İlim ve Medeniyet

BENİ DE YARGILAYIN!

Aklı selime ihtiyacımız var.

Kelimelerin bir bomba misali insanların zihnini ve kalbini parçalayarak izanı yok ettiği bu çağda en çok aklı selime ihtiyacımız var.

Meseleleri ölçüp biçip öyle konuşmaya, bin düşünüp bir söylemeye ihtiyacımız var…

Gazetelerin, dergilerin, sosyal medyanın, medyanın insan zihnini kelime, görsel ve ses bombardımanına tutarak, üzerine düşmeyen konularda hüküm vermesi ve bu hükmü kendi kendine icra etmesine karşı hakkı gören ferasetli bir göze ihtiyacımız var.

Bugün maalesef ki Türkiye’de bu yargılama en çok İslamın anlaşılması ve anlamlandırılması konusunda yaşanıyor. Son 200 yıldır kavramlarımız hiç bu kadar çiğnenmedi. Üzerinde söylenmedik söz, karalanmadık kelime bırakılmadı. Hele, “İslamın çağa uydurulması gerektiği değil, çağın İslama uyması ve islam medeniyetini çağa yansıtmak için çalışma” meselesi hiç anlaşılamadı.

Evet, İnsan İslamın hükümlerinden hatta İslam’dan bile bihaber olabilir. Bunu bilmemesinin vebali İslamı  bilip de ona anlatmayan kişinin üzerindedir. Ancak İslam’dan habersiz olmasının faturası İslama kesilemez. Araştırması, sorması ve öğrenmesi gerekir. Cenabı Hak Kuran-ı Keriminde “Size düşünecek kimsenin düşünebileceği kadar bir ömür vermedik mi? Size uyarıcı da gelmedi mi? (Niçin inanmadınız?)* ” diye soracağını buyuruyor. Tam da burada düşünmeden, okumadan, bilmeden konuşmak ve hele hele bunu medya diliyle yapmak bize ne kadar çok zarar veriyor. Bir de hakkı bilmesine rağmen hakka düşman olan, bu düşmanlığı kasıtlı olarak yapan,  bir kesim var.

Bu konuda en çok istismar edilen güncel  kavram ise hem teorik hem pratik manada ailedir.  Ailenin toplumu oluşturan en temel ve en önemli birim olduğu herkesçe biliniyor. Toplumun sağlıklı bir şekilde devamını sürdürebilmesinin en büyük teminatı olan “aile”nin bu işlevi ve önemi asla gözardı edilemez. Peki buna rağmen aile kavramının içi neden bu kadar boşaltılmaya çalışılıyor? Diziler, filmler, reklamlar beyinleri işgal edip ahlaksızlığın propagandasını yaparken, sözde sanatçı ve aydınlar gayri meşru ilişkileri meşru gösterip topluma örnek (!) olurken, gençler nice uyuşturucunun  pençesinde kıvranırken neden bunlar için bir çözüm üretilmiyor? Üstelik bunlar en çok aile kavramına zarar verdiği halde müdahale edilip dur denmiyor. Peki ailenin devamı ve muhafazası için çalışıp didinen hocaları hedef gösterip müdahale etmek de ne oluyor? Sözleri cımbızlanarak, farklı manalara büründürülerek, olduğundan farklı gösterilip şahsiyeti hakkında mesnetsiz ve saçma iftiralarda bulunmak da ne demek? Üstelik bunu yaparken de “halkı kin ve düşmanlığa tahrif etmek” kılıfını kullanmak hangi akla ve mantığa sığar?

8 Mart Dünya Kadınlar Gününde Cumhurbaşkanımız tarafından gündeme getirilen ve bu şahıslarla ilişkilendirildiği iddia edilen sözlerin gerçekten bu şahıslara yönelik olarak mı söylendiği muallakta. Ancak bu sözlerden anlaşılan bir şey var ki o da bu sözlerin yanlış anlaşılmaya müsait olduğu ve halk nezdinde üzücü ve gergin tepkilere sebep olduğu. Ki bu hemen ertesi gün yine cumhurbaşkanımız tarafından -bu söze açıklık getirecek nitelikte- düzeltildi.

Müslüman bir ülkede, Müslüman bir toplumda yaşıyoruz. Elbette İslamın hükümlerini yaşayacağız. Aileyi ve toplumu ıslah etmenin yegane yolu olan fıtrat dini İslamı anlayamamanın ve anlamlandıramamanın bedelini hakkı anlatan Müslüman önderlere ve alimlere mi keseceğiz?

Ve bunu yaparken de yukarıda bahsettiğimiz medya, televizyon ve gazeteleri yargının tokmağı niyetine kullanıp en acımasız hükümleri vererek toplumu manipüle etmek için mi kullanacağız?

İslamın hükümleriyle çatışmaksızın bu çağın ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir aile anlayışını ve mefhumunu konuşacak ve bunun ihtiyacını belirtecek bu ülkenin sosyologları, psikologları, din adamları nerede?

Velhasıl.

Müslüman bir genç olarak bu yapılanlara razı değilim. Bir süredir zihinleri meşgul eden ve gittikçe kötü bir hal alan hakaretamiz saldırılara razı değilim.  Şahıslar putlaştırılamaz! Elbette hata yaparlar, ancak İslam’ı anlatmak derdiyle samimi bir niyetle çalışan Nureddin Yıldız Hocaya, İhsan Şenocak Hocaya, Faruk Beşer Hocaya yapılan haksız eleştiri ve ithamlara razı değilim. İslam nakıs değildir, şahıslar nakıstır. Ancak şahısların doğru veya yanlış fiillerinin şahısları aşması; meselenin de isim meselesi olmaktan çıkıp İslam’ı yanlış anlama ve İslam’a dokundurmaya varması hasebiyle hocalarımın söylediklerinin aynısını ben de söylüyorum. Beni de yargılayın!

  • * Fatır 37
Exit mobile version