İlim ve Medeniyet

İNALCIK’IN ARDINDAN!

Bugün 25 Temmuz 2017…

Merhum Halil İnalcık Hocamızın, ardında sayısız hatıra bırakarak aramızdan ayrılışının birinci yıldönümü… Ve yaşadığımız onca hatıra arasında, o latif gülüşü zihnime kazınmış bir fotoğraf adeta!

Ehl-i fânîden nice cân nice cânânlar geçer
Bezm-i işretten acep mestâne yârânlar geçer
Bir nefestir cânımız yâr leblerinde ber-karâr
Hey bu fânûs-ı safâ bir gün söner, cânlâr geçer

Halil İnalcık’ın bir şair olarak da dediği gibi şu fani dünyadan halil ismiyle malum bir cân geçti. Lakin dostları olarak her birimizin gönlünde Halil İnalcık ismiyle meşhur bir cânân kaldı.

***

Merhum hocamız ve onun tarihçiliği hakkında bugüne kadar çokça sıfat kullanılmıştır. Ve bu sıfatların her biri de hakikatin dosdoğru ifadesinden başka bir şey değildir. Hiç şüphesiz o, tarihçilerin kutbu, tüm zamanların âlimi, tarihin profesörü ve şeyh-ül müverrihin olarak da yeterince büyüktür. Ancak İnalcık’ı bütün bu tanımlamalardan daha ziyade, mağaranın dışına çıkmayı başarmış ve kavranan dünyaya ulaşmış olduğu halde; gölgelerle meşgul olarak gerçeğe kapanan zihinleri ışıkla buluşturmak için tarih ilmini fener gibi kullanan bir bilge olarak tanımlamak, dimağımdaki fotoğrafına daha uygun düşmektedir.

Bazen insan, büyük bir adamı tanıdığı için kendini şanslı hisseder. Onun devrine yetişmek, söylediklerini dinlemiş olmak ve yazdıklarını okumak büyük bir şans ve mutluluktur elbette… Lakin bunun da ötesinde bir mutluluk var ki o da tanıma şerefine erdiğiniz âdemoğlunun sizi de tanıması ve hatta sevmesidir.

Bu satırların yazarı, Halil İnalcık hakkında en son konuşacak kişidir belki de! Öyle ki aramızda yarım asırdan daha fazla yaş farkı var. Hayatlarımızın görece kısa bir kesitinde vuku bulan ancak hızla derinleşen ve bir ağacın sıkı sıkıya toprağa bağlı kökleri gibi sağlamlaşan dostluk, bende duygularımı ifade için bir cesaret rüzgârı estirdi. Herhalde böyle bir bağın tesis edilmesi de Şeyh-ül Müverrihin Halil İnalcık’ın kerameti olsa gerektir!

***

Kendisini ilk defa 2003 senesinde bir konferans için geldiği Yalova’da tanıdım. Onu ilk gördüğümde, yaydığı enerjinin etkisiyle nasıl da büyük bir heyecana kapıldığımı hatırlıyorum. Salona girişi, kendisini dinlemek için toplanan insanları çepeçevre kuşatan bir bakışla salonu gözden geçirmesi, sahnenin ortasında ayakta durarak yorulmadan yaptığı uzun konuşma ve tabi ki yüzündeki o kendine mahsus hakikatli gülümseme… Hepsi canlı bir resim gibi aklımda!

Prof. Dr. Halil İnalcık, 21 Ağustos 2003 tarihinde Yalova’da düzenlenen bu konferansta “Tüm gazilerin etrafında toplanması ve dolayısıyla Osman Gazi’nin karizmatik bir lider olması bu bölgede kazandığı Bafeus Savaşı’na bağlıdır. Dolayısıyla, Osman Gazi’nin Hersek’te kazandığı bu savaş, hanedanlığın kuruluşunu apaçık gösteren bir zaferdir. Hanedanlığın kuruluşunun kesin tarihini Yunanlı Pahimeres vermektedir. Bu tarih 27 Temmuz 1302’dir. Bu suretle Osmanlı Devleti’nin kuruluş tarihini bu olaya bağlı tutarak tespit etmiş bulunuyoruz. Bunun vuku bulduğu yer de burası Yalova’dır” dediğinde aslında çok eski bir tartışmaya yeni bir boyut kazandırıyor ve bu konudaki yaygın tarihsel kanıyı değiştirecek kadar güçlü bir bilimsel gerçekliği ortaya koyuyordu. Ancak o zaman pek de  kavrayamadığım bir şey daha vardı ki o da bu konferansın aynı zamanda kişisel tarihimdeki bir dönüm noktasına işaret etmesiydi. İnalcık’ın bana bahşettiği bu hakikatli ve hikmetli dostluğun ilk günü yani…

Merhum Hocamızın bu tespitinin, uluslararası nitelikli bilimsel bir sempozyumda yeniden masaya yatırılması ve bu gerçeklikle kitleleri buluşturmak imkânı ancak 2009 senesinde oluştu. 27 Temmuz 2009 tarihinde büyük bir uluslararası toplantı yapma fikrini ilk önce kendisiyle paylaştım. Yaptığımız uzun telefon görüşmesi bile esasında benim için büyük bir heyecan ve unutulmaz bir ders olmuştu. Hoca, böyle bir sempozyumun son derece gerekli ve yararlı olacağını söyledi. Osmanlı Devleti’nin Kuruluş Tarihi Uluslararası Sempozyumu, 27 Temmuz 2009 tarihinde Yalova’da gerçekleştirildi. Halil İnalcık’ın çerçeve oturumuyla başlayan bu sempozyumda, yerli ve yabancı birçok seçkin bilim insanı tebliğlerini sundular. Asıl önemlisi sempozyum sonrasında konu geniş bir biçimde yazılı ve görsel medyada tartışıldı.

***

İnalcık Hocamız, 2003 yılında beni ve bütün dinleyicileri etkileyen o konuşmasını “benim bir teklifim var; burada, Yalova’da Osmanlı Devleti’nin kuruluşu adına bir abide yapılmalıdır” sözleriyle tamamlamıştı. Hocamızın bu isteği ancak sekiz yıl sonra gerçekleştirilebildi. Yalova Belediyesi tarafından yapılan Osmanlı Parkı içerisindeki Osman Beg Anıtı, 27 Temmuz 2011 tarihinde görkemli bir törenle açıldı. Hoca, Osman Beg’in kıyafetlerinden, kuşandığı silahlara; atının duruşundan, üzerindeki aksesuarlara kadar pek çok ayrıntıyla bizzat ilgilenmişti. Eskizler üzerinde çalıştı; heykeltıraşın atölyesinden kendisini her aradığımda hiç sıkılmadan tafsilatlı tarifler yaptı. Hepimiz çok heyecanlıydık; İnalcık Hoca çok istemesine rağmen bu törene katılamadı ama açılışta okunmak üzere uzun bir metin göndermişti. İnalcık, gönderdiği metnin açılışta okunması görevini de bana vermişti. Heyecanlandığım kadar gururlanmış ve bir o kadar da mutlu olmuştum. Birkaç gün sonra Emine Çaykara ile birlikte Hocamızı Bilkent’teki evinde ziyaret ettik. Bizden anıtın açılışı ile ilgili fotoğrafları ve görüntüleri istemişti. Görüntüleri izlerken son derece keyifli bir şekilde “evet, evet… çok güzel oldu” dedi birkaç kez… Osman Beg Anıtı’nı izlerken yüzündeki mutluluğu ve kendisine özgü o sıcak gülümsemeyi asla unutamam… İnalcık’ı, bir yıl önce anıtın ilk maketini göstermek için ziyaret ettiğimde de son derece heyecanlanmış ve saatlerce maket üzerinde düzeltmeler yapmıştı. Osman Gazi ile aralarında güçlü bir bağ vardı. Ve bu topraklar üzerinde kurulmuş bir büyük medeniyetin banisi olarak Osman Beg’e teşekkür etmek istiyordu.

***

Osmanlı Devleti Kuruluş Tarihi Sempozyumu’nun yarattığı sinerji, Yalova’da hızlı bir şekilde etkisini gösterdi. Bu etkinin ilk somut sonucu Yalova Belediyesi’nin öncülüğünde Halil İnalcık Osmanlı Tarihi Araştırmaları Enstitüsü’nün kurulması oldu.

2010 yılında kurulan Halil İnalcık Osmanlı Tarihi Araştırmaları Enstitüsü, henüz genç bir kurum olmasına rağmen Hocanın da katkılarıyla önemli işler yapmaya başladı.

Enstitü ilk olarak, 27 Temmuz 2009 yılında Yalova’da yapılan Osmanlı Devleti’nin Kuruluş Tarihi Uluslararası Sempozyumu’yla ülke çapında büyük bir ilgiye kavuşan Osmanlı Devleti’nin kuruluşu çalışmalarını özel bir kitapta bir araya getirdi. Enstitü tarafından yapılan bir diğer önemli iş de ülkemizde ilk defa “Halil İnalcık Tarih Ödülü” adıyla maddi ve manevi açıdan prestijli bir ödül ihdas edilmesi olmuştur.

***

Merhum Hocamızın Yalova’yı çok sevdiğini ve Yalovalıların İnalcık’a aynı sevgi ile karşılık verdiğini söylememe izin verin! Çünkü bu yazıyı geçen yıl Yalova Belediyesi tarafından restore edilen Halil İnalcık Kültür Merkezi’ndeki odamda yazıyorum. Onun adı bu şehirde daima yaşayacak ve anılacaktır.

***

Yazının uzadığının farkındayım! Oysaki kısaca hislerimi yazmak için oturmuştum bilgisayarın başına… Yazıyı bitirmeye çalıştığım bu bölümde bile birçok hatıra gözümün önüne geliyor ve “yoksa biraz daha mı yazsam?” diye kendi kendime soruyorum. Lakin kifayet-i müzakerenin de farkındayım! O halde son birkaç söz daha söylememe izin veriniz.

Ben, merhum Halil İnalcık’ı İstanbul’a benzetiyorum. Kendisinin de çok sevdiği İstanbul’a denizin karşı kıyısındaki Yalova’dan bakınca bir başka güzel, bir başka ışıltılı ve bir başka heybetli görünür insanın gözüne… Zira İstanbul sadece büyük bir şehir değildir. İstanbul, insandır; medeniyettir ve gelecektir aynı zamanda…

Halil İnalcık’ın dostları arasında sayılmak ve bu vesile ile sözlerime kıymet verilmesi ayrı bir onur hiç şüphesiz. Sayesinde birçok başka dostlar tanıdım ve o dostlar sayesinde de daha başka dostlar…

İnalcık’ı anlatmak zordur. Hem de çok zordur. Lakin benim tanıdığım Halil İnalcık, hakiki ve hakikatli bir insandı. Herkes gibi sıradan bir insan ama hiç kimseye benzemeyen büyük bir âlim…

Hezar gıbta o devr-i kadim efendisine
Ne kendi kimseye benzer, ne kimse kendisine!

Beni de dostluğuna kabul eden bu büyük âlime sonsuz teşekkürlerimle…

Mekânı Cennet olsun!

Âmin!

 

Hasan SOYGÜZEL
Yerel Yönetim Uzmanı
Halil İnalcık Osmanlı Tarihi Araştırmaları Enstitüsü Genel Sekreteri

Exit mobile version