İlim ve Medeniyet

MEKÂN VE KİMLİK BAĞLAMINDA AŞIRI MUHAFAZAKÂR BİR MAHALLE ÖRNEĞİ: ÇARŞAMBA

Fatih DAĞ

Özet

Ait olduğu medeniyet ailesi, sosyal yapılarından anlaşılabilen kentler, orada yaşayan toplulukların birçok yönünü temsil eder. Kent, içinde yaşayan toplulukların etnik, dini ve toplumsal duygularıyla, mekânın sarmalandığı yerdir. Böylece her mekân kendi kimliğini kazanır. Bu makale, İstanbul şehir yapısının özgün bir mekânsal kimliğini içeren Çarşamba Mahallesi’ni mekân ve kimlik bağlamında aşırı muhafazakâr bir mahalle örneği olarak incelemektedir. Çarşamba Mahallesi üzerine daha önce yapılan çalışmalar temel alınarak bir kaynak taraması yapılmış; elde edilen veriler (1) kavramsal örgü, (2) mekân olarak Çarşamba Mahallesi, (3) Çarşamba Mahallesi Kimliği başlıkları altında açıklanmaya çalışılmıştır. En son da ‘Özgün ve Güncel Tavrı ile Çarşamba’ başlığı altında Çarşamba Mahallesi’ni güncel durumu tartışılmıştır.

Anahtar kavramlar: Mekân, Kimlik, Çarşamba Mahallesi, Muhafazakârlık, İsmailağa Cemaati

 

Giriş

İstanbul, dünya kentleri arasında tarihsel, kültürel ve medeni açıdan özel bir konuma sahiptir. Roma ve Osmanlı gibi iki büyük imparatorluğa başkentlik yapmış olmasının sağladığı büyük kültürel mirasla birlikte bu iki medeniyetin birbirine yaptığı aktarmaların yanında, Doğu ve Batı arasında tam bir geçiş noktasında bulunması İstanbul’un bu iki tarafı birleştirici bir güce sahip olmasını sağlamıştır. Bir kentle ilgili niceliksel verilerin-ölçüt, nüfus, yaşam süresi vs.- yanında niteliksel veriler de çok önemlidir. İşte İstanbul’da sayısal verilerden ziyade kozmopolit yapısı sayesinde çok yönlü bir kültürel çeşitliliğe sahip bir kenttir. Bu kozmopolitlik İstanbul’un kentleşmesinde, kent mekânlarının kimliğe bürünmesinde de kendisini göstermektedir. Her ne kadar Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından bu yana kentleşmede “tek tip” anlayışına göre hareket edilmiş olsa da hâla Osmanlı Dönemi’nin özelliğini taşıyan veya dokusunu korumuş semtler ve mahalleler bulunmaktadır. İşte bu semtlerden biri de Fatih’tir. Fatih semti, İstanbul’un fethedilmesinden sonra kurulmuş, Müslümanların çoğunlukta yaşadığı bir yerdi. Kuruluşunun ilk zamanlarından bu yana İslami muhafazakârlığın Avrupa yakasındaki önemli merkezlerinden biridir. Gazeteci Sadık Güleç’in ifadesiyle ‘Muhafazakâr Doğu’nun Fatih’i, geçmişten bugüne çeşitli İslâmi tarikatların, cemaatlerin zemin bulduğu yerdi.[1]  Fatih’in bu kimliğin şüphesiz mahallerine de yansımaktadır. Çarşamba Mahallesi özellikle son dönemlerdeki bazı olaylarla adını duyurmaya başladı. “Fakat Çarşamba’nın dinamiklerini anlayabilmenin anahtarı çevresindeki hayatta gizli. Çünkü bu mahalle, kalın duvarlarla soyutlanmış bir getto değil. Hem Muhammediler hem İseviler hem de Museviler için önemli ibadet ve ziyaret yerleri. Etrafındaki farklı inanç grupları, yaşam tarzları, siyasi çıkar ve cereyanlarla etkileşim içinde. Tarihi boyunca da öyle olmuş.” [2]

Biz bu çalışmada muhafazakâr kimliğiyle “aşırı” olarak öne çıkan, Fatih semtinin Çarşamba Mahallesini inceleyeceğiz. Öncelikle şu soruyu soruyoruz: Kozmopolit bir kent olan İstanbul’da Çarşamba Mahallesi, nasıl bu kadar aşırı muhafazakâr bir kimliğe büründü?

Biz bu soruya Kent Sosyolojisi’ndeki mekân ve kimlik kavramları üzerinden kent unsuru olan mahallenin bir kimliğe bürünme sürecini incelemeye çalışacağız. Özellikle de 90’lı yıllarda ortaya çıkmış ve Çarşamba Mahallesi’ndeki bir camiyi kendisine merkez olarak kabul etmiş İsmailağa Cemaatinin de etkisiyle “ötekileştirici” ve “yayılmacı” bir muhafazakâr yapıya bürünmeye başlayan Çarşamba, önceleri laik yapıdayken bir kimlik değişim sürecine girmiştir. İsmail Ağa Cemaatinin diğer grupları da mahalleden uzaklaştırması ile muhafazakâr kesimlerce “kurtarılmış bölge” olarak görülen Çarşamba Mahallesi, bu çalışmada çok yönlü olarak ele almaya çalışacağız.

Kavramsal Örgü

Mekân

Mekân, mâna açısından toplumsal bir öğedir, fakat bir toplumun oluşmasında önemli rol oynayan fiziki dünya da, oluşumun temelindedir.(Poche,2000). Ancak bir topluluğun ona bir anlam yüklemesi ile bir mekân var olabilir. A.Schütz bu durumu anlatmak için ‘topluluğun nezdinde’ tabirini kullanmıştır(Schütz,1970). “Bununla anlatılmak istenen, topluluğu oluşturan bireylerin hareketlerinin, söz konusu bireylerin oluşturduğu topluluğun ‘toplumsallaşma’ sürecinde anlam bulan hareketlerinin içinde bulunduğu maddesel dünyadır.”[3]

Mekân için gücün kullanıldığı alan diyebiliriz. ‘Mekân, içerideki ve dışarıdakini ayıran sınırları kapsayan, fiziksel niteliklerle açıklanan bir deneyim alanıdır.’[4] Bununla birlikte toplumsal bir yapı olan mekân; içinde bulunan birey ve toplulukların, kendilerini bu yapı üzerinden tanımlayabildiği, yine çevresindekilerin ya da yan bireylerin ona anlam yükleyebildiği, düşünce, fikir, yaşama ve hareket ortamıdır(Barrel,1990). Toplumda oluşan bir değerin hareketliliğiyle oluşan mekân ruhu insana ulaşmaktadır. Oluşan bu toplumsal değer, coğrafi bir alandan gelen önemi, ahlâki temelli diğer toplumsal ilişkileriyle birleştirir. Yani mekân öncelikle “ilişkisellik” içerir. Bu anlamda; mekân, adetler ve tanımlar, isimlendirmeler etrafında oluşur(Mozère,1999).

Son olarak mekân kavramına Alain Tarrius’un mekânsallık tanımını vererek diğer kavramımıza geçelim: ‘Mekân, bir topluluğun, bir cemaatin ya da üyelerinin yaşadığı halk arasında kendisini ‘biz’ olarak tanımladığı ve yaşadığı alanda biraradalığın tarihsel bilincine vardığı her tür ortaklığın; bir şekle ve toplumsal görünürlüğe kavuştuğu, bir isme sahip yapıdır.’ (Tarrius,2000)[5]

 

Mekânda Kimlik

Bu kavram için de bir önceki kavram için faydalandığımız Hakan Yücel’in makalesindeki tanım derlemesinden yardım alacağız:

“Guy di Méo’ya göre (2002) kimlik; bireyden mekâna bir sürekliliğe bağlıdır. Di Méo, toplumsal-mekânsal olarak nitelendirdiği toplumsal kimliklerin oluşumunda; mekânsal ilişkinin sağlamlaştırıcı hatta oluşturucu bir rol oynaması üzerinde durmaktaydı. Touraine bu durumu günümüz toplumlarında ayrıcalıklıların dışlanmışlarla çatışması üzerinden okumakta, sınıf mücadelelerinin egemen olduğu emek sömürüsüne dayalı dikey tabakalaşmanın hakim olduğu bir toplumdan ayrışma ve dışlanmanın hakim olduğu yatay tabakalaşma dönemine geçişle açıklamaktadır. (Touraine, 1992). Yine mekânın kimlik oluşturucu özellikleri üzerinde özellikle duran Sonja’ya (1997) göre ‘İnsan, mekânsal bir hayvandır ve mekânsallık insan davranışlarını toplumsal eylemlerin her ölçeğine tahsis etmektedir”.[6]

Mahalle

Mahalle dediğimiz mekân; fiziksel, kanuni ve toplumsal-kültürel yapıları göz ününde tutularak ele alınmalıdır.(Yücel,2016). Şimdi farklı mahalle tanımlarına bakacak olursak; Kentleşme ve Düzenleme Sözlüğü’ne (Dictionnaire de l’ Urbanisme et de l’aménagement) (1998) göre mahalle: “Şehirde, kendine has görüntüsü olan, kendisine bir tür birlik ve bireysellik yükleyen ve ayırt edici özellikleri bulunan mekân parçasıdır.Coğrafya Sözlüğü (Dictionnaire de la Géographie) ise mahalleyi şöyle tanımlıyor: “mahalle; bir şehrin evrim süreci içerisinde halkının oluşumu, eski ya da güncel işleyişi veya inşa edilmesi yahut da şehirdeki konumu gibi özelliklerle ayrılan eski özerk kentsel birimlerdir” (George, 1970).[7]

Mahalle üzerine birçok araştırma yapılmıştır. Bu araştırmaların ışığında diyebiliriz ki: mahalleler hakkında basma-kalıp diyebileceğimiz çokça anlayış mevcuttur ve araştırmaların sonucunda ortaya çıkan veriler bu basmakalıplar üzerine düşünmeyi bizi itmektedir. Bu bağlamdan yola çıkarak mahallenin işleyişin beş farklı kavramla açıklamaya çalışan J. F. Pérouse’a bakalım:

“Homojenliğin fiziksel ve görünen unsurların üzerinden mekânsal mikro ölçekte birim olarak oluşan kentsel alan parçası olarak mahalle; gündelik yaşam pratikleri ve mekândaki yaşanmışlığı her zaman kapsamayan idari bölünme olarak mahalle; baskın bir hareketle tanımlanan işlevsel mahalle; evrimleşen toplumsal gerçekleri baskılamada ya da görünmez kılmada baskın olan, halkı tarafından tanımlanmış mezhepsel-etnik mahalle; ve son olarak da aile ve akrabalık ile tanışıklık ilişkilerinin kurucu olduğu kent arasında ara toplumsal birim olarak komşuculuk birimi gibi işleyen mahalle (Pérouse, 2004).”[8]

Toplumsallaşmış mekân olarak mahalle olgusu ve değişen yapısı kent sosyolojisi literatüründe özellikle dini cemaat-mekân bağlamında ele alınmış bir konudur. Birçok dini olarak cemaatleşmiş mahalleler-ki Çarşamba Mahallesi de bunlardan biridir- örneğinde de bu konuyu ele alan mekânı toplumsal ilişkiler nezdinde inceleyen çalışmalar da yapılmıştır.[9]

 

Mekân Olarak Çarşamba Mahallesi

Fatih semtinin kuzeyinde, Balat, Fener, Draman, Atik Ali Paşa ve Fatih mahalleleriyle çevrili Çarşamba Mahallesi, İstanbul’un en eski yerleşim yerlerinden biridir. İstanbul’un beşinci tepesi üzerinde yer alan mahalle, Haliç’e hakim konumu ve havadarlığıyla ile uzun yıllar boyunca İstanbul’un güzide yerleşim yerlerinden biri olmuştur.[10] Yirminci yüzyılın başında da Çarşamba mahallesinde yoğun bir hareketlilik olduğunu Osman Cemal Kaygılı’nın eserlerinde gözlemlemek mümkündür.[11]

              Çarşamba Mahallesinin Konumu[12]

İstanbul’da mahallelere veya semtlere fetihten sonra verilen isimler, iskân ettirilen  kişilerin geldikleri yere izafeten verilirdi. Göncüoğlu’na göre, Çarşamba Mahallesi tarafına Samsun’un Çarşamba Ovası’nda yaşayan ahali iskan ettirilmişti. Çarşamba Mahallesi’nin bu adı almasında etkili olan neden de budur.(Göncüoğlu,2013)[13] Çarşamba Mahallesi’nin bulunduğu yer Bizans Dönemi’nde de önemli bir yerleşim yeriydi. 70’li yıllara kadar içinde büyük Rum nüfusu barındırmaktaydı. Yoğun bir Müslüman ve Rum nüfusun yanında bu gruplara nazaran daha az nüfusta olan bir Yahudi kesim de vardı.

 

Müslüman-Ortodoks-Musevi Üçgeni ile çevrili Çarşamba

Haliç sahil yolu ile Fatih’teki Fevzi Paşa Caddesi’nin arasında kalan yaklaşık 2 kilometrekarelik coğrafya altı asırdır üç semavi dinin en önemli kutsallarını içinde barındırıyor: Müslümanların Fatih’i, Ortodoksların Fener’i ve Yahudilerin Balat’ı.’(Hürriyet Gazetesi,2010)[14]

[15]

Çarşamba ile Balat’ın sınırında yaşayan, burada doğmuş, ilk gençlik döneminin dört yılını İsmailağa Cemaati’nin medresesinde geçirmiş gazeteci Ersin Kalkan, Fevzi Paşa Caddesi’nden Haliç’e uzanan bölgenin bir başka yüzünü aktarıyor; “Burayı Kudüs’e benzetmek daha doğru. 12 sinagog, 14 Ortodoks, bir Ermeni, bir de sahilde Bulgar kilisesi var. Kudüs Patrikhanesi’ne ait bir Arap kilisesi dahi var. Çarşamba’nın sokaklarında turistler dolaşır, kimse bir şey demez. Bu kadar sinagog Tel-Aviv’de yoktur. Burada yıllardır çok farklı kesimler iç içe yaşar.” (Güleç, 2014)

Çarşamba Mahallesi’nin hemen altında bulunan Fener Mahallesi, Fener Rum Patrikhanesi’nin burada bulunmasından dolayı Ortodoks Hıristiyanların merkezi konumunda bulunmaktadır. Museviler Balat’a sonradan iskân edilmişti fakat Ortodoks Rum ve Bulgarların çoğu burada eskiden beri yaşamaktaydı. Ancak 6-7 Eylül Olayları[16] ve Kıbrıs’a yapılan çıkarma[17] sonucu ortaya çıkan kırgınlıktan dolayı Rum cemaatin çoğu buradan ve Türkiye’den ayrılmak zorunda kaldı.

Çarşamba’nın kuzeybatısındaki Balat semtinin ise hikayesi ise çok başka. Balat, çoğunlukta Yahudi nüfusun yaşadığı bir bölgedir. Her ne kadar Bizans döneminde de Yahudilerin yaşadığı bir bölge olsa da, esasen fetihten sonra cemaatin nüfusunda büyük artış görülmektedir. Güney İspanya’da Endülüs Devleti’nin yıkılmasıyla birlikte 1492 yılında Yahudiler büyük bir katliama maruz kaldılar. Dönemin padişahı II. Bâyezid, limanlara sığınan Yahudileri kalyonlar göndererek kurtarmaya çalıştı. Bir buçuk yıl boyunca kalyonlarla yapılan seferlerle birçok Yahudi Osmanlı’ya taşındı. Museviler genel olarak İzmir, Selanik ve İstanbul’a getirildi. İstanbul’a getirilen Yahudiler başta Balat olmak üzere Haliç kıyılarına yerleştirildiler. Hâla az da olsa Musevi bir nüfus Balat’ta ikamet etmektedir.[18]

Çarşamba’nın bağlı olduğu Fatih ise özellikle Osmanlı’nın son döneminden itibaren muhafazakâr kimliğiyle ön plana çıkmaya başladı. Cevat Özkaya “Fatih muhafazakârlığı, Pera ise Batılılaşmayı temsil ediyordu. Bu tarafta oturan bir ailenin büyüğüne ‘Senin oğlanı Pera’da görmüşler.’ denirse bu, ‘kötü yola düştü’ anlamına gelirdi.” diyor.”  (Güleç, 2014) Tabiri caizse bir ‘İslami cemaat ve tarikat cenneti’ diyebiliriz. “Kadirîler, Rıfâîler, Cerrahiler ve çeşitli Nakşibendî tarikatları hep bu bölgede, özellikle de Çarşamba civarında var oldu.” (Güleç, 2014) Tekke ve medreselerin kapatılmasıyla[19] bir dönem sessizlik yaşansa da 1950’lerden sonra yeniden bir hareketlenme başlamıştır. Güleç’in belirttiği gibi İslami muhafazakârlığın İstanbul’daki önemli ilçelerinden biri olan Fatih’in, cemaatler veya tarikatlar açısından merkezi mahallesi ise Çarşamba’dır. Çarşamba Mahallesi birçok cemaat veya tarikata ev sahipliği yapsa da bugün İsmailağa Cemaati –Çarşamba Cemaati olarak da bilinir- Çarşamba Mahallesi’ni etkisi altına almıştır daha doğrusu ele geçirmiştir desek daha doğru bir tabir kullanmış oluruz.

 

İsmailağa Cemaati Nam-ı Diğer Çarşamba Cemaati

Fatih’te bulunan tarikatlar içinde Nakşibendilik en aktif ve en yaygın olanıdır. Mehmet Zait Kotku 1958 yılında İskenderpaşa Camii’ne tayin oldu.. Kotku, Nakşibendi Tarikatı içinde çok etkin bir figürdü. Bu tayinden sonra, İskenderpaşa Camii Nakşibendiliğin İstanbul’daki merkezi olmaya başladı. Kotku’nun etrafında oluşan cemaate “İskenderpaşa Cemaati” adı verildi. Nakşibendiliğin içinde yetişen Mahmut Ustaosmanoğlu ise 1954’te İsmailağa Camii’nde görev yapmaya başladı. 1972 yılına kadar İskenderpaşa Cemaati’ne mensup olan Ustaosmanoğlu, 1972’de şeyhliğini ilan ederek İskenderpaşa Cemaati’nden ayrıldı. Bu olaydan sonra cemaat iki kola ayrıldı: Çarşamba Mahallesi’nde bulunan İsmailağa Camii’ndeki Ustaosmanoğlu’nun müritlerinden oluşan cemaate bulunduğu semtin etkisiyle Çarşamba Cemaati veya İsmailağa Cemaati denilmeye başlandı. Bu iki cemaat sınıfal olarak iki farklı kesimi temsil etmekteydi: İskenderpaşalılar daha çok orta sınıf mensubu ve kentli insanlardı, İsmailağa Cemaati ise Fatih’in görece daha yoksul kesimine mensup küçük işçi ve esnaftan oluşmaktaydı.[20]

50’li yıllardan sonra her “laiklik” tartışmasında gündeme gelmesine rağmen normal akışında seyreden Çarşamba Mahallesi 1998 ve 2006 yıllarında gerçekleşen iki cinayetle sarsıntı geçirdi: İlk olarak, 1998 yılında Mahmut Usta Osmanoğlu’nun damadı Hızır Ali Muratoğlu, imamlık yaptığı Çukurbostan Camii’nde uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti. İkinci olay ise, Eylül 2006’da cemaat içinde etkin olan –hatta Ustaosmanoğlu’nun halefi olduğu iddia ediliyor- emekli imam Bayram Ali Öztürk ahalinin gözü önünde bıçaklanarak öldürüldü. İki olayın faili tam olarak bilinmemekle birlikte cemaat bu iki olay özellikle de sonuncusundan sonra tamamen içine kapandı.[21]

Mahmut Ustaosmonoğlu’nun hastalığının artmasından dolayı, Ustaosmanoğlu Beykoz’daki evine götürüldü. Ustaosmanoğlu’nun yanındaki kişiler ile Çarşamba’daki cemaatin arasındaki ilişkilerin son zamanlarda bozulduğu ve cemaatin Beykoz ve Çarşamba olarak ikiye bölündüğüne dair haberler yapılıyor.[22] Fakat günümüzde -özellikle de Fetullah Gülen Cemaati’nin dağılmasından sonra- en popüler cemaatler arasında bulunan İsmailağa Cemaati, Çarşamba Mahallesi üzerindeki etkisini devam ettirmektedir.

 

Ahmet Mahmut Ünlü Nam-ı Diğer Cübbeli Ahmet ve Çarşamba Cemaati

Son 40 yılda Çarşamba, Fener ve Balat’tan oluşan coğrafyanın demografi tablosu çok değişti. Rum ve Musevi nüfus parmakla sayılacak derecede azaldı. Balat ve Fener’deki insan profili ile Çarşamba’daki arasında sürekli ve gözle görülür bir fark vardı. Fener ve Balat’taki insan profili değişse de, Çarşamba’da cemaat hâla yaklaşık 40 yıl boyunca “görülmez” sınırlarının içindeydi diyebiliriz. Fakat Ahmet Mahmut Ünlü yani Cübbeli Ahmet’in Çarşamba’da etkisini artırmasıyla beraber cemaat dışarıya daha açık ve yayılmacı bir politika izlemeye başladı.

Cemaat, önceleri daha çok Çarşamba mahallesi sınırlarında kalmaya çalışıyordu. Çarşamba’nın doğu sınırında yer alan Haliç Caddesi, İsmailağa Camii’ne 500 metre uzaklıktaydı.  Caddenin sağında –genellikle- İsmailağa cemaatine mensup kişilerin oturduğu bilinirken, solunda eski Fatihliler veya Fatih’in yerlileri denilen kişiler otururdu.[23] Aslında görünmeyen bir sınır vardı. Fakat Ahmet Mahmut Ünlü, dergahını caddenin solundan sağına taşıdı. Görünmeyen ama kabullenilen o sınır Cübbeli Ahmet tarafından delindi.

Normalde cemaat, Çarşamba’nın kuzeydeki en uç noktası olan Mesnevihane Camii ve kuzeybatıdaki en uç noktası olan Draman altında ikamet ediyor, olabildiğince ‘hocaefendilerinin’ dizinin dibinde olmak istiyorlardı. Son zamanlarda cemaat yataydan çok dikey olarak yayıldı. Bölgedeki tarihi veya eski birçok yapı veya bina yıkıldı ve hızlı bir apartmanlaşma oldu. Yine yıkılan bu yapıların yerine cemaatin kullanımına sunulacak birçok yapı inşa edildi. Mesela İsmailağa Sokağı’nda bulun eski bir yazlık sinema olan Arda, önce cemaat mensupları tarafından alındı ve sonra yıkıldı. Aynı arsaya “İsmailağa Yatılı Kuran Kursu” inşa edildi.[24]

Çarşamba bir devlet projesi mi?

Çarşamba’da yaşayan gazeteci yazar Müfid Yüksel, ‘Tekke ve Zaviyeler Kanunu’ ile tarikatların yaşam alanının daralmasından Çarşamba’nın daha az etkilendiğini savunuyor. Sebebini tüm Ortodoksların ruhani merkezi Rum Ortodoks Kilisesi’nin Çarşamba’nın yanı başında bulunmasına bağlıyor. Ona göre, devlet Rum ve Yahudi nüfusun etkin olduğu Balat, Fener gibi semtlerin etrafında ‘yeşil kuşak’ yaratmak istedi; “Derin devlet denge unsurları aradı. İsmailağa, İskender Paşa gibi dergâhlar burada korundu.” (Güleç, 2014)

Devletin Çarşamba’daki İslami cemaatlere karşı Patrikhane nedeniyle diğer bölgelerdeki cemaatlere nazaran daha hoşgörülü davrandığını Mahmut Ustaosmanoğlu’nun yeğeni Sadettin Ustaosmanoğlu da yalanlamayarak böyle bir durumun kısmen de olsa doğru olduğunu verdiği bir röportajda kabul ediyor. Ona göre, bir dönem devlet İsmailağa Cemaati üzerine yoğunlaşmıştı; ve fakat İsmailağa Cemaati’ne mensup olanların bu bölgeye taşınmalarındaki ana etken onların, “Evliyaullah’a yakın olmak” isteğidir. (Güleç, 2014)

Çarşamba Mahallesi Kimliği

Yukarıda bir mekân olarak Çarşamba Mahallesini incelemeye çalıştık. Bu bölümde ise Çarşamba Mahallesi’nin kimliğini incelemeye çalışacağız.

Günümüzde, İstanbul’u az çok bilen kişilere Çarşamba Mahallesi’nin kimliğini sorduğunuzda; şayet sorduğunuz kişi muhafazakâr fakat daha ılımlı profilde biriyse Çarşamba için muhafazakâr fakat sert olduğunu söyleyecektir; yine sorduğunuz kişi aşırı tutucu veya muhafazakâr biriyse Çarşamba için ideal İslami bir mahalle diyecektir; fakat sorduğunuz kişi seküler mizaçta biri ise Çarşamba için “aşırı yobaz ve gerici” tabirini kullanacaktır. Bunları daha iyi anlamak için mahalle içi yaşantıya göz atmak gerekir.

Sosyal Durum

İlk çıktığı zamanlarda, İsmailağa Cemaati’nin mensupları ağırlıklı olarak esnaf ağırlıklıydı. Bunun çeşitli sebepleri var. Radikal giyimlerinden ve uzun sakal tercihlerinden dolayı devlet memuru olmazlar, sosyal anlayışlarından dolayı şehrin modern bölgelerinde dükkan açmazlardı.

Eskiden erkekler için cüppe, şalvar, yakasız gömlek ve sarık; kadınlar içinse siyah çarşaf Çarşamba ahalisinin tek giyim modasıydı. Son zamanlarda cemaatin büyümüş olmasının da etkisiyle ‘tek giyim modası’ da değişmeye başladı. Bu değişme tarzdan ziyade ürün markalarında olmuştur. Artık erkek cemaat mensupları cüppeyi veya gömleği Altınyıldız’dan almaya başlamıştır. Şeyh Ustaosmanoğlu, herhangi bir müridinin ayağında iskarpin veya kundura gördüğünde bunun sünnete uygun olmadığı söyleyerek müridinden onu çıkarmasını isterdi.[25] Cemaat mensupları genel olarak adına “cizlavet” denilen ve mestin üstüne giyilen lastik ayakkabıları tercih ederdi. Günümüzde bu adeti genel olarak yaşlılar sürdürmektedir. Bundaki temel etken ise anlayışın değişmesinin yanında ortaya çıkan zorunluluk durumudur. Çünkü cemaatin cizlavet ihtiyacını karşılayan fabrikanın 1990 yılında bir yangın sonucu kapanmasıyla cemaat mensupları da modern ayakkabı modellerine yönelmeye başladı(!).

Çarşamba’da Kadın Olmak             

Diğer bölümlerde de verilen bilgilerden yola çıkarak şu yorumu yapabiliriz: Çarşamba’da kadın olmak oldukça zor. Çünkü İslami muhafazakârlığın bu kadar baskın  olduğu yerde kadının tercih ve yönelimlerine saygılı bir ortamın olması mümkün gözükmüyor. Çarşamba’da çekilen fotoğraflarda da görüldüğü üzere erkekler oldukça hayatın içinde mesela Çarşamba’daki kahve, lokanta ve kafelerde sarıklı, şalvarlı ve cüppeli erkekler görmek çok mümkünken kadın görmek oldukça zor. Bu duruma örnek fotoğraflar:

  

 

 

 

 

 

[26]                                                        [27]

Sabah Gazetesi’nde 2006 yılında yapılan bir haberde “açık olan” kadınlarla, Çarşambalı erkekler konuşmakta imtina ederken, yine aynı kadınlara Çarşamba Mahallesi’nde kiralık ev verilmiyor.[28]

Çarşamba’da kadına bakışı daha iyi anlayabilmek için Şeyh Mahmut Ustaosmanoğlu’nun yeğeni Sadettin Ustaosmanoğlu’nun Al Jazeera Türk Dergisi’nin bir sayısındaki röportajın şu kısmı çok önemli:

“Bir kızcağız başı kapalı, altında kot pantolon. Etek de yok… Ama bu, kızcağızın hatası değil. Siz, mensubu olduğunuz dinin içyüzüne yönelememişseniz, kalbi hayatınızda onu idrak edememişseniz, abuk sabuk şeyler sizin için İslâm olur. Oralarda da, o insanlar çaresizlik sebebiyle bir şeyler yapmak istiyor. Kendilerini ifade edecekleri bir şey yapmak istiyorlar. Ama kalbi hayatımızda olanlar sağlıklı değilse o zaman, esen rüzgâra eğilmek zorundasın. Modernist akım gelir seni ezer geçer. Palyaçoya dönersin, bunun da İslam olduğunu sanırsın. Bugünün gençleri bir yanıyla çok zeki, bilgiyle daha yakın ilişki içinde. Ama bilgiyi tahlil ederken zorlanıyorlar. Zorlandıkları için de muazzam savrulmalar içindeler.” (Güleç, 2014)

Ticari ilişkiler

Çarşamba’nın merkezi konumunda bulunan İsmailağa Camii’nin de üzerinde bulunduğu Fethiye Caddesi, ticari olarak Çarşamba’nın çekim merkezi konumunda. Genel olarak cemaat mensuplarına hitap eden ürünlerin ticaretinin yapıldığı caddede herşeyin “İslami” olanına rastlamak mümkün. Mesela 2010 tarihli Hürriyet’te yapılan bir haberde, en ilgi gören dükkanlardan birisinin “Alkolsüz Parfüm Dünyası” adlı bir parfümeri olduğu belirtiliyor. Haberde yer alan fotoğraftan da anlaşılacağı üzere dükkan sahibi de cemaat mensubu, sakallı, sarıklı ve cüppeli tipik bir ‘hoca’ tiplemesi:


(Sarıklı Bay Burun)[29]

Cemaatin marjinal tavrının da etkisiyle esnaflık dışında başka hiçbir işte çalışmama durumu yine son dönemdeki yayılmanın da etkisiyle değişmeye başladı. Çeşitlenen cemaat yapısıyla birlikte her çeşit iş grubundan insanları Çarşamba’da görmek günümüz için mümkün görünüyor.

 

Çarşamba’nın Komşu Mahallelerle İlişkisi

İstanbul’da, Çarşamba’ya uzak olan mahallelerde veya semtlerde yaşayan İstanbullular için sarıklı cübbeli, şalvarlı, sakallı, sarıklı ve şalvarlı Müslümanlar ne kadar “aşırı” gözüküyorsa; Çarşamba2nın altındaki mahallelerde yaşayan seküler halk için o kadar normal gözüküyor. Hatta son dönemde Balat ve Fener’deki tarihi yapıların restore edilmesiyle birlikte sanatçıların buraya olan ilgisi artmaya başladı. Yine 2010 tarihli Hürriyet’in haberinde  Balat’a yerleşen cam altı ressamı Ayşegül Kaya’nın Çarşamba hakkındaki görüşüne yer veriyor. Kaya Çarşamba’yı gören arkadaşlarının, Çarşamba’yı Arabistan’a benzettiğini söylüyor. Fakat kendisinin de o zamana kadar bir sıkıntı yaşamadığını ekliyor.[30]

Özellikle 2005 yılından itibaren, bu bölgede hem İstanbul’un şehirlilerinden hem de yabancıların ev alma sayısında yoğun bir artış gözlemlenmektedir.[31]

Çarşamba ve modern semtler arasında evlilik yoluyla aile bağlarının başladığı da söylenebilir. Bir nevi evlilik transferi de denilebilir. Tabi bunun yönü kıyıdan yani modern mahallelerden Çarşamba’ya değil, daha çok Çarşamba’dan Balat ve Fener’e doğru.

Özgün ve Güncel Tavrı ile Çarşamba

Çarşamba’da ağırlıklı olarak cemaat mensupları yaşamaya devam etse de mahalle, bugün İslami entelektüeller için bir çekim merkezi olmaya başladı. Fatih Camii’nin sol tarafında kalan alan önceleri küçük bir sanayi sitesi olarak işlev görüyordu. Fatih belediyesi 2010 yılında bu bölgeyi yenileme çalışmaları yaptı. Bugün burası kafeleriyle meşhur olan meşhur “At Pazarı Meydanı” olarak adlandırılan yere dönüştü. İslami camianın en çok tercih ettiği mekânlardan biri olma özelliğine sahip bir yer. Bunun yanında Çarşamba’da İsmailağa Cemaati’ne ait vakıf, yayınevi ve dergiler var. Ancak Cemaat dışarıdan, özellikle basından gelen görüşme istekleri konusunda hâlâ çok kapalı. Ama Fatih’te yetişen yeni nesil farklı düşünüyor. Onlar daha görünür olmaktan rahatsız değil. İstanbul’un tarihi muhafazakâr semtinde yeni bir nesil, semtin dinamiklerini yeniden şekillendiriyor. Genç kuşaklardaki değişimin cemaatleri zorladığını söyleyen Müfid Yüksel “İsmailağa’nın etkinliği bu gençlik nedeniyle zayıfladı. Milenyum gençliği dediğimiz genç kuşakları, kapalı getto havasında yaşayan bir cemaat tatmin edemez.” (Güleç, 2014)

           

Sonuç

Osmanlı’nın son dönemlerinde İstanbul kentinde, İslami muhafazakâr kimliğiyle öne çıkan Fatih ilçesi, tarihi yarımadada yer alıyor olmasının etkisiyle büyük bir mirası içinde barındırmaktadır. Hemen yanı başında bulunan Fener Ortodoks Hıristiyanlığın merkezi konumundayken, diğer komşusu Balat ise Yahudiler için önemli ibadethanelerin bulunduğu bir semt.  Fatih ilçesinin muhafazakârlığı denince akla direk Çarşamba Mahallesi geliyor. Fatih, normalde birçok tarikat ve cemaate ev sahipliği yapıyor. Fakat Çarşamba’da, bir tarikatın -nakşibendilik- bir mahalleyi nasıl aşırı muhafazakâr bir kimliğe büründürebileceğini görüyoruz. 1954 yılında İsmailağa Camii’ne imam olarak atanan Mahmut Ustaosmanoğlu’nun, mensubu olduğu İskenderpaşa Cemaati’nden ayrılarak, 1972’de Çarşamba’da şeyhliğini ilan etmesinden sonra Çarşamba’nın büründüğü “aşırı muhafazakâr” kimlik bugün diğer İstanbullular tarafından görülmektedir. Türkiye’de her “laiklik tartışması” çıktığında üzerine en çok konuşulan mahallerden biri olan Çarşamba, İsmailağa cemaati ile öylesine etkileşim halindeki İsmailağa Cemaatine “Çarşamba Cemaati” de denilmektedir. Mahallenin çoğunun İsmailağa Cemaati’ne mensup olması ve şeyh Ustaosmanoğlu’nun da şahsi ağırlığıyla cübbe, şalvar giyen, sarık takan ve uzun sakallı bir Çarşambalı erkek modelinin yanında siyah çarşaflı bir Çarşambalı kadın modeli karşımıza çıkmaktadır. Öyle ki bu cemaatin sunduğu İslami perspektif Çarşamba Mahallesi’ndeki sosyal, siyasi, ekonomik, kültürel bütün alanlara nüfuz etmiş durumda. Dışarıya kapalı olan tutumları ve kendilerinden olmayanlara karşı saldırgan daha doğru tabirle asabi tavırları bir mekân olan Çarşamba Mahallesi’nin nasıl “aşırı muhafazakâr” bir kimliğe sahip olduğunu gözler önüne seriyor. Son zamanlardaki Türkiye’de muhafazakârlığın yayılması, İslami yeni neslin daha açık bir görüşe sahip olması ve cemaatlere olan baskının da azalmasıyla Çarşamba’nın aşırı muhafazakârlığında ufak kırılmalar olsa da özellikle İsmailağa Cemaati’nin etkisiyle Çarşamba tam bir getto olamamakla birlikte hâlâ dışarıya olan kapalılığını sürdürmektedir.

Fatih DAĞ

 

KAYNAKÇA

  • Anonim(2017),Çarşamba Mahallesi’nin Konumu, Wikizero <https://www.0wikipedia.org/wiki/Çarşamba,_Fatih>, erişim: 3 Aralık 2017
  • Anonim(2010), İsmailağa Cemaati’nde kavga… Cübbeli Ahmet isyan etti, Cumhuriyet, <http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/611684/ismailaga_Cemaati_nde_kavga…_Cubbeli_Ahmet_isyan_etti.html>, erişim: 5 Aralık 2017
  • Anonim(2006),Veliaht Cinayetlerinin Arkasındaki Gerçekler, Hürriyet, <http://www.hurriyet.com.tr/veliaht-cinayetlerinin-arkasindaki-gercekler-5308388>, erişim: 5 Aralık 2017
  • Gemici, Hacer(2006),Türkiye’nin ötesindeki semt: Çarşamba”, Sabah, <http://arsiv.sabah.com.tr/2006/09/20/cp/gnc113-20060910-102.html> , erişim: 6 Aralık 2017
  • Göncüoğlu, Süleyman Faruk(2013) İstanbul’un Kitabı Fatih, Fatih Belediyesi Kültür Yayınları, İstanbul: G.M. Matbaacılık
  • Güleç, Sadık(2014), Geçmişten Bugüne Fatih, Al Jezeera Türk Dergi, Türkiye’nin Şehirleri sayısı, <http://www.aljazeera.com.tr/al-jazeera- ozel/gecmisten-bugune-fatih>, erişim: 20 Kasım 2017
  • Kalkan, Ersin ve Çamlıbel,Cansu(2010), İstanbul’daki Küçük Kudüs, Hürriyet <http://www.hurriyet.com.tr/istanbuldaki-kucuk-kudus-carsamba-13949425>, erişim: 20 Kasım 2017
  • Kaygılı, Osman Cemal(2004), Köşe Bucak İstanbul, İstanbul: Selis Kitaplar
  • Yücel, Hakan(2016), Varoşun Üç Hali:”İç Varoş”,”Parçalanmış Varoş” ve “Bütünleşik Varoş”, Marmara Üniversitesi Siyasal Bilimler Dergisi, 4 (1), 55-59

[1] Sadık Güleç, “Geçmişten Bugüne Fatih”, Al Jezeera Türk Dergi, Türkiye’nin Şehirleri sayısı ( Aralık 2014)

[2] Kalkan, Ersin –Çamlıbel, Cansu(2010.28.02),”İstanbul’daki Küçük Kudüs”, Hürriyet

[3] Yücel, Hakan, Varoşun Üç Hali:”İç Varoş”,”Parçalanmış Varoş” ve “Bütünleşik Varoş”, Marmara Üniversitesi Siyasal Bilimler Dergisi, Cilt 4, Sayı 1, Mart 2016, s. 56

[4] Hakan Yücel,  a.g.e. s.56

[5] Hakan Yücel,  a.g.e. s.56

[6] Hakan Yücel,  a.g.e. s.55

[7] Hakan Yücel,  a.g.e. s.55

[8] Hakan Yücel,  a.g.e. s. 59

[9] Bkz. Selim Eren, Cemaatsel Oluşum ve Dinin Rolü, Dini Araştırmalar-İSAM, Mayıs- Ağustos 2000, c.3, s.7

[10] Süleyman Faruk Göncüoğlu, İstanbul’un Kitabı Fatih, İstanbul, Nisan 2013, c.1, s. 482

[11] Osman Cemal Kaygılı, Köşe Bucak İstanbul, İstanbul 2004, s.231

[12] Çarşamba Mahallesi, <https://www.0wikipedia.org/wiki/Çarşamba,_Fatih>,

[13] Süleyman Faruk Göncüoğlu, İstanbul’un Kitabı Fatih, İstanbul, Nisan 2013, c.1, s. 486

[14] Kalkan, Ersin –Çamlıbel,Cansu(2010.28.02),”İstanbul’daki Küçük Kudüs”, Hürriyet

[15] Kalkan, Ersin –Çamlıbel, Cansu(2010.28.02),”İstanbul’daki Küçük Kudüs”, Hürriyet

[16] 6-7 Eylül 1955’te İstanbul’da yaşayan Rum azınlığa karşı gerçekleştirilen organize toplu saldırı.

[17] 1974 yılında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Kıbrıs’a yaptığı çıkartma. Sonucunda Kıbrıs Rum ve Türk kesimi olarak. ikiye bölündü.

[18] Kalkan, Ersin –Çamlıbel,Cansu(2010.28.02),”İstanbul’daki Küçük Kudüs”, Hürriyet

[19] “Tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması”, 30 Kasım 1925 tarihinde kabul edilip 13 Aralık 1925 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 677 sayılı kanun ile uygulamaya konmuş bir Atatürk Devrimi’dir.

[20] Kalkan, Ersin –Çamlıbel, Cansu(2010.28.02),”İstanbul’daki Küçük Kudüs”, Hürriyet

[21] Hürriyet Haber(2006.24.10),”Veliaht Cinayetlerinin Arkasındaki Gerçekler”, Hürriyet

[22] www.cumhuriyet.com.tr, (2010.07.10),”İsmailağa Cemaati’nde kavga… Cübbeli Ahmet isyan etti”, Cumhuriyet

[23] Kalkan, Ersin –Çamlıbel, Cansu(2010.28.02),”İstanbul’daki Küçük Kudüs”, Hürriyet

[24] Kalkan, Ersin –Çamlıbel, Cansu(2010.28.02),”İstanbul’daki Küçük Kudüs”, Hürriyet

[25] Kalkan, Ersin –Çamlıbel, Cansu(2010.28.02),”İstanbul’daki Küçük Kudüs”, Hürriyet

[26] Gemici, Hacer(2006.17.09),”Türkiye’nin ötesindeki semt: Çarşamba”, Sabah

[27] Gemici, Hacer(2006.17.09),”Türkiye’nin ötesindeki semt: Çarşamba”, Sabah

[28] Gemici, Hacer(2006.17.09),”Türkiye’nin ötesindeki semt: Çarşamba”, Sabah

[29] Kalkan, Ersin –Çamlıbel, Cansu(2010.28.02),”İstanbul’daki Küçük Kudüs”, Hürriyet

[30] Kalkan, Ersin –Çamlıbel, Cansu(2010.28.02),”İstanbul’daki Küçük Kudüs”, Hürriyet

[31] Kalkan, Ersin –Çamlıbel, Cansu(2010.28.02),”İstanbul’daki Küçük Kudüs”, Hürriyet

 

Exit mobile version