İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
Zengin doğal kaynakları ile dünyanın en değerli bölgelerinden biri olan Latin Amerika yüzyıllar boyunca içinde bulunduğu karmaşık ortamdan ancak 21. yüzyılda kurtulabildi. Sosyal, siyasal ve ekonomik yönden tırmanışa geçen Brezilya, Kolombiya, Meksika, Arjantin gibi ülkelerde milyonlarca insan yoksulluk sınırının üstüne çıktı. Bölge uzunca bir zaman istikrarsız, zayıf bir görüntü çiziyordu. Ancak son yirmi yıl içerisinde Brezilya ve Arjantin başta olmak üzere birçok ülke eski köhne yapısından uzaklaşarak yeni kalkınma programlarıyla yeniden dünya sahnesine çıktılar. Şimdi bu kıtayı tarihsel arka planı da göz önünde bulundurarak inceleyelim.
Kıta 1492 yılında Kristof Kolomb tarafından yanlışlıkla keşfedildi. Hindistan kıtasına gitmeyi amaçlayan ünlü kâşif yanlışlıkla Amerika kıtasını keşfetmişti. Daha sonrasında İspanyol ve Portekiz krallıkları buraya geldiğinde kuzeyde Kızılderililer, orta ve güneyde ise Maya, İnka ve Aztek uygarlıkları bulunuyordu. Yeni kıtanın bu sonradan gelen misafirleri 20-30 yıl gibi kısa bir süre içerisinde milyonlarca insanı katlederek bu asırlık medeniyetleri ortadan kaldırdı. Afrika’dan milyonlarca insanı, bu yeni kıtaya getirerek köle olarak çalıştırdılar. Kıtanın zengin kaynaklarını Avrupa’ya aktardılar.
Daha sonraları bu kıtada doğup büyüyen, kıtaya aidiyet besleyen ve Avrupa’yla ilişiği kesilen genç nesiller 1789 Fransız Devrimi’nden etkilenerek Avrupalılara karşı bağımsızlık mücadelesi vermeye başladılar. Bolivar, San Martin ve Miranda gibi isimler bağımsızlık hareketlerinin başını çekti ve bunun sonucu olarak 1809’da Ekvador bağımsızlığına kavuştu. Ardından 1810 yılında Arjantin, Kolombiya, Venezuela; 1822 yılında ise Brezilya bağımsız oldu. En geç bağımsızlığına kavuşan ülke de 1902’de Küba oldu.
Sömürgeci devletlerin kıtadan çekilmesi ile birlikte Amerika Birleşik Devletleri kıtada yükselen güç haline geldi ve kıtada bulunan diğer ülke yönetimlerini boyunduruğu haline getirdi. Montrö Doktrini ile “Amerika Amerikalılarındır” diyerek dış devletlerin kıtayla olan bağını zayıflatıp kıta genelinde çeşitli yollarla hâkimiyet kurmak istedi. Gerek darbelerle gerekse ekonomik ve siyasi ambargolarla bölge coğrafyasında bulunan devletleri günümüze dek kendi elinde tutmaya çalıştı.
Latin Amerika doğal kaynaklarıyla, genç dinamik nüfusuyla, dünyadaki savaş bölgelerine uzaklığıyla, Atlas ve Pasifik Okyanuslarının diğer bölgelerdeki yaşanan savaşlardan ve siyasi çalkantılardan bölgeyi korumasıyla ve özellikle yeni nesil gençlerin siyasette daha aktif rol alma isteklerinden ötürü gelecek açısından güzel şeyler vaat etmektedir.
Bir yandan Brezilya karnavalları, hareketli Latin dansları ve müziği, tropikal iklimi, amazonları, futbolu, renkli ve neşeli halkları ve kültürü; diğer yandan askeri darbelerin sık yaşandığı, muz cumhuriyetlerinin bulunduğu ve siyasi edebiyatta çok kullanılan ABD’nin arka bahçesi anlamındaki “Patio Solar” tabirinin sıkça kullanıldığı bir coğrafya Latin Amerika.
M. Fatih Özmen
Yorum Yaz