İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
Sachsenhausen/Berlin/Almanya, 24 Ağustos 2019
Arbeit Macht Frei: Çalışmak Özgürleştirir
Önümde duruyor. Devasa ağacın geniş yaprakları altında sıcaktan bunalmış bir vaziyette izliyorum. Tam ortasındayım. Bir yandan terliyorum bir yandan da olan biteni düşündükçe başım dönüyor. Sıcakla çok da bir alakası yok gibi. Havsalam almıyor yaşanmışlıkları, işkence odalarını, deney yapılan laboratuvarları, içinde insanların diri diri yakıldığı fırınları gördükçe kalbim sıkışıyor, bunalıyorum, terliyorum. Evet, dayanamıyorum.
Kırk barakadan geriye sadece ve sadece beş altı tanesinin kaldığı bir toplama kampındayım. Dev çınarın bu geniş alandaki tek ağaç olması da dikkat çekici. Sığınıp gölgesine yaslanıyorum. Böyle bir yerde ağaç yeşermez ki. On binlerce insanın diri diri yakılıp kül olan bedenleri savrulmuş olmalı ki bu münbit topraklar bitmez olmuş, yeşermez olmuş.
Bunca şeyi yapabilmek için insan olmamak gerekir, diyorum. Çünkü insan beyni ve kalbi olan, aklı ve duyguları olan bir varlık. Aklın müsaade ettiği yerde duyguların itiraz edip insanı böyle bir canilikten, katliamdan uzak tutması gerekirdi.
Berlin’den otuz beş kilometre uzaklıktayız. İnsanlıktan ise yüz yıllarca gerideyiz. Kampın girişinde yazan yazı: “arbeit macht frei” yani “çalışmak özgürleştirir” peh ne büyük yalan. Bu, nazi toplama kamplarında sıklıkla karşılaşılan aldatıcı bir slogandan başka bir şey değil!
Sachsenhausen toplama kampı, Auschwitz gibi direkt imha kamplarından farklı olarak doğrudan bir ölüm kampı değildi belki ama çok sayıda mahkum burada öldürülmüş ya da ölümüne çalıştırılmıştır. Burası ne yalnızca bir toplama kampı, ne de sadece bir hapishanedir. İnsan aklının ve duygularının ne derece karanlıkta kaldığının; soğuk taşlara, dikenli tellere, gaz odalarına, tahta barakalara kazınmış en bariz göstergesidir.
1936 yılında inşa edilmiş. İlkin politik muhalifler, sosyal demokratlar, sendikacılar, komünistler ve yeni düzene ayak uyduramayan gazeteciler getirilmiş. Ardından Çingeneler, Romanlar, Yahudiler, eşcinseller, Yehova Şahitleri, Sovyet savaş esirleri, inancını değiştirmeyenler. Yani otoriteye karşı çıkanlar, farklı olanlar, azınlıklar, istenmeyenler ve daha niceleri.. Her birinin bir dosya konusu var burada ve her birinin ceket cebine yamanarak dikilmiş bir işareti. Her biri çalışmak, sadece çalışmak için dünyadan tecrit edilmiş, sonu ölümle biten bir mahkûm.
Buradan gelip geçenlerin sayısı 200.000’den fazla diyorlar. Biliyorum, çok bir şey ifade etmeyecek anlattıklarım, insanlara sadece sayı olarak bakanların gözünde. Şu kadar kişi, bu kadar ölüm vs. vs. Hepimiz resmi kayıtlarda yalnızca 1’iz ve birer sayıdan ibaretiz. Öyle değil mi?
-Der Zutritt hier ist verboten.
Kapı üstüne açılan kapılardan ilerliyorduk ve artık ilerlemenin yasak olduğu, kilitli bir kapının olduğu yere kadar geldik. Ufak bir cam pencereden içerisi gözüküyordu ama boştu. Duvarlarda is izleri, küf ve rutubet vardı. Sordum, burası mahkumların zehirli bir gazla öldürüldüğü girilmesi yasak bir gaz odasıymış. Bir kez daha utanıyorduk insanlığımızdan..
Bu toplama kampı, insan eliyle kurulmuş sistematik zulmün, o dönemde yaşayan sıradan insanların sessizliğiyle nasıl büyüdüğünün bir göstergesi, bir ibret levhası ve çarpıcı bir anıtı olarak tarihe geçmiştir.
Ten renklerimiz farklı farklı. Dillerimiz, cinsiyetlerimiz, milliyetlerimiz hakezâ. Bu dünyaya kim ve nasıl, hatta ne olarak geleceğimizi bilmeden geldik. Bizlere herhangi bir dil seçimi sunulmadı. Tercihli millet hakkımız da olmadı. Ve biliyorum bir Türk'ün, bir Fransız'ın, bir Alman'ın, bir Yahudi'nin kendi milletini bir tercih üzere seçmediğini, seçemeyeceğini..
Irkından dolayı tecrit edilmek, dışlanmak insan havsalasının almayacağı bir yargılama biçimi. Zira ırk temelli yapılan en ufak bir haksız muamele insanlığa değil, yaratıcıya bir başkaldırıdır.
Binlerce, yüz binlerce ve hatta milyonlarca insan katledildi hiç yoktan sebeplerle. Bir kavme olan kin, insanları adaletsizliğe, zulme sevk etti.
Gördüklerim karşısında gözyaşlarıma hâkim olamıyorum.
M. Fatih Özmen
Yorum Yaz