BALKANLAR’DA ULUSLARARASI AKTÖRLER VE YENİ BİR AKTÖR OLARAK ÇİN | İlim ve Medeniyet

Özet

            Balkanlar teritoryal olarak Avrupa’nın Güneydoğusunda bulunan bir yarımadadır. Tarih boyunca jeostratejik konumundan dolayı devletlerin mücadele içinde olduğu bu coğrafyada hakimiyet esaslarını şekillendiren durumlar mevcuttur. Bunlardan birincisi dünyadaki trendlerin bölgede kolaylıkla karşılık bulmasıdır. Bölgenin etnik-dini-mezhepsel olarak özel olan yapısı ise hakimiyetin belirleyici unsurlarındandır. Bu makalede Balkanlar coğrafyasının tam anlamıyla hamurunda var olan bu gibi durumlar göz önünde bulundurularak uluslararası aktörlerin bölgedeki varlığı ve yeni bir aktör olarak Çin konusu tartışılacaktır.

Metot olarak İHH Bölge Uzmanlığı programında edinilen altyapıya ek olarak konu ile ilgili raporlardan, belgelerden, kitaplardan, video içeriklerinden faydalanılmış ve bu makale hazırlanmıştır.

Bu makalenin amacı okuyucularına;

  1. Bölge hakkında genel bilgiler içeren bir perspektif sunmak,
  2. Hangi uluslararası aktörlerin bölgede ne gibi motivasyonlar ile bulunduğunu sunmak,
  3. Çin’in son yıllarda (1979’da ABD ile Çin arasında diplomatik ilişkilerin yeniden kurulmasından itibaren) özellikle ekonomik olarak yakaladığı ivme hakkında bilgiler sunmak,
  4. Uluslararası aktörlerin bölge ülkeleri ile ne gibi ilişkiler içinde olduğunu sunmaktır.

Anahtar Kelimeler: Balkanlar, Uluslararası aktörler, Çin, Çin’in Balkan politikaları

Abstract

The Balkans is a peninsula located in the southeast of Europe, territorially. Throughout history, there are situations that shape the principles of domination in this geography, where states have struggled due to their geostrategic position. The first of these is that the trends in the world easily find a response in the region. The ethnic-religious-sectarian structure of the region is one of the determining factors of domination. In this article, the existence of international actors in the region and the issue of China as a new actor will be discussed, taking into account such situations that are literally in the dough of the Balkans geography.

As a method, in addition to the infrastructure acquired in the IHH Regional Expertise program, reports, documents, books, and video contents related to the subject were used and this article was prepared.

The purpose of this article is to its readers;

  1. To present a perspective with general information about the region,
  2. To present which international actors are present in the region and with what motivations,
  3. To present information about the momentum that China has gained in recent years (since the re-establishment of diplomatic relations between the USA and China in 1979), especially economically,
  4. To present what kind of relations IA has with the countries of the region.

Keywords: Balkans, International actors, China, China’s Balkan policies

Giriş

Günümüzde Balkan yarımadası Hırvatistan, Slovenya, Bosna-Hersek, Sırbistan, Karadağ, Arnavutluk, Makedonya, Kosova, Bulgaristan, Romanya, Yunanistan ve Trakya’yı içeren bir bölgedir. Toplamda kaç tane Balkan ülkesi olduğu tartışma konusu olsa da genel itibariyle bölgedeki devletler yukarıda sıralandığı şekildedir.

Tarihte birçok önemli olaya ev sahipliği yapan Balkanlar coğrafyasında son dönemde yaşanan en büyük ve etkileri bakımından önemli sonuçları olan olay Yugoslavya’nın dağılması süreci ve sonucunda yaşanan bağımsızlık hareketleri / yaşanan savaşlardır. “Yugoslavya’da Tito’nun ölümünden sonra ülkedeki tüm milliyetçi etnik kimlikler harekete geçmişti. Bu etnik kimlikler içerisinde en ırkçı ve en etkili olanı da Sırp milliyetçiliği idi.”[1] Aslında Yugoslavya’yı bir arada tutan değerlerin yavaş yavaş zayıflamasıyla ve Tito’nun ölümü ile birlikte ülkede milliyetçi rüzgarlar estirecek olan Miloşeviç’in politikaları bağımsızlık mücadelelerini tetiklemiştir. Hukuki yollarla Yugoslavya’yı toparlayamayacağını anlayan Miloşeviç ve zihniyeti bunu silah zoruyla yapmaya kalkışınca binlerce kişinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanacak olan katliamlar ve soykırımlar yaşanmıştır.

“Ne yazık ki, Yugoslavya’daki ortak birliktelik, bütünlük ve beraberlik artık zayıflamış ve bir paydadaki ortak vatan bilinci yok olmuştu. Uzun bir süre etnik ve dini kimlik bilinci canlı kalmasına rağmen, ne yazık ki, “Yugoslavyalılık” kavramsal çerçevesi tarihin tozlu sayfalarında yerini aldı. 20. yüzyılda Soğuk Savaş döneminin sona ermesiyle birlikte, Rusların komünist düşünce yapısı da zaten zayıflamaya başladı. Ve bunun neticesinde, artan etnik milliyetçi siyaset, Yugoslavya gibi çok etnikli bir ülkeye de sirayet ederek, bu devletin parçalanmasına yol açmıştır[2] Neticede Balkanlar için birleşme ve bölünme sarmalında bir coğrafya tanımlaması oldukça yerindedir.

Balkanlar bölgesi hakkında özellikle politik bilgiler içeren bu girişin ardından bir araştırma sahası ile ilgili meselelerin tam olarak anlaşılabilmesi için bir kavramsal analiz yapılması gerektiği söylenmelidir. Bu analiz, üzerine çalışılan konunun dünü, bugünü ve yarını hakkında bilgiler içermelidir. Avrupa’nın doğusu ve doğusuna göre kısmen batısında da yer alan Balkan coğrafyasında meydana gelen olaylar dünyadan bağımsız değildir. Dolayısıyla tarihsel zeminde dünyada meydana gelen değişim, dönüşüm ve devrimlerin etkileri hem global olarak hem de bölge üzerinde incelenmelidir. Örneğin 18. ve 19. Yüzyıllarda Avrupa’nın şahsi tecrübeleri dünyada büyük dönüşümlere sebebiyet verecek boyutlara ulaşmıştır. Bu yüzyıllarda ortaya çıkan milliyetçilik dalgasının buna etnisite-din-mezhep bakımından olan karakteristiği ile oldukça müsait olan Balkanlarda yankı bulması neticede soykırıma kadar uzanan olaylar silsilesini doğurmuştur.

Balkanlar’da yakın tarihte gerçekleşen olayları ve hatta günümüzde mevcut polemik alanlarını belirleyen ya da bizzat sebebi olan kavramlar-olaylar-olgular şu şekilde sıralanabilir: Küreselleşme, milliyetçilik, balkanizasyon, yumuşak güç-askeri müdahale, Sovyetler, Avrupa Birliği, Çin, ABD, Türkiye, soğuk savaş, soykırım, doğu-batı blokları, ortodoksi, katolizm, bağlantısızlar hareketi (…). Bu gibi durumlar, olgular, tarihsel gerçeklikler dünyada yankı bulduğu gibi Balkanları da derinden etkilemiş ve bölgede radikal değişimlere sebebiyet vermiştir. Bu tarihsel zemine ek olarak bölgenin jeostratejik önemi de değinilmesi gereken bir diğer önemli noktadır.

Balkan toprakları tarih boyunca bir çok devletin mücadele içinde olduğu bir coğrafyadır. Buna sebep olan bazı maddeler ise şu şekilde sıralanabilir:

  1. Doğu-Batı arasında bir geçiş güzergahında bulunması,
  2. Rusya’nın sıcak denizler politikası için biçilmiş kaftan olması,
  3. Avrupa için Karadeniz’den Akdeniz’e bir geçit oluşturması
  4. Avrupa adına Rus toprakları ile arasında bir tampon bölge konumunda olması

Balkanlar bölgesinde mücadelenin arka planı geçmişte her ne kadar milliyet-din-mezhep politikaları olarak açıklansa da dünya trendlerinin değişmesi ve globalleşme ile birlikte bu zeminin daha çok ekonomik düzleme kaydığını söylenebilir. Bu bağlamda yeni dünya düzeni yine küreselleşmenin bir etkisi olarak değerlendirilebilecek olan Çin gibi yeni aktörlerin ortaya çıkışı da incelenmelidir.

Balkanlar’daki etnik-dini-mezhepsel yapının çok çeşitli ve bir mozaik gibi olduğu söylenmelidir. Bu durum bize Balkanlarda tarihte gerçekleşmiş olan ve önümüzdeki süreçte gerçekleşecek olan olaylar ile ilgili pek çok şey anlatan bir niteliğe sahiptir. Balkanlar’da etnik-dini-mezhepsel sınırlar ile siyasi sınırların uyuşmaması bölgedeki uluslararası aktörler bakımından önem arz etmektedir. Zira bu, azınlıkların etnik olarak aidiyetleri olan ülkeler tarafından bir dış politika aracı olarak kullanılmasına neden olmaktadır.

Tarihsel Olarak Uluslararası Aktörlerin Bölgedeki Varlığı

            Osmanlı Devleti döneminde merkezi sistemin çeşitli sebeplerden dolayı zarar görmesi ve ekonominin kötüye doğru seyretmesi Balkanlar’daki bağımsızlık hareketlerinin nedenlerindendir. Bir diğer neden ise Avrupa’da ortaya çıkan milliyetçilik gibi gerçekliklerin Avrupa içinde kalmayıp dünyanın bir trendi haline gelmesidir. Öyle ki buna oldukça müsait olan Balkan ülkeleri / eyaletler bu gibi düşüncelerden etkilenmiş ve bağımsızlık mücadelesine girişmişlerdir.

Bağımsızlık mücadelesine girişen bu devletler çeşitli uluslararası aktörler tarafından milliyet-din-mezhepsel bakımdan himaye altına alınmaya çalışılmıştır. Bu Balkanlarda uluslararası aktörlerin varlığı bakımından önemlidir. II. Dünya Savaşı sonrasında iki-çift kutuplu dünya, soğuk savaş gibi yeni kavramların tartışılamaya başlanması ile Balkanlar da bu sisteme adapte edilmeye çalışılmıştır. Naziler ve Faşizmin Amerika Birleşik Devletleri ve Britanya hükümetleri tarafından “ortadan kaldırılmasıyla” birlikte dünyada düzen artık ideolojik savaş boyutuna ulaşmıştır. Bu anlamda dönemin dünya gücü olan ABD ve Sovyetler arasındaki soğuk savaş başlamıştır. Bu gelişmeler Sovyetler’ in çöküşüne kadar Balkanlar’ın da dünyanın geri kalanı gibi Amerika Birleşik Devletleri’nin hamisi olduğu liberalizm ile Sovyetler’ in desteklediği komünizm arasında kalması ile sonuçlanmıştır. Bu dönemlerde Balkanlar’da iki süper güç olan Sovyetler ve ABD’nin birbirlerini izleyerek diğeri aleyhine bölgede nüfuz kurma çabasında oldukları söylenebilir.

Soğuk savaş yıllarında Balkanlar komünizm çemberinde varlık sancıları çekmiştir. Bu zamanlarda bölgedeki Müslümanlar ve diğer bazı azınlıklar çeşitli zulümlere maruz bırakılmış ve yine bazı Balkan ülkelerinde Müslüman isimlere sahip olması yasak olan ve ana dilde eğitimden yoksun bırakılmış bir nesil yetişmiştir.

Yugoslavya ve Sovyetlerin dağılması, soğuk savaşın sona ermesi ve Balkanların artık komünist yapılardan tasfiyesine ve liberal sisteme entegrasyon sürecine girmesine sebebiyet vermiştir. Yugoslavya’dan zuhur eden Hırvatistan, Slovenya, Bosna-Hersek, Kuzey Makedonya, Sırbistan, Karadağ, Kosova devletlerinden bazısı kansız-anlaşma yoluyla bağımsızlığını elde etmiş bazısı ise yaşanan savaşlar ve Yugoslavya’nın halefi Sırbistan tarafından uygulanan soykırımlar neticesinde bağımsızlığını kazanmıştır.

Yugoslavya’nın dağılması sonrasında bağımsızlık ilan eden devletlerden bir kısmı Avrupa Birliği’ne kabul edilmiştir. Buna ek olarak kabul edilmeyi bekleyen üye statüsünde olan devletlerin de olması Avrupa Birliği’nin bölgede önemli bir aktör olmasını sağlamaktadır. AB’nin son yıllarda genişleme noktasında durgunluk sergileyen politikaları (üyelik sürecinde yaşanan durumlar) bölgede yeni aktörlerin ortaya çıkmasını kolaylaştırmaktadır. Örneğin, Balkan devletlerinin özellikle altyapı konusundaki projelerine AB gibi kuruluşlar tarafından fon sağlama konusundaki isteksizlik bölgede Çin’in yerleşmesini kolaylaştırmaktadır.

Özetle tarihsel bağlamda Balkan devletlerinde uluslararası aktörlerin varlığının dönemin trendine göre değişiklik gösterdiği söylenebilir. Uluslararası aktörler kimi zaman milliyet ve din kimi zamansa özellikle bağımsızlık dönemindeki sancılar dolayısıyla askeri saiklerle bölgede varlık göstermişlerdir.

Çin Halk Cumhuriyeti ve Balkanlar

             Çin devletinin ekonomik açılımı ve iç-dış reformları bağlamında Balkanlar politikasının açıklanmasından önce hakkında temel düzeyde bilginin anlaşılması gerekmektedir. Çin Halk Cumhuriyeti “…1 Ekim 1949 tarihinde Mao Zedong önderliğinde kurulmuştur. Nihai amacı komünist bir devlet kurmak olan Mao’nun önderliğindeki Çin Komünist Partisi, toplumsal, ekonomik ve politik yaşamı yeniden düzenleyen sosyalist yeni bir Çin devleti inşa etmiştir. Sosyalist bir Çin’in inşası sürecinde izlenen ekonomik ve politik uygulamalar, siyasi ve toplumsal düzenin işleyişini olumsuz etkilemiştir. Mao’nun ölümünden sonra 1970’li yılların son dönemlerinden itibaren dışa açılma ve ekonomide reform sürecinin başlatılması, Çin’de sosyalist demokratik sistemin dönüşümünü sağlamıştır.”[3]

Çin Halk Cumhuriyeti 1979 yılından sonra ve ekonomik reformlarının başlangıcından itibaren büyük ve sürekli bir ivme yakalamıştır ve dünyanın en büyük ikinci ekonomisi (Gayri Safi Yurtiçi Hasıla Bakımından) konumuna yükselmiştir.[4]

2012 yılından itibaren Çin Halk Cumhuriyeti “China Exim Bank / CEXIM”[5] aracılığıyla önemli finansman taahhüt ederek Çin toprakları dışında büyük yatırımlar gerçekleştirmektedir. Balkanlar’da daha önce ABD, Sovyetler ve AB gibi klasik güçlerin ekseninde olan uluslararası aktör konumuna yeni dünya düzeni ile birlikte ekonomik saiklerle hareket eden Çin Halk Cumhuriyeti gibi bir aktör de dahil oldu. Çin günden güne enerji ve altyapı sektörleri başta olmak üzere birçok alanda bölgede elini güçlendirmeye çalışmaktadır.[6] Çin’in bölgede nüfuzu Yeni İpek Yolu projesi ile artmaktadır. Ticaret ve enerji arzını kolaylaştırmak için Çin tarafından çeşitli koridorlar oluşturulmuştur.

Şekil 1: Bu Görsel www.worldometers.info adresinden alınmıştır

Burada diğer bir boyut olarak siyasi paternal uygulamalara değinilmesi gerekmektedir. Daha önceleri Amerika Birleşik Devletleri, AB, Sovyetler ve diğer klasikleşen güçlerin paternalist uygulamaları için hazır bir bölge olan Balkanlar’da artık yeni bir aktör olarak Çin’in ortaya çıkmasıyla beraber dengelerin yeniden oluşturulacağı öngörülmektedir. Yani Çin’in devasa altyapı projeleri ve enerji yatırımları iktidarlara seçim öncesinde siyasi bir malzeme haline gelmiştir. Bu durum Çin’in gelecekteki varlığı hakkında ipuçları vermektedir. Zira eskiden, klasik güçlerin yaptıkları gibi milliyet-din-mezhep arka planıyla ortaya çıkması tarihi ve coğrafi olarak mümkün olmayan Çin’in ekonomi atılımları ile bunu başarabileceği öngörülebilir.

Bu noktada batılı şirketlere bir alternatif oluşturan Çinli şirket ve finans kuruluşlarının hem Çin’in politikalarını içeren hem de bölge ülkelerinin iç siyasetini etkilemesi bakımından boyutuyla incelenmesi mümkündür. Birincisi Çin’in “Bir Kuşak Bir Yol” projesi ile atılım faaliyetleri ile bölgesel iştahını artırmasıdır. İkincisi ise bölgedeki hükumetlerin bu yatırımları amaçları doğrultusunda siyasi araçlar haline getirmeleridir.

Sonuç olarak Çin’in bölgede ekonomik sebeplerle diğer bir deyişle finansıyla-parasıyla var olması bölgede daha önce var olan uluslararası aktörlere bir alternatif oluşturmaktadır. Yukarıda küreselleşme, ideolojiler çağının sona ermesi ve liberalizm merkezli bir anlayış ile birlikte uluslararası aktörlerin artık eski motivasyonlarından ziyade ekonomi temelli ortaya çıktıklarından bahsettik. Bu aslında bölgedeki uluslararası aktörlerin sayısının artmasına ve Çin gibi yeni aktörlerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Avrupalı finans kurum ve kuruluşlarının Balkanlar coğrafyasında büyük ölçekli yatırımlara girişme konusundaki isteksizliği Çin’in iştahını kabartmakta ve bölgeye artan katılımını sağlamaktadır.

Henüz çok yeni bir olgu olması bakımından Çin’in bölgedeki varlığı hakkında geleceğe dair öngörüde bulunmak pek mümkün olmasa da dünya tarihinde gerçekleşen olaylar ve Balkanlar’da gerek somut olarak gerekse “el altından” varlık gösteren devletlerin oluşu göz önüne alındığında Çin’in gelecekte sadece altyapı projeleri ile kalmayıp politik arenada da olacağını düşünüyorum. Kültürel ve sosyal alanda ise Çin’in etkisinin ne ölçekte olacağını zaman gösterecektir.

Sonuç

            Balkanlar’da uluslararası aktörler tarihi serüven içerisinde çeşitli arka planlar, temeller ile ortaya çıkmıştır. 19. Yüzyılda Osmanlı Devleti’nin merkezi otoritesinin zayıflaması ve ekonomik bunalım ile birlikte Balkan isyanları baş göstermiştir. Bu isyanlar öncesinde ve sırasında uluslararası aktörler din-milliyet üzerinden politika üretmişlerdir. Uluslararası aktörlerin Balkanlar’daki varlığı öylesine derinlemesine sonuçlara neden olmuştur ki Ruslar ile “ağır hükümleri olan” Ayastefanos anlaşması ve sonrasında Berlin Kongresi’nin toplanmasına bile neden olmuştur.

Sonraki dönemlerde özellikle Yugoslavya ve Sovyetlerin dağıldığı süreçte savaşlar ve bağımsızlık hareketleri ortaya çıkmıştır. Çokça kan dökülen bu hareketler sırasında terör olayları ve soykırımlar yaşanmıştır. Bu gibi durumlarda özellikle insani ve askeri olarak uluslararası aktörlerin daha çok pasif politikalar izlediği gözlemlenebilir. Ayrıca uluslararası kuruluşların bu olaylar sırasında ve sonrasında mazlumu cezalandıran zalimi ödüllendiren politikalar izlediğinin altı çizilmelidir. NATO gibi askeri nitelikli uluslararası örgütlerin bölgede varlığı da bu dönemlerde ortaya çıkmıştır. Örneğin Bosna savaşını nihayete erdiren Dayton Anlaşması’nın Kosova için de bir çözüm sunacağı düşünülmekteydi ancak böyle olmadı. Kosova’nın bağımsızlık mücadelesi NATO’nun Sırbistan’a müdahalesi ile “sonuçlanmıştır”.

21. Yüzyıla gelindiğinde ise yukarıda pek çok kez zikredilen küreselleşme, yeni dünya düzeni ve ekonomi temelli hareket dürtüsüne sahip olan bir sisteme geçilmiştir. Yani bölgede bulunan uluslararası aktörler artık ekonomik saiklerle hareket etmekte ve liberal sisteme entegre biçimde politikalar izlemektedir. Çin Halk Cumhuriyeti de yeni bir uluslararası aktör olarak Kuşak Yol- Yeni İpek Yolu gibi projeleri ekseninde yaptığı yatırımlar ile liberal sisteme entegre olarak bölgedeki varlığını sağlamlaştırmaya çalışmaktadır. En azından Çin ve diğer bazı devletlerin Çin’in bölgedeki varlığını yorumlaması bu şekildedir. Zira ABD ve AB olmak üzere bazı çevreler Kuşak-Yol’u realist bir bakış açısıyla yorumlamıştır. Bu perspektife göre Çin Batı’nın öncüsü olduğu mevcut uluslararası düzeni değiştirmek isteyen revizyonist bir aktördür. Bunu başarmak için de dünya genelinde etkinliğini ve gücünü artırmaktadır. Kuşak-Yol Projesi’nin asıl amacı da Pekin yönetiminin bu hedeflerine hizmet etmektir.”[7]

Çin’in bu çerçevede dünyanın diğer bölgelerinde ve Balkanlar bölgesinde gerçekleştirdiği enerji yatırımları ve altyapı projeleri ülkelere kalkınma anlamında büyük hamleler yapmak için fırsatlar sunmaktadır. Bu sayede artan altyapı imkanları Balkanlar bölgesinin küresel pazarlara kolayca erişebilmesini sağlayacaktır.

Genel Kaynakça

  1. Caner Sancaktar (2018), “Yugoslavya’nın Yıkılışında Sırp Milliyetçiliğin Rolü”, IX. IBANESS Kongreler Serisi – Edirne/Türkiye, ss. 9-10.
  2. 22 TASAV (2012), “Balkan Savaşlarının 100. Yıldönümünde Balkan Tecrübeleri”, Rapor No.1, ss. 20-21.
  3. Bilal Kızıl, Ahmet Tunç, “Çin Halk Cumhuriyeti’nin Dönüşümü ve Yerel Yönetimler”, Birey ve Toplum, Cilt 8 Sayı 16
  4. Heather A. Conley, Jonathan E. Hillman, Donatienne Ruy, Maesea McCalpin, “China’s “Hub-and-Spoke” Strategy in the Balkans”, Center For Strategic International Studies / CSIS
  5. 06.2022 Pazartesi, GDP by country, world largest economies, https://www.worldometers.info/gdp/china-gdp/
  6. 06.2022 Salı, China Exim Bank, http://english.eximbank.gov.cn/

Detaylı Kaynakça

[1] Caner Sancaktar (2018), “Yugoslavya’nın Yıkılışında Sırp Milliyetçiliğin Rolü”, IX. IBANESS Kongreler Serisi – Edirne/Türkiye, ss. 9-10.

[2] 22 TASAV (2012), “Balkan Savaşlarının 100. Yıldönümünde Balkan Tecrübeleri”, Rapor No.1, ss. 20-21.

[3] Bilal Kızıl, Ahmet Tunç, “Çin Halk Cumhuriyeti’nin Dönüşümü ve Yerel Yönetimler”, Birey ve Toplum, Cilt 8 Sayı 16

[4] 27.06.2022 Pazartesi, GDP by country, world largest economies, https://www.worldometers.info/gdp/china-gdp/

[5] 28.06.2022 Salı, China Exim Bank, http://english.eximbank.gov.cn/

[6] Heather A. Conley, Jonathan E. Hillman, Donatienne Ruy, Maesea McCalpin, “China’s “Hub-and-Spoke”

Strategy in the Balkans”, Center For Strategic International Studies / CSIS

[7] Kübra Tayfur Keşvelı̇oğlu, “Realı̇st ve Lı̇beral Yaklaşımlar Işığında Çı̇n’ı̇n Kuşak-Yol Projesı̇ ve Batı Balkanlar Örneğı̇”, (İstanbul Medenı̇yet Ünı̇versı̇tesı̇ Lı̇sansüstü Eğı̇tı̇m Enstı̇tüsü Uluslararası İlı̇şkı̇ler Anabı̇lı̇m Dalı) sn. 97-98

Enes Bera Koşar

Avatar photo

Enes Bera Koşar

Istanbul Medeniyet Univ. Political Sciences Balkan Studies eneskosar00[at]gmail.com


Geribildirim

Mail adresiniz gizli kalacaktır.


Biz Kimiz?

Gayemiz, asırlardır mirasçısı olduğumuz medeniyetin gelişimine katkı sağlamak adına kurduğumuz ilim halkasındaki ilmî faaliyetleri geniş kitlelere ulaştırmaktır.

Cemiyetimizde, genç ve hareketli yazar kadromuz ile Siyaset, Hukuk, Ekonomi, Sosyoloji, Edebiyat ve Tarih gibi ilmî alanlarda gerek akademik gerekse de gündeme ilişkin yazılar kaleme alınmaktadır.


İletişim


Küçük Çamlıca Mahallesi, Filiz Sokak, No:3
Üsküdar/İstanbul