu tefsiri altı ayın sonunda gazete gibi okuyordum. O hızla yani 17 saatlik biz tempoyla çalışırsanız bunu siz de başarırsınız, bundan eminim. İlk ders seminerinde bazı Alman âlimler, profesörler vardı. Hoca’m önüme Gazzali’nin İhyâ’sını koydu ve “okuyun bakalım!” dedi. Okudum. Gazzali benim için artık bir mesele değildi. Hoca’m bana baktı, gülümsedi, sevindi, mesuttu. Orada beni biraz methetti. Benim için o an, hayatımın unutulmaz anıydı. Arapçada artık kitapları okuyabilecek hale gelmiştir. Artık başka dillere başvurmak lazımdı.”
Fuat Sezgin, gramere çok büyük önem veriyor. Babasının ona Türkçe gramerini öğretmesini asıl başarısının kaynağı sayıyor. Fuat Sezgin’in ağzından gelişmeleri dinleyelim:
“...malesef Türklerde Batı dillerine yani dil öğrenmeye karşı bir kompleks var. Bu yıkılmalı, bunu bertaraf etmek lazım. Avrupa’da İngilizce konuşamayan bir üniversiteliyi tasavvur edemezsiniz ama bizde malesef dil bilinmiyor, dil kompleksi var. Sonra başka birşey var... Malesef ben ilkokul üçüncü sınıftayken Kültür Bakanı - hangi kültür bakanıydı bilmiyorum, sivri kafalı biri- Türk mekteplerinden grameri kaldırdı.
Bana dedi ki babam: “Sarf-ı Türkiyi öğreteyim sana” o zaman gramere sarf-ı Türki derlerdi. Bugün belki bilimler tarihçisi olabildiysem, babamın sarf-ı Türkiyi öğretmiş olmasının çok büyük etkisi vardır. Eğer o Alman Ritter’in ilk derslerini anlayabildiysem belki bende biraz gramer düşüncesinin gelişmiş olmasının payı vardır. Türklerin gramer bilgileri yok, o yüzden dili öğrenemiyorlar, bazen iyi konuşuyorlar fakat yazamıyorlar. Bu bizim milletimizin önemli problemlerinden biridir.
Fuat Sezgin, başarısının önemli kısmını da babasına atfediyor. Babası ile arası iyi olan çocukların başarılı olma ihtimalinin daha yüksek olduğunu düşünüyorum. Tarihten ve günümüzden gördüğüm örneklerle, eğer tabi babada ilim adamı ise veya ilimi seviyorsa.
Sonuç:
Fuat Sezgin, dil öğrenmeye dair çokca malumata sahip değildi. Eline ne geçtiyse onun üzerinden öğrenmeye çalıştı. Yöntemi doğru değildi ve tavsiye etmiyorum. Lakin onun azmi önünce zor olan yöntem bile kolaylaştı ve hizaya geldi. Azimli farenin duvarı deleceği söylenir. Günde 17 saat bir öğrenci, en yanlış yöntemi denese ve pes etmese inanıyorum ki istediği dili öğrenebilir. Çünkü zamanla kendimizi keşfediyoruz ve yöntemleri öğreniyoruz. Basit seviyelerden okumak genelde zevkli ve kolay oluyor. Seviyeyi aşamalı olarak çıkarmak gerektiğini herkes bilir. Lakin Fuat Sezgin zor olanı başarmıştır. Bu onun ne kadar sağlam iradeli olduğunu ayrıca göstermektedir. Bazı büyüklerimiz yabancı dil öğrenmek için anadilinizin gramerini iyi bilin derler. Fuat Sezgin Hoca da bu görüştedir. Gramere büyük önem verir ve öğrendiği dili iyi öğrenmek ister. Bu bağlamda bizlere örnek olmaktadırlar.
Fuat Sezgin hakkında yazılan kitaplar
Karakaş, Ali. Hadis Oksidentalizmi ve Fuat Sezgin. İstanbul: Ensar, 2017.
Sever, Cumali. Bilim Tarihine Adanan Ömür: Kırk Derste Fuat Sezgin. İstanbul: Ensar Neşriyat, 2019.
Yılmaz, Adnan. Bilimler Tarihi Dostu Prof. Dr. Fuat Sezgin, Ankara: NG Yayıncılık, 2019.
Özkan, Âdem, Bilim Tarihinde Ezberbozan Prof. Dr. Fuat Sezgin’le Birlikte. İstanbul: Üsküdar Belediyesi, 2019.
Turan, Sefer. Fuat Sezgin ile Bilim Tarihi Sohbetleri, İstanbul: Pınar Yayınları, 2024.
Referanslar
Gözeler, E. (2022). Fuat Sezgin. Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları.
Turan, S. (2019). Bilim Tarihi Sohbetleri. Pınar Yayınları.
Hazırlayan: Ozan Dur
Yorum Yaz